Serdar Arseven

Serdar Arseven

“Namaz kıldığınız tespit edildiğinden hapse atılmanıza!..”

“Namaz kıldığınız tespit edildiğinden hapse atılmanıza!..”

Bugün 28 Şubat...

“Sütü Bozuk Darbe”nin üzerinden bunca yıl geçti...

Bunca yıl...

O ilk gün ne dediysek görüyorsunuz ki aynen tahakkuk etti:

“Darbe’nin arkasında İsrail var!”

Bugün...

Z.Ü. denilen 28 Şubat destekçisi Yerli Pravda yazarı bile, çıkmış ekranlara, utanıp sıkılmadan,

“Şey” diyor:

“Biz onları yani 28 Şubat’ı yapanları şey zannetmiştik!.. Ne bilelim birilerinin adamı olduklarını!..”



O günlerde bize sütunlar boyu küfür eden salak, bugün anlamış dönen dolapları!..

Bugün anlamış ama şimdi de ergenekonu, balyozu savunuyor!..

Şimdilerde yazdıklarımızın doğruluğunu teslim etmesi için de bir onbeş yıl daha geçmesi gerekiyor demek ki!..



Evet...

Darbenin üzerinden bunca yıl geçti.

Bugün, herşey ayan beyan ortada.

Bakın; “Yargısız infazla” Kurum dışına atılan Aziz Karakoç hakkındaki yazıya:

“3 Şubat 1997 tarihinde saat 13.14 civarında namaz kıldığınız tespit edilmiştir!..

“Bu nedenle alınan savunmanızda ileri sürdüğünüz nedenleri uygun ve yeterli görmedim.”

“Sizi bu namaz kılma fiilinizden dolayı bu defaya mahsus olmak üzere 165 ve 171. Maddeler gereğince 14 gün oda hapsi ile cezalandırıyorum.”

“Cezanız 06 Şubat 1997 tarih ve 08.00’da başlayacak ve 20 Şubat 1997 saat 09.00’da sona erecektir.

“Bundan sonra disiplin kurallarına uymanız konusunda daha dikkatli olmanızı ve disiplin kurallarını ihlal edici davranışlarınızın devam etmesi halinde daha ağır şekilde cezalandırılacağını bilmenizi rica ederim...”



Bu resmi belge...

Herşey ayan beyan ortada;

“Namaz” suçtu o günlerde!..

“Disiplinsizlik” dedikleri de “Namaz”dı, “Oruç”tu hatta dans eylemine katılmamaktı!..

İçmemekti...

Ve tabii...

“Yememek”ti!..



Darbenin İsrail bağlantısı çok açık.

Bugünlerde yargının ilmeğini boynunda hisseden “balans oğlanı”,

“Tamir” işinin, “yenisinin misli fiyatına” İsrail’e verilmesine öncülük etmişti!..

O günlerde, İsrail’le “anlık istihbarat paylaşımı” halindeydi kurumlarımız...

Hakan Fidan’a “İsrail’le uyumlu çalışmadığı için” çaktılar...

O zaman, en hassas kurumlarımız İsrail’in “şubesi” gibi çalışırdı...

Benim hakkımda da bir bilgi gitmiş o günlerde:

“Serdar Arseven, iflah olmaz bir antisemitist!..”

Sebep?

O zamanlar Milli Görüş’ün ön saflarında siyaset yapan Veysel Candan’la elele vermiş, İsrail’e “Tank peşkeşinin” ayrıntılarını deşifre etmeye çalışıyorduk...

Yemiyor, içmiyor, belgelerin peşinde koşuyorduk..

Tezgâh, sır perdesinin aralayabildiğimiz bölümünden görünüyordu...

Ve biz görebildiğimizi kamuoyuyla paylaşıyorduk!..

Çok zor günlerdi çok...

Şimdi perde iyice aralandı...

Darbenin, tam da bu yüzden siyasi yasaklı hale gelen Bekir Sobacı’nın ifade ettiği gibi “sütü bozukluğu” tescillendi.



Şimdilerde...

Sütü Bozuk Darbeciler, hızla kendilerini bekleyen akıbete doğru yol alıyor...

Şu 28 Şubat davası bir ilerlemeye başlasın; o günün “kapatma davasıyla” meşhur savcısı, balans ayarcısı, ayyaşı, kumarbazı, anası, “baba”sı, gürüzü pürüzü...

Şahin’i “Doğan”ı...

Hepsi ama hepsi...

O hesap kapanmadı; 28 Şubat’ın hesabını en ince ayrıntısına kadar verecekler.

Yargısız infaza uğrayan her personele, okul kapısından çevrilen her genç kıza, 100 milyarlarca doları hortumlanan bu asil milletin her ferdine karşı işlenmiş büyük suçları var.

O suçları, affederse bu büyük millet affetmez.

Ve ben şunu bilir şunu söylerim:

“Bu büyük millet affetmez!..”





Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi