Hasan Aksay

Hasan Aksay

Yorumda tek yönlülük

Yorumda tek yönlülük

Yunus’umuz, “Bir ben vardır, o da benden içeri” diyor. Ve bunun önemini farklı deyişlerle tekrarlayıp duruyor. İnsanlığın şekilde değil, haya-edep, vicdan-vefa, namus-izzet, akıl-iman gibi manevi değerlerle yüklü fıtratta, ruhta olduğuna dikkat çekiyor. Bedene görüntü, konul evi, “Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm.” “Bu can gövdeye konuktur; -Bir gün ola çıka gide; -Kafesten kuş uçar gibi” diyor. Gönüller sultanı Yunus, asırlardan beri anlattığı ölümsüz değerlerle aramızda. Et, kemik arada yok. Mumyası var. Heykeli, putu var. Ama Yunus’lar, Mehmet Akif’ler gibi gönülde değil, dışarıda. Aramızdan, bizden biri değil. Acı bir ibret. Tiranlık, zulüm, sömürü. Genelde ürküten bir zalimlik. “Mezara heykele ait bütün bu velveleler” dedirtiyor.

İnsani derinlik ve ölümsüzlük, “Hak, hakikat” aşkıyla başlıyor ve yaşıyor. Kafese takılan, kafesle beraber kayboluyor. Kaybolmamak için tek çare mumyaya, heykele tutunuyor.

Göz çeşitli görse de yol ikidir. Birinin ölçüsü çıkar. Ambalajda kalır. İnsana bakar, sadece rütbe, makam, zenginlik, güzellik gibi görüntüde kalır. Yunus’un tasarlamış resmine bakar, çarığı görür. “Benim oyum, çobanla bir mi olacak” diye çırpınırken körlüğünü fark edemez. İnsanın temel meselesinin, “Hak ve Batıl meselesi” olduğunu anlayamaz. Sonra da, “Dün dündü, bugün bugündür” diye şaşırır kalır.

Mevsimlerin kışı, baharı gibi, insanlık sosyal hayatının da kışı baharı oluyor. Geçen çağ kıştı. Musolini, Tito gibi ufaklarından, Lenin-Stalin gibi irilerine kadar zalimler, insanı hamur gibi yoğrulup, istedikleri şekli verebilecekleri basit bir mahluk zannettiler. Zulüm çağı oldu. Yunus’a baktılar. Dar ufuklarına sığmadı.

Çağ değişiyor. İnsanlık, Yunus’u aba ve çarıktan ibaret zannetmekten kurtulmak istiyor. Değişmez kural, insan layık olduğu şeye, “milletler layık olduğu idareye” kavuşur. “Arap Baharı” denen milletçe uyanış, geçici güçlere kul olmaktan, pahalı da olsa Hakka yöneliş göstergesidir. “Yıldırım düşmek için ekser mualla (yüksek) tak arar; -Herkese gitmez bela, erbab-ı istihkak (hak edeni) arar.”

Olayların yorumunda, Hakkın ve haklılığın rolü unutuluyor. Suriye’de yaşanan vahşet için CHP, can pazarındaki halkı değil, BAAS’ı ziyaret ediyor. On bin kişi ölmüş, yüz bin sakat kalmış, hiç kıymeti yok dercesine, “Her şey güllük gülistanlık” diyor. Türkiye’de bankaların içi boşaltılır, Türk parası pula dönerken, “Post modern darbe, bin yıl yaşayacak” diye brifing verir gibi. BAAS, ne kadar direnirse, o kadar kötü gidecektir.

Van depremi ve PKK yorumunda da manevi unsur ihmal ediliyor. Kürt halkı Müslüman’dır, en başta dinine ve namusuna toz kondurmaz. PKK’nın, İslam’a karşı “Zerdüşt inkılabı” halkı uyarmıştı. Van depremi, İslam kardeşliğinin azametini göstermekle kalmadı, kendi seçtikleri Zerdüşt belediye ve milletvekillerinin halka ne kadar yabancı kaldıklarını; Avrupa’da deprem için para toplayıp kasalarına aktardıklarını da görüp, bir kere daha gerçeği kuvvetle yaşadı. Maske sıyrıldı. PKK bitti. Görüntüsü kaldı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Aksay Arşivi