Bunu yapanları savunmak mümkün mü?

Bunu yapanları savunmak mümkün mü?

28 Şubatçı medyayı mazur göstermek için öne sürülen temel gerekçe: Asker korkusu... Gerçekten de Çevik Bir ve şürekâsı, medyacıları korkutmak için çeşitli yöntemlere başvurdu: Tehditler, hakaretler...
Eğer olay korkudan ibaret olsaydı... İnanın o dönemin medyacılarına tek kelime etmezdim.
Çünkü 12 Eylül (1980) darbesinin korkunç anıları henüz tazeydi o sıralar. İşkenceler ve cinayetler unutulmamıştı.
Medyacı, militan değildir. Normal insandan canını tehlikeye atmasını bekleyemezsiniz.

***
Benim eleştirim, 28 Şubatçı medyacıların, bilinçli biçimde yaptığı mesleki ahlaksızlıklarla ilgili. (Yani "Nasıl da geçirdik" diye gülüştükleri haberler.)
Asker baskı mı yapıyor? Haberi verir, icabında büyük verir, sonra normal işine bakarsın. "Yasak" derse yasağa uyar, mesleğini sürdürürsün.
28 Şubatçı medya ise öyle davranmadı: Asker bir istedi, bunlar üç verdi.
Örnek mi istiyorsunuz? İşte en mükemmeli: O sıralar Devlet Bakanı olan, bugünün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Meclis'te yaptığı konuşmanın videosunu gördünüz mü?
***
Başbakan Erbakan, TV'de "İcraatın İçinden" konuşması yapacak... Bunu medyaya duyuruyorlar... Ama sonra, o çarşamba akşamı milli maç olduğunu fark ediyorlar... Konuşma İPTAL ediliyor...
Ama o da ne? Ertesi gün Hürriyet gazetesinin manşetinde sanki Başbakan Erbakan o konuşmayı yapmış gibi kocaman bir haber yer alıyor. Kullanılan başlık: Yalan Rüzgârı...
Haberin spotunda şu sözler okunuyor: "Erbakan (...) dün gece İcraatın İçinden programında Afrika gezisi rezaletlerini 'kendi üslubunca' başarı gibi göstermeye çalıştı."
***
Peki, tarih ne? 10 Ekim 1996... Yani 28 Şubat (1997) postmodern darbesinin, "resmen" başlamasına henüz dört buçuk ay var.
Ortada henüz tehdit toplantıları, hakaret telefonları yok... Asker baskısı, süngü korkusu söz konusu değil...
Ama işte Hürriyet, 28 Şubatçılık yapmaya başlamış bile... Hem de medyadaki en iğrenç yöntemi kullanarak: Yalan haberle!
Adamlardaki cürete bakar mısınız? Başbakan hakkında manşetten yalan söyleyebiliyorlar!
***
Bu insanlara, "baskı gördüler" denebilir mi? Bunu yapan gazeteciler, "Refah Partisi'nden korkuyorlardı ve bu partinin laik cumhuriyetin değerlerini aşındıracağını düşünüyorlardı" diye savunulabilir mi?
Olaylara böyle bir açıdan bakarsanız, her türlü yalan habere bir kulp takarak mazur gösterirsiniz. İnsanız, hepimiz hata yaparız. Ancak yanlış haber başka, yalan haber başka...
Bu vakada hafifletici hiçbir sebep yok: Siyasi bir grubu kötülemek amacıyla söylenmiş kuyruklu bir yalan var.
Bakın... Bir köşe yazarı Refah Partisi'nin İslamcı yaklaşımından tedirgin olduğu için "anti" yorumlar yapabilir. Bir yayın organı, "Hükümet karşıtı" bir politika izleyebilir.
Bütün bunlar normal şeyler. Ama manşetten yalan haber yapmak... İşte bu çok farklı!
Normal bir gazeteci, bu tip bir yalan söylemez, söyleyemez. Olsa olsa bambaşka niyetlerin... Mesela bir operasyonun parçası olarak yapılır böyle şeyler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi