Kızıldereli’nin anti-semitizm derdi

Kızıldereli’nin anti-semitizm derdi

Göreceksiniz çok geçemeyecek, “yeni anayasa” tartışmaları bahanesiyle Türkiye’ye bir de “anti-semitizm yasası” dayatılacak… Kayseri’deki “kahrolsun İsrail davasını” biliyorsunuz… O davayı yakından takip etmiştim… Emniyet topu savcıya atıyor, savcı emniyete… Sonra savcının ilgili avukatları “sıkıştırdığı” ortaya çıktı. İlginç olan, savcı hakkında muhafazakâr çevrelerden bile, “aslında müspet bir insan” yorumu yapıldı… Anlaşılan o ki, Türkiye’de “müspet” bir savcıyı bile böylesi “tuhaf” işlerde kullanabilen güçlü bir “Yahudi lobisi” var. Nitekim çok geçmedi; art arda başka “Kahrolsun İsrail suçu” davaları haberi geldi.

Evet; bildiğim kadarıyla hepsi de beraatla sonuçlandı… Ancak yeni davaların geleceğinden emin olabilirsiniz… Bu arada toplumsal bilinçaltımızda bu davalar çoktan “İsrail karşıtlığımızı dizginleme” yönünde bir “otokontrol mekanizması” geliştirdi. İlk aşamada amaçlanan da buydu… Bu gayretli “müspet savcılarımızın” yanı sıra bir yandan da “nefret suçlarıyla mücadele” adı altında “İsrail muhibbi” “liberal çetenin” yürüttüğü faaliyetler dikkatinizi çekmiştir… Şimdilik araya “Ermeni, Süryani vs.” sosu serpiştirilmiş… Asıl amaç, “Yahudi’ye özel yasal koruma sağlamak.”

Peki, tüm bunlar neden oluyor…

Uzatmadan sadede gelelim… Yaklaşık 20 yıl önce ilan edilen Yeni Dünya Düzeni’ni Büyük Ortadoğu Projesi izledi… Bu projenin temelini “Yahudilik” oluşturuyor… “Sami dinler arası diyalog” ile zaten Yahudiliğe izafe olan Hıristiyanlığa İslam da eklenecek… Dahası var… Batı aydınlanma düşüncesinin temel referansı olan “Antik Yunan”ın bile sorgulandığını, medeniyetin Yunan’a dayandığı fikrinin çökertilip yerine “Samiliğin” konulmaya çalışıldığını, koca Aristo’ların, Eflatun’larun Semitizme nasıl feda edildiğini göreceğiz. (Şuan felsefi mahfillerde tartışılıyor)… İşin “püf noktası” işte bu kavramda: “Semitizm”.

“Anti”si bilinir de bu Semitizm nedir, üzerinde durulmaz… Özet olarak söyleyecek olursak Semitizm; Siyonizm’in felsefi – teolojik izahıdır… Dolayısıyla Siyonizm’den çok daha rafine bir “Judaizm”dir. “Anti-semitizm uzmanı” Jerusalem Üniversitesi Profesörü ve İsrail Holokost Müzesi müdürlerinden olan Yehuda Bauer’in bu kavrama gerçi bir itirazı var. Bauer, en cahil bir insanın bile biraz araştırdığında Semit sözcüğünün içeriğinin, Yahudilerle sınırlı olmadığını kolayca fark edeceğine dikkat çekerek problematiğin anti-semitizm şeklinde değil, Yahudi karşıtlığı (anti-Jewish) şekinde konmasından yana… Ancak görülen o ki pratik nedenlerden şuan için anti-semitizm kavramından vazgeçmeleri mümkün görünmüyor.

Neyse, konuya dönelim… Plana göre Semitizm’i kabul ettirmenin yolu, “anti-semitizm itirafından” geçer. Anti-semitizm’den söz eden herkes daha baştan insanoğlunun doğasında var olan ve terbiye edilmesi gereken bir “Yahudi düşmanlığı gerçeğini” kabul etmiş olur. Bu “gerçeği” kabul ettikten sonra gerisi çorap söküğü gibi gelecektir. “Din, dil, ırk, renk, bölge… ayrımı” şeklindeki herkesi “eşit” kabul eden genel ifadeli yasalar yeterli değildir. Madem ki anti-semitizm nefretin “eşsiz” bir şekli, Yahudi’ye “özel” bir düşmanlıktır, o halde “Yahudi’ye ‘özel’ yasa” çıkarılmalıdır.

Buna göre herkes Yahudi’nin derdiyle dertlenmelidir… Yakın bir gelecekte kendinizi şu soruya muhatap bulacaksınız: “Yahudi soykırımı hakkında ne düşünüyorsun?” Herkesin bu soru karşısında bir tavrı olmalıdır… Avustralya’daki Aborjinler’den, Amerika’daki soyu tükenmiş son Kızılderili’ye… Edirne’den Hakkari’ye… Her-kes Yahudi soykırımı hakkındaki görüşünü izhar etmelidir… İnsanlar üçe ayrılır: Yahudiler, Yahudi dostları (Filo-semitist) ve Yahudi düşmanları (Anti-semitist)…

Yukarıdaki soruya açık, sarih, okunaklı ve anlaşılır bir, “Evet; Yahudiler soykırıma uğramıştır… Dolayısıyla bugün ve gelecekte hatta benim toplumumda da Yahudilere karşı benzer bir soykırım yaşanabilir” şeklinde bir cevap veremiyorsanız, bu konuda tereddütleriniz var ise bilin ki siz bir anti-semitistsiniz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi