Serdar Arseven

Serdar Arseven

Musevi’den tepki var!..

Musevi’den tepki var!..

Dr. Abba Vite kızmış bize!..
Ve ziyadesiyle de
Hürriyet’e!..
öncelikle, Vakit’in “Siyonizme” saldırmak için her türlü imkânı değerlendirdiğini belirtiyor.
Tartışacak halimiz yok…
Evet, Vakit “ırkçılığın” her çeşidine karşıdır…
Ve Siyonizm karşıtlığı ile de övünmektedir!..
Dolayısıyla, sabah sabah moralimizi bozmaya çalışan Dr. Vite’nin buradan sonuç alması mümkün değildir…
Lakin…
Bazı gazetelerin…
özellikle de “Hürriyet”in tavrına ilişkin değerlendirmelerde bulunacak olursa…
Ve bu suretle bizim de “işimize gelecek” birtakım laflar ederse…
Bir “sonuca” ulaşabiliriz belki.
Evet…
Sayın Dr. Vite’nin Vakit’e yönelik tepkilerini bu düşüncelerle bir kenara bırakıp…
Bilhassa Hürriyet’i “topa tutuşuna” mikrofon uzattık…
Hayli “verimli” geçen bu söyleşiyi yer darlığından dolayı “özetleyerek” yansıtalım mı?..
Tamam…
Karşımdaki Abba Vite…
Musevi bilim adamı…
-Sayın Vite, biliyorsunuz, Vakit isim belirtmeksizin bir bürokratın ağlama duvarındaki fotoğrafını bastı…
-Takip ettim, maksadı biliyorum. Yayın politikanızı asla tasvip etmiyorum!..
-Vakit o fotoğrafı bastıktan sonra birtakım tepkiler yükseldi… Tâkip edebildiniz mi?..
-Nasıl etmem!.. Hatta Hürriyet, Sayın Komutan’ın “dua da ettiğini” göstermek için bir “savunma fotoğrafı” bastı!..
-Hayır, sadece Hürriyet değil. Mesela, Türkiye gazetesi de bastı ağlama duvarındaki manzaraya muadil olmayan o fotoğrafı…
-ötekini boş verin. Hürriyet bu meselede sembolik önemi olan bir gazete.
-Niçin sembolik önemi var, Hürriyet’in?
-çünkü bu gazetenin “Musevilerle” diyaloğunun ne kadar iyi olduğunu ve “Musevilerin” yıllar boyunca bu gazeteye destek verdiklerini bilmeyen yok!.. Bu “dost” gazetenin “savunacağım” derken Ağlama Duvarı’na hakaret etmiş olması hepimizi çok kırdı!..
- Eeee, devam edin buyurun…
- Bir Komutanın ağlama duvarına el sürmesi, böylesine güzel bir görüntü vermesi, “kötü” bir şeymiş gibi bir hava yaydı Hürriyet!.. Bu “olmayan günahı çıkartma” hamlesi gibi durum oldu. Sayın Paşamız kendilerinden böyle bir talepte mi bulundu; “Aman, benim bir dualı fotoğrafımı bulun da basın” mı dedi… Hiç sanmam.
-Bir yerlerden servis yapılmış… Başka gazetelerde de var!..
-Orasını bırakın!.. Hürriyet, bizleri çok üzmüştür!.. Ortada, “oraya el sürdü ama başka yerde de dua etti” argümanıyla savunmayı gerektiren bir durum mu var?.. Ne demek istiyor Hürriyet, ağlama duvarında dua etmek, duygulanmak, oraya el sürmek kabahat midir yani?..
-Pardon telefonum çaldı, çıkıp bir cevap vereyim…(İki dakika sonra) Evet Sayın Vite, dinliyorum…
- Bakın, köşe yazıyorsunuz, millete bilgi verin. Hürriyet gibi “ülkenin en büyük basın organı” olduğunu iddia eden bir gazetede bile ne fahiş hatalar yapıldı. Sadece onda değil tabii, çoğu yerde Sayın Komutan’ın duvara “protokol gereği” el sürdüğü bile yazıldı.
-Vakit, Yeni Şafak, Zaman, Milli Gazete, Yeni Asya, Bugün ve Star da “protokol gereği el sürdü” gibi bir yazı çıkmadı. Diğerlerinden bahsediyor olmalısınız…
-Başta Vakit olmak üzere, saydıklarınızın tavırları belli. Ben, bizi “savunacağım derken zarar veren” gazetelere dikkat çekiyorum. İsrail devleti, ziyaretçi bürokratları ağlama duvarına gitmeye mecbur etmemektedir. Başta Hürriyet olmak üzere bazı gazetelerde sütun kapmış olan adamların, Sayın Komutanın davranışını “protokol kuralları gereği” olarak lanse etmeleri cahilliklerini ortaya koymaktadır.
-Bakın bu kadar konuştuk, neye tepki gösterdiğinizi tam olarak anlayabilmiş değilim!..
-Ben, bir Komutanın ağlama duvarına el sürüp, hislenmiş olmasını “suçmuş” gibi gösteren ve bundan dolayı da (böyle bir talep olmadığı halde) “savunma” pozisyonuna geçen Hürriyet’e tepkimi dile getirdim. Bunda anlaşılmayacak ne var?.. Daha iyi anlayabilmeniz için tersinden bir örnek vereyim isterseniz…
-Söz sizin…
-Diyelim ki Vakit’in bastığı, “Ağlama Duvarı’na el süren” Komutan’ın değil de, “namaz kılan” Komutan’ın fotoğrafıydı….
-Evet, diyelim ki!..
-İğnelemeyin de dinleyin lütfen; diyelim ki öyle bir görüntü vardı ve Vakit bunu basmıştı. Hürriyet tutup; “Aynı Paşa’nın Ağlama Duvarına el sürer vaziyette fotoğrafı da var” diyecek miydi? Ve o fotoğrafı basacak mıydı?.. Hürriyet, ağlama duvarına el sürmenin kötü bir şey olduğu havasını vermiş farkında olmaksızın!..
-Benim aklım fikrim maçta, söylediklerinizden bir şey anlamıyorum…
-Hadi hadi, anlamışsınızdır!.. çok açık; Hürriyet bizi savunacaksa doğru dürüst savunsun!..
-Sizi değil, Sayın Komutan’ı savunmaya çalışıyordur belki o gazete…
-Sayın Komutan’ın savunulmaya ihtiyacı mı var? Ya da böyle bir talebi mi var?..
-Gazetem akredite değil, bu konularda görüş belirtemem!..
-Bak iğneledin yine!..
-Ya boş verin de, aklıma takılan bir soru var...
-Yine ne soracaksınız?..
-İsrail, bu futbol denilen dalganın üzerine niçin fazla düşmüyor?..
-Ohoooo, bu kadar laf ettik, aklın sahiden de maçtaymış, boşa konuştuk desene!..
-He!..


Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi