Serdar Arseven

Serdar Arseven

Mehmet Özhaseki-Kemal Kılıçdaroğlu mücadelesi (2)

Mehmet Özhaseki-Kemal Kılıçdaroğlu mücadelesi (2)

Nerede kaldığımıza gelmeden, dünden hatırlatma...

“Bu sütunda, bir dizi yazı ile sergileyelim de olan biteni... İyice gözler önüne serilsin Kemal Kılıçdaroğlu gerçeği!..” demiştik.

Her eline verileni almaya ve göstermeye meraklı olan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, hemen Uğur Dündar’a koşmuştu.

Uğur Dündar’ın programında bir anons:

“Rüşvetin belgesi bulundu!..

Şok...Şok...Şooook!..

Kayseri Büyükşehir Belediye’sinde rüşvet!..

Rüşvetin belgesi bulundu!..”

Belge dedikleri, Kılıçdaroğlu’nun elindeki fotoğraf...

Karanlıkta çekilmiş; bir benzinlik var ve üzerinde de 9 katlı bina... Elinde sallayarak “rüşvetin belgesi”(!)ni, diyor ki Kemal Efendi:

“Bak Uğur bey, bu benzinlikte 9 katlı bina var, İçinde de restoran düğün salonu var. Bir benzinliğin üstünde dokuz katlı bina olur mu?

Bir benzinliğin üzerinde düğün salonu olur mu?..

Benzinliğin üzerindeki, bu içinde restoran, düğün salonu olan binaya ruhsatı hangi menfaatler karşılığında verdiler!..

İşte AKP budur!..”

Sonucu dün verdik;

Kemal Kılıçdaroğlu’nun gösterdiği fotoğrafa baktığınızda, “Aaa gerçekten de benzinliğin üstünde 9 katlı bina var!” diyorsunuz...

Gerçeğe baktığınızda da,

Bina ve benzinliğin alakasız yerlerde olduğunu, aradan koskoca bir yol geçtiğini görüyorsunuz.

Benzinlikle binanın alakası yok; ne Kemal Kılıçdaroğlu sorgulamış eline verileni, ne de gazeteci (!) Uğur Dündar!..

•

Kemal Kılıçdaroğlu böyle mandepsiye bastığını anlayınca, “Adamını” çağırıyor.

İyi bir fırça atıyor.

Karşısındaki de durumu kurtarmak için...

“Merak buyurmayınız, bizde daha neeee ne malzemeler var!..” diyor.

Kemal Efendi heyecanlanıyor...

Ve alıyor eline verilen bir başkasını...

•

Bugün de o eline verilen diğer malzeme...

Çıkıyor Kemal Efendi ve haykırıyor: “Tamam da... Madem o kadar dürüst belediye... On trilyonluk senedi niye ödediler... On trilyonluk senedin üzerinde mühür var, mühür namustur!.. Yolsuzluk yok da o senedi niye ödediler?..”

Mehmet Özhaseki “Allah Allah!” diyor, “Ne senedi?..”

Neyse araştırma, soruşturma, inceleme, krimonoloji raporları filan.. Senet sahte çıkıyor; imzalar uydurma üzerindeki mühür de 13 numaralı mühür; makine ikmal dairesinin kaleminde duran sıradan evraklara vurdukları mühür.

Daha sonra, tezgahın içinde yer aldığı için mahkemece cezalandırılan çocuğun masasının üstünde, öyle ortada duran bir mühür.

“Kullanılan delikanlı” cezası kesinleştikten sonra... Çıkıyor ortaya ve itiraf ediyor:

“Onları ben uydurdum!.. Ortada (Özhaseki’yi hedef alan) bir tezgah vardı!..”

Delikanlı, hapishaneye giriyor haliyle...

Ve bir süre sonra...

Birileri bu adama hapishaneden izin alıyor...

Dışarı çıkarıyor... Delikanlı da doğruca, katletmesi için işaret edilen Mason üstadının kapısına gidiyor...

Neyse ki, eylemi gerçekleştiremeden yakalanıyor!.. Yakalandıktan sonra verdiği ifadede diyor ki;

“Biz Ergenekon’a para sağlamak için kurulmuş bir hücreyiz... İçimizde şu, şu, isimler var!..”

Delikanlı orada “senet” işinin nasıl tezgahlandığını da anlatıyor:

“Senedi başçavuş filanca hazırladı. Rakam kısmına gelince, ‘üzerine kaç lira yazalım’ meselesi gündeme geldi. Orgeneral Filanca’ya gittik. Fenerbahçe Orduevi’nde bir saat kadar kaldık... General bize ‘410 trilyon yazın, Kayseriliye de bu gider!..’ dedi. Biz de tezgahı kurduk...”

Sayın Mehmet Özhaseki için düzenlenen “10 trilyonluk” senede karşılık “1 trilyon” istemişler.

“Ver 1 trilyonu kapatalım bu işi!..”

Ergenekon’a kaynak diye yola çıkmışlar ama... Başkan, “Hukuk”u çalıştırınca... Aynen kodese!..

Bu tehdidi yapanlar iki buçuk sene hapis cezası yediler!..

Konunun bir başka ayrıntısında da Ergenekoncu paşalardan birinin “Parayı tahsil etmek için” belediye binasını kurşunlatması var.

Bir de Ergenekoncular, bir “avukat”ın bürosunda “sanal” kabine kurmuşlar!.. Bu grup da “genç teğmenlerle ilgilenen grup!..”

Bu da Ergenekon dosyasında!..

Hukuk mekanizmaları işin aslını böyle ortaya çıkarınca... Varın düşünün, “Senet” meselesinin de üzerine atlayan Kemal Efendi’nin halini...

•

Yine aynı hikaye:

“Oğlum yine tongaya bastık!..”

Ve yine aynı: “Merak etmeyin efendim... Bizde malzeme bitmez... Aha bir malzeme daha!..”

Gülerek onu da eline almış Sayın Kılıçdaroğlu...

O malzemenin hikayesini de, kısmetse bir sonraki yazımızda yani “Cuma günü” vermiş olalım!..





Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi