LAİK-rah ve ŞERRİ-at

LAİK-rah ve ŞERRİ-at

2000’li yılların başıydı. Kulakları çınlasın; Hulki Cevizoğlu’nun meşhur TV programı “Ceviz Kabuğu”nu izliyorum. Konu laiklik… Canlı yayına bir İlahiyat Profesörü telefonla katıldı. Hoca, “Kur’an’da laiklik oluğunu” iddia ediyor… Cevizoğlu gibi herkes dikkat kesildi… Acaba Sayın İlahiyat Profesörü Kur’an’ın hangi ayetinden, nasıl “laiklik” çıkarıyordu…

Hoca Bakara Suresi 256. ayetteki “Dinde zorlama yoktur” ifadesine dikkat çekerek bu ayetin laikliğe işaret ettiğini söyledi… Zannettik ki Profesör beyefendi, “Dinde zorlama yoktur, laiklik de din özgürlüğü demektir…” şeklinde bir izah getirecek… Yook, Profesörün daha “zekice” bir buluşu vardı…

Hoca, ayetin Arapça okunuşunu hatırlatarak, “Ayette ‘LÂİK-râhe fiddin’ deniyor, yani laikliğe işaret ediliyor!” demez mi?!!

Cevizoğlu’nun şaşkınlık ve hayal kırıklığının yansıdığı yüz ifadesi hala gözümün önündedir…

Başka bir yaşanmış hikâye anlatayım… yine 2000’lerin başlarıydı… Şeriat tartışmalarının pek revaçta olduğu günler… Yıllar önce ortaokulu birlikte okuduğumuz, aileden maddi anlamda pek nasibi olmayan bir arkadaşımla otobüste karşılaştım. Ortaokuldan sonra okulu bırakmış, geçim derdine düşmüş… Muhabbet ederken konu döndü dolaştı, bu “Şeriat” meselesine geldi.

Az - çok “İlahiyat” formasyonu olan biri olarak bana “Şeriat ne demek?” diye sordu. Ardından bütün saflığı ve iyi niyetiyle kendi kafasındaki Şeriat yorumunu yaptı: “Bence şeriat, ‘şerri at!’ yani ‘kötü, şerli olan şeylerden uzak dur’ demek” dedi. Bu “güzel” yorum karşısında hiçbir şey söyleyemedim.

Şimdi bir düşünün… O İlahiyat Profesörü Hoca Efendi darbe havalarının sıcak olduğu o dönemde bir yerlere yaranmak, “Lâ ikrah”tan “Laiklik” çıkarmak için lisans okumuş; yüksek lisans, doktora yapmış, doçent olmuş… Profesör olmuş… Ve en üfürükçü yöntemlerle Kur’an’dan laiklik çıkarmayı başarmış… Bu “müthiş” yorum için ayda kim bilir kaç bin TL alıyor, ve sorsanız eminim maaşını da azımsıyor… Kışın sıcak, yazın serin odasında müthiş buluşlarla dolu akademik kariyerini sürdürüyor. ..

Nasıl olsa cenneti de garantilemiş...

Ama benim gariban arkadaşım sokaklarda kokanaların, “kahrolsun şeriat” diye yırtındıkları bir dönemde hiç sıkılmadan, komplekse kapılmadan “Şeriat”a sahip çıkıyor, dünyanın en güzel şeriat yorumunu yapıyor. Ve bunun karşılığında tek kuruş para almıyor. Sizce bunlardan hangisi profesör olmaya daha layık.

Diyanet İşleri Başkanlığı bir yana, bugün 50 civarında ilahiyat fakültesinde yaklaşık 5 bin öğretim üyesi var… Peki buralardan bilim adına, İslam’ın çağımıza verdiği mesaj adına ne üretiliyor?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi