Bilal Şahan

Bilal Şahan

BAHŞİŞ EKONOMİSİ

BAHŞİŞ EKONOMİSİ

Güzel bir yemeğin sonunda gelen hesapla beraber sahneye koyulan ‘oyun’un bir başka ülkede sergilenmediğine eminim.

“Ne oyunu?” demeyin lütfen. Bu oyunun adı ‘Bahşiş Oyunu.’

O anları hep beraber hayal edelim…

Garson hesabı getirir. Ne kadar ödeneceğine, renk vermeden, göz ucuyla bakılır. Gerekiyorsa adisyon fişi kontrol edilir, “hımm” diyerek, baş sallanarak. Bu arada sağ el, cüzdana doğru uzanır.

Kredi kartını garsona verdiğiniz andan itibaren tatlı bir telaş başlar. Verilecek bahşiş için uygun miktarda para aranır. Varsa ne mutlu…

Eğer bahşiş vermeden yerinizden kalkarsanız arkanızdan söylenebilecekleri ‘duymamanız’, garsonun ‘yan bakışına’ yakalanmamanız için ilginizi hemen başka bir şeye kaydırmanız gerekiyor. Hatta arkanıza bile bakmayın.

Bahşiş olayına durduk yerde takmadım. Her şey yeni araba almamla başladı. Aracı bayiden teslim aldım. Mecburen hemen galerinin yanındaki akaryakıt istasyonuna girdim. Bir şey söylememe gerek kalmadı. Arabam “ Ben yeniyim benzin lazım” diye haykırıyordu. Pompacı bir taraftan yüzüme bakarak “kazasız belasız” diyor, diğer taraftan da depo kapağını sanki yalama yapmış gibi çevirip duruyor.

İnanın ki anlamadım. Eşim uyarmasa anlayacağım da yoktu zaten. Bu olay küllendi gitti…

Arkadaşımın işyerine yaptırdığı mobilyalarının montajının ardından marangoz ustasının işçileri için “ Abi arkadaşlara bir bahşiş verirsin artık. İyi çalıştılar” diyerek bahşiş istemesiyle küllerin üstü açıldı.

Bahşiş konusunda ‘altın vuruş’ arkadaşlarla buluştuğumuz bir kafeteryada oldu. Self servis hizmet veren kafeteryanın kasasında bahşiş kutusu vardı. O kutuyu görünce ben de ‘içimdeki kutu’yu açtım!!!

Bahşiş olayında ‘mahalle baskısına’ var… Vermezsen verenlerin yanında yabanlaşıyorsun, sıkılıyorsun hatta cüzdanınla vicdanın arasında gel-gitler yaşıyorsun. Baskıya dayanamayıp “ne şiş yansın ne kebap, yanarsa bah ‘şiş’ yansın” diyerek parayı veriyorsunuz.

Özel sektör de bahşişi maaşa döndürmüş… İşveren için kaynak oluşturuyor. Çalışana maaş yok, bahşiş var. Müşterisi çok olan restoranların büyük bölümünde garsonlar asgari ücret bile almıyor. İşyeri sahibi, elemanlarının geçimini kazandığı ile değil, müşterinin üzerinden, mahalle baskısıyla alınan bahşişle sağlıyor. Birçok alanda durum böyle.

Eskişehir’den İstanbul’a dönerken yol üzerinden benzin aldım. Arabayı fırsat varken yıkatayım diye düşündüm. Araç yıkanırken yıkamacıyla sohbete başladık. Laf lafı açtı… Günlük ne kadar bahşiş aldığını sordum; “60-70 lira oluyor abi” diye cevap verdi. “Maaş var mı?” dedim, “asgari ücret abi ” dedi. Gazeteciden, doktordan, mühendisten daha fazla geliri olduğunu söylediğimde inanmadı.

Aldığı her hizmetin karşılığında bir de bahşiş ödeyen kamu personeli de zaman zaman özel sektör sendromuna kapılıp ‘bahşiş’ isteyebiliyor. Onları da mazur görmek lazım bu durumda.

Çocuğunuzu markete gönderdikten sonra getirdiği para üstü “senin olsun” diyorsanız bahşişe alıştırıyorsunuz, dikkat edin derim ben.

Maliyecilere de bir sorum var; bahşişin vergisi var mı?

Unutmadan! Sizin için yazdığım bu yazıyı okudunuz. Şimdi ben mi size, siz mi bana bahşiş vereceksiniz? Sakın ha “Sen” demeyin çünkü…

Mail adresimin yanına bir de SMS numarası mı koysam acaba?

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bilal Şahan Arşivi

Tohum

18 Eylül 2014 Perşembe 13:33