Hasan Aksay

Hasan Aksay

Özgürlük, adalet ve bu Nevruz

Özgürlük, adalet ve bu Nevruz

Dünya globalleşiyor. Batı (ABD+AB), kendi ahlâkı, siyaseti ve insanlık anlayışında herkesi birleştirerek gettoya atıp sömürmeye talip. Bunun için medeniyet değerleri, sistem, uyum-entegrasyon, asimilasyon istiyor. Neticede, “Benden değilsen düşmanımsın” diyen zorbalığına, “İşte özgürlük ve adalet” budur diyor. AİHM’nin özellikli hâkimleri, cumartesi sınava girmeyen Yahudi öğrenci için, “inancı nedeniyle girmediğinden, sene kaybetmemesi için özel komisyonla imtihana” karar veriyor. On binlerce başarılı öğrencinin; kin ve İslâm saldırganlığıyla, 10-15 yıllık tahsil ve okuma hakları yakılıyor... Okuldan atılıyor... Devlet hizmeti, yaşam hakkı yok ediliyor... “İkna Odası” denen zulüm hücresinde, İslâm’a hakaret, ahlâkî, manevî, maddi işkence görüyor. AİHM, “olur böyle şeyler” edasıyla, “Zulmün devam etsin” diyor. İşte Batı adaleti?

Özgürlük anlayışları da bizden uzak! Özgürlükte temel, ahlâktır. Temelsiz özgürlük laftır. Batı, “Başkasına zarar verme yeter” diyor. Temel tek taş ve bunda ahlâk yok. Biz önce başkasına dua ederiz. Kendine zarar verenden kime hayır gelir? Toplum ahlâksızlık, vahşet batağına düşer. Yıkmak kolay. Sarhoş şoför öldürüyor. “Bira bedava!” reklamcısı Başkan, içe-içe ölen genç için, “İçmesini bilmiyorsa?” diyecek kadar yüzsüz. Evini esrarcıya kiralamayan, “ayrımcılıktan suçlu”. Batı’nın özgürlük, adalet kriteri bu? Bu şaşılık, hayrı-şerri karıştırır, bayramı vahşete dönüştürür. Böyle bayram yaklaşırken, “Taksim’de mi, nerede?” diye milletin içi sızlar.

Batı ile ayrılığımız daha da temele iner. Modern bilim anlayışı, aklı beş duyu ile sınırlıyor. Batı, insanlık anlayışında da beş duyu dışına çıkamıyor. Ahlâk sahasına girmemek nefsine hoş geliyor. İnsanı insan yapan yüce değerler, ahlâk-edep, Hak-batıl, “ekmel-i ve eşref-i mahlûk” olma, insanî yücelik dışarıda kalıyor. Fıtratı tahrip ediyor. Mesela: “Kadın-erkek her işte eşittir” diyor. Kadını, fıtrat dışı işlere sokuyor. Sonra da, “Pozitif ayrımcılık” telaşıyla kendini tekzip ediyor. Bu yanlışa niçin düşüyor? İnsan değerini beş duyuyla ölçmeye kalkıyor... Gözü işte, makamda, elbisede. Oysa insanlık ölümsüz değerlerde... İmanda, ahlâkta, edepte. Bilemiyor. Çünkü maymunun beş duyusuyla kendini sınırlıyor. Oysa bu fani dünya, insanı öldürmeden bırakmaz. Biz, kadın-erkek, ölçüyü insanlıkta ararız. Sorumluluk fıtrat ve imkâna göredir. Kız çocuğu bebek, erkek çocuk asker istiyorsa, “Eşitsiniz, aynı oyuncakla oynayacaksınız” dayatması zulümdür. Medeniyet yaftalı şaşkınlıktır. Fıtratı tahriptir.

Bu eşitlikte, erişilmez incelikte dengeyi yalnız İslâm kurmuştur. Toplum da canlı bir organizmadır. İnsan ve toplum, birbirinin olmazsa olmazıdır. Toplumun temeli de ailedir. Ailede uyum, yönetim, herkese bir yer, iş bölümü şart. İslâm, dış ve genel yönetim babada diyor. Babanın ince yönetimi dahil, bütün ince, zarif iç işleri annededir. Müthiş bir denge. 15 asır bu hayatın şahidi.

Annelik görevinin yüceliği, “Cennet, annelerin ayakları altında” müjdesi ve anne payına zarif ve sevgi ağırlıklı işler düşmesi, anne olan annenin terazide ağırlığı fazla (mı?). Bu derece manevî bir hayat, maddî yapıya benzetilemezse de, “Temsilde hata olmaz” deyip yapalım: İslâm’da baba aile binasının kaba inşaatını tamamlayan; anne bütün iç hizmetlerini gören, düzenleyen koruyandır. Şüphesiz İslâm’ı kaybeden, her şeyini kaybeder. Aileden maksat, kol kola gezmek değil, kalp kalbe kenetlenerek tek vücut olmaktır. İslâm, bunu yapar.

NEVRUZ: Bayram, “bazram”dan gelir. Çiçekler, güzelliklerle donanmış, gönül açıcı, sevgi ve huzur iklimi demektir. 15 asırdır Kurban ve Ramazan bayramlarımız, bütün dünyada böyle kutlanır. Kırıp dökmekle, vahşetle; tarihi ve şekli değiştirilen, ters çevrilen bir bayram günümüz olmamıştır... Olamaz. “Bu Nevruz kutlaması ne?” diyorsak, temel değerlerimizi, ahlâkımızı bir kere daha ciddi olarak bütünüyle gözden geçirmek zorundayız.

İslâm, kâmil bir bütündür. Müslüman sorumlu kimsedir. Temel görev iyiliğin şartlarını inşa edip hâkim kılmaktır. Sızlanma yoktur. Yanlışa dikkat çekişte, sızlanma ve şikâyetle başkasını suçlayıp, sorumluluktan kaçma üslûbu ve basitliği değil; yalnızca hatalıyı ikaz ve bilmeyenleri uyarı üslûbu olabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Aksay Arşivi