Demirel'in kellesi kaç gün yeter?

Demirel'in kellesi kaç gün yeter?

Uzun süredir Türkiye “gerçek gündeminden” kaçmakla meşgul… Ancak öyle görünüyor ki artık kaçacak çok fazla da bir alan kalmadı… Ne Kenan Evren’in ve ne de Çevik Bir’in kellesi bütün görkemiyle üzerimize doğru gelen “sorunu” görmezden gelmemize daha fazla imkân verir görünüyor…

Bugün artık dış politika, iç politikadır… Türkiye hızla yeni bir “1 Mart tezkeresi” vakıasına doğru gidiyor… Peki böyle bir ortamda muhalefetin tavrı nedir? …

Geçtiğimiz hafta bir CHP’li grup başkanvekilinin Suriye konusunda Hükümete yönelttiği eleştiriyi duyunca kulaklarıma inanamadım… CHP’li yetkili, Esad’a karşı sert çıkan Hükümeti neyle eleştirdi biliyor musunuz? “Hükümet Esad’a çıkışıyor ama İnterpol tarafından kırmızı bültenle aranan Sudan Devlet Başkanı Ömer Beşir elini kolunu sallayarak Türkiye’ye gelebiliyor…”

Yani CHP hiç lafı eğip bükmeden diyor ki “Suriye’ye karşı yapılanların aynı Sudan’a karşı da yapılmalıdır ve biz iktidara gelirsek bunun öncüsü olacağız”… “Yeni CHP” farkı bu olsa gerek.

Peki, bu sözler hangi koşullarda söyleniyor… Geçtiğimiz yıl, misyoner faaliyetleriyle Hıristiyanlaştırılmış yüzde 5’lik nüfusun ağırlıkta olduğu Sudan’ın güneyi, İsrail ve Batılı devletlerin uzun uğraşları sonucu Sudan’dan koparılmıştı… Böylece Müslüman Arap Haritası, Filistin’in ardından 63 yıl sonra ikinci defa küçülmeye uğramı oldu.

Halen “Güney Sudan” olarak anılan yeni “devletin” adının “Kuş” olması tartışılıyor. “Kuş” Tevrat’ta Afrika halklarına verilen isim… Tabi bunlar olurken, İslam dünyası “Arap baharı” adı altında “ümmetçilik yapacağım” derken kabilelere bölünmekle meşgul olduğu için çok fazla duyulmadı… İşte bu “kuş”a çevrilmiş, şuan tümüyle İsrail güdümünde olan Güney, CHP’li o yetkilinin açıklaması sırasında yeniden Sudan’a saldırdı, hatta zengin petrol yataklarının olduğu sınır bölgesindeki Hiclic kentin işgal etti…

Cumartesi günü bir basın toplantısına katıldım… İslam Konferansı Örgütü’ne bağlı bir organizasyon olan Dünya Öğrenci Kuruluşları İslami Birliği (IIFSO) Yürütme Kurulu Ankara’da toplandı. İki günlük bir çalışma yapmışlar... Genel Sekreter Ahmed Abullati alınan kararları basınla paylaştı… Belli ki gündemlerinin ağırlıklı konusu Suriye olmuş…

Abdullati bey, döne döne, “Zalim Suriye yönetimine” karşı “halkın” yanında olduklarını vurguladı… Toplantıda bir sorula Suriye’deki olaylara paralel olarak İslam dünyasında körüklenen mezhepçiliğe dikkat çekerek görüşlerini almak istedim…

Genel Sekreter, uzun uzun yeniden Esad rejiminin ne kadar zalim olduğunu anlattıktan sonra bir – iki cümleyle mezhep ayrıcılığının sorunun çözümüne yardımcı olmayacağını söyleme lütfünde bulundu… Adı “İslami Birlik” olan uluslararası bir kuruluşun başkanı, Müslümanların şuan karşı karşıya bulunduğu en ciddi tehlike olan “mezhepçilik fitnesi”ne karşı lafı gevelemeden açık bir cümle kuramıyor…

Evet, durum bu… Üniversite yıllarımı hatırlıyorum… O günlerde başörtü yasağına karşı yaptığımız eylemleri bile kimi muhafazakar çevreler “fitne” diye yaftalarlar, “Fitne zamanında yürüyenin koşandan, ayakta duran yürüyenden hayırlı olduğu…” hadisini hatırlatırlardı…

Devrimci deyince aklına sadece “komünist” gelen bu çevreler bugün hepten “devrimci” olmuşlar… Papazlarla, hahamlarla hatta ateistlerle bile diyalog kuran, hoşgörü konferansları düzenleyen bu çevrelerin televizyon kanalları, gazeteleri, internet siteleri açıkça Müslümanlar arasında mezhepçiliği körüklüyor… bekleyip göreceğiz… Demirel’in kellesi kaç gün yetecek…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi