Ecevit, Bahçeli, Yılmaz ve Sezer!..
Hatırlayın... Henüz bugünkü ölçüde muktedir olmadığı günlerde, Hamasla kurduğu çekingen temaslardan dolayı nasıl da yaylım ateşine tutulurdu AK Parti.
Bir o günlere bakın bir de bugünlere...
Hamas liderlerinden İsmail Haniye, AK Parti grubuna geldiğinde yer yerinden oynuyor...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan alkış tufanı arasında gruba gelen Haniye ile birlik ve beraberlik görüntüleri veriyor...
Daha düne kadar Hamasla her teması teröre destek olarak nitelendiren CHPnin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile üç aşağı beş yukarı aynı çizgideki MHPnin Genel Başkanı Devlet Bahçeli de, Hamas önde gelenini kabul ediyor!..
Yer yerinden oynamıyor ve hatta yaprak bile kımıldamıyor.
Demek ki çok şeyler değişti Türkiyede...
Simgesel olarak Ergenekon davası ile ifade edilen sürecin gelinen bu noktasında, bütün yapıların kendilerini gözden geçirmek ve yeni duruma göre pozisyon almak durumunda kaldıklarını görüyoruz.
CHPden MHPye kadar... Hepsinin!..
AK Partiyi, çözüme kavuşturamadığı bazı meselelerden dolayı nasıl uyardığımız bilinir...
Gerektiğinde tepki gösterebilmek kadar yiğidin hakkını teslim de namus meselesi...
Türkiyenin geleneksel olarak en fazla mal sattığı ekonomilerin daraldıkça daraldığı bir süreçte, Cumhuriyet tarihinin ihracat rekorunu kırmamız kimin marifeti?..
Ya da şöyle diyelim:
Ne oldu da böyle oldu?..
Ve şu soruyu da ekleyelim:
Bu dönemde iktidarda olan AK Parti değil de, CHP-MHP koalisyonu olsaydı, karşımızdaki tablonun hali nice olurdu?..
Neresinden bakarsanız bakın; Türkiyenin bu yapıya ihtiyacı var...
İHKİB yani İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliğinin Başkanı Hikmet Tanrıverdiye Ne oldu da ihracat patladı? diye sorduğunuzda alacağınız karşılık durumun özetidir aslında. Tek cümleyle: Dokuz yıl boyunca ayağımız yere değmedi ki!..
Bu ne demek?..
Şu demek: Başbakan ve ekibi dokuz yıl boyunca, dünyanın her tarafına işadamı götürdü.
İhracat yaptığımız kaynakların tabanını genişletti. Bugün tam 282 ülkeye ihracat yapıyoruz...
Düne kadar ihmal ettiğimiz bütün pazarlar, önümüze serildi.
Az mı; İran, ihracat yaptığımız ülkeler arasında dokuzuncu sırada yer alıyor...
Güney Afrika pazarlarına harıl harıl mal satıyoruz...
ABD ve AB pazarlarındaki daralmayı, yeni açılımlar sayesinde kapatmakla kalmıyor...
İhracatı bir önceki yıla göre yüzde 18.2lik artışla 134 milyar dolara yükseltiyoruz...
Şöyle bir geriye dönün... Ve Mesut Yılmazın Başbakan olduğu dönemleri hatırlayın...
Bülent Ecevit, Mesut Yılmaz ve Devlet Bahçeli üçlüsü...
Cumhurbaşkanı da Ahmet Necdet Sezer!..
Bu dörtlü ile nasıl bir hamle sözkonusu olabilirdi?.. Düpedüz Statükoyu temsil eden, durağan, donuk, katı, çözüme kapalı, jakoben, tüketici, itici... O günleri hep beraber yaşadık; ne kayıplar, ne kayıplar...
İfrat -tefrit meselesine dikkat etmemiz gerekiyor...
Bir: AK Partinin de eksiklikleri var.. Ve AK Partide ancak yapıcı eleştirilerle mesafe kat edebilir.
İki: Türkiye siyasetinin içinde bulunduğumuz tablo içinde AK Partiden başka bir yolu yok.
Tam 35 vatandaşımızın hayatına mal olan son tezgahın ardından, Hükümetle, hatasını izah çabasında olan Askeri karşı karşıya getirmeye çalışan... Kutuplaştırmaya, bölmeye, bölüştürmeye gayret eden bir takım odakları izliyorsunuz...
Askerin Kasten adam öldürdüğünü söylemekle, affedilmez bir HATA yaptığını söylemek arasında çok büyük fark var...
Bir başka savrulma noktası...
Sanki camide öldürüldüler... Adamlar, kaçakçılık yapıyormuş, ne yani devlet göz mü yumacaktı! yaklaşımı ile Kaçakçı da olsalar bombalanmaları yanlıştı! yaklaşımı arasındaki farka da dikkat etmek lazım.
Yine...
Bir HATAyı bahane ederek, operasyonların sona ermesini talep etmekle, Operasyonlar devam etsin ama terörle mücadelede suç da işlenmesin! demek arasındaki farkı da gözden kaçırmayalım...
Birileri, ülkeyi değil kendini düşünüyor... Başka birileri de aklıyla değil hisleriyle hareket ediyor...
Aklın yolu bir: Kin, nefret, düşmanlık, husûmet üreten her türlü söylemden uzak kalacağız...
Değişimin devam etmesi için gayret göstereceğiz...
Kendimiz için değil, torunlarımız için!..