Mehtap Yılmaz

Mehtap Yılmaz

Aydın Doğan’ın çiftliği!

Aydın Doğan’ın çiftliği!

O kadar yazdık çizdik... Ayna tuttuk... Ne olursan ol, sonuçta sen busun dedik! Ne estetik ne semantik, böyle acayip bir adamsın diye iğneledik! Ama adam hâlâ âlem buysa kral benim demeyi sürdürüyor! Hangi TV kanalını açsan Aydın Doğan orada! Yemlediği bir iki medya yüzü de, ölümüne korumacılığını yapıyor ya! Değmeyin keyfine! Atıyor, tutuyor!

Sen gel, sıfırın altında seyreden karizmatik değerinle ve on kilometre öteden “Ben mahalle bakkalıyım” diye haykıran görüntünle TV’lerde racon kes! Bir Allah’ın kulu da karşına çıkıp “yahu sen kimsin be” diyemesin!

İçten içe dese de, arkasında söylese de, yüzünde “Sen büyüksün abi” demeye devam etsin!

Yer yer yürekli de konuşabilen Nazlı Ilıcak gibi bir kısım medya yüzleri bile, elin âlemin gözü önünde, Aydın Doğan’la kapıştıktan sonra, tıpış tıpış medyasında iş kapıp kesesinden beslensin!

Pes, vallahi!

Hiç mi düşünce olmaz bir insanda? Nasıl takılmaz gırtlağına bu adamın ekmeği? O kadar tartıştıktan sonra, Aydın Doğan’a o güzel sözleri nasıl edersin?

Nasılsa usta bir yorumcunun değimiyle “Kulak memesi kıvamında bir büyüğümüzmüş(!) Aydın Doğan, aniden yumuşamış!”

Popülarite kaygısıyla haysiyetini arka planda bırakanlar da bu azamet(!) karşısında küçüklüğünü bilmiş, hatta küçüldükçe küçülerek yüzüne kapanan “Aydın”lık kapının anahtar deliğinden Aydın Doğan’ın çiftliğine yeniden sızıvermiş!

(Bu yanmaz, yapışmaz, teflon yüzeylilerden sana sığınırım ey güzel Allah’ım! Bu samimiyetsizlerden koru beni!)



Aydın Doğan “Beyaz kâğıt gibiyiz” demiş ya, gel de takılma bu cümleye! Nasıl bir kâğıt Aydın Doğan? 1. hamur mu, 2. hamur mu, 3. hamur mu? Kareli mi, çizgili mi, çizgisiz mi?

Bence en yakışanı çizgisiz! Çıkar söz konusu olunca beliren çizgileri sizi yanıltmasın, çünkü günübirlik! Konjonktür değişince o yanıltıcı çizgiler de anında silinebiliyor. Değişmeyen tek vasfı çizgisizlik!

Muhteşem YüzyIl

Adam Muhteşem Süleyman’dan çok, güzel kadınlara bakarken yarıya indirdiği pörtlek gözleri ve sarkan çenesiyle şu Muppet Show’daki Kurbağa Kermit karakteri!

Sanki sanatçı değil de, Diyarbakır’da şu Ofis köşesinde bekleyen hamalların arasından öylece seçilivermiş biri gibi! Cidden merak ediyorum! Allah aşkına bu oyuncudan Kanuni yapmak kimin aklına geldi?

Hülasa, TV dizileri arasında Osman Sınav gibi, karakterlerini topluma mal eden bir yönetmen standardının henüz yakalanamadığı açıkça görülüyor! İkinci favorim Recai Şaşmaz! Ama o da keşke şu savcı karakteri ve Çakır’ın yeni yetmelerini diziye sokarak irtifa kaybetmeseydi.

Ne diyelim... TV kanalımız yok ki sözümüz para etsin!

Sonuç olarak viral bir biçimde bölünerek çoğalan TV dizilerini satın alan TV kanalları, artık biraz olsun kalite de gözetmeli! Hedef kitleyi hafife almamalı!

Çünkü senaryo kıtlığından ve yönetmenlerdeki piyasaya hızlıca ürün yetiştirme kaygısından olsa gerek, dizi sayısı süratle artarken, kalite düşüyor! Sektördeki kusurlu yapıtlar, dizi kirliliği oluşturuyor. Dizilerdeki kopy-past sahnelerin gün geçtikçe artması, yönetmenlerin birbirinden kopya çektiklerini düşündürüyor. TV izleyicisi saygısını yitiriyor!

En önemlisi bu gibi arızalar, dizileri izlenemez ve can sıkıcı kılıyor! Artık bu yapımcılara, senaryoda kapı dinleme ve pornografi dışında işe yarar ne yaptıklarını sormak lazım! Hayal güçleri iflas mı etti?

Hulki Cevizoğlu

Ceviz Kabuğu, program yapımcılığında başlı başına bir zirveydi! Karadeniz TV bu programı yeniden güncelleyerek iyi bir iş yaptı! Hayırlı olsun diyor, başarılar diliyorum! Ancak sıklıkla eleştirsek de, bizde pozitif yanlarıyla saygı uyandıran Hulki Bey, geçen bir tartışma programında apaçık Aslan terbiyeciliğine soyundu ve bu hiç de alışık olmadığımız bir durumdu!

Beyefendi kişiliğine yakıştıramadığımdan mı, yoksa hiç bu üslupla konuştuğunu görmediğimden mi Aslan Değirmenci’ye karşı bu denli üstenci davranmasını hoş görmedim ve şiddetle eleştirdim!

Aslan Değirmenci’nin kitabını henüz okumadım! Ancak, Hulki Cevizoğlu tarafından çoluk çocuk muamelesi görmesi hiç de adil değildi! Daha kıdemli bir gazeteci olmak, diğer gazetecilere tepeden bakmanın gerekçesi olamaz değil mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehtap Yılmaz Arşivi