Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Sende mi Koca Reis

Sende mi Koca Reis

Hakk’a doğru yol alan kervan, bir bakmışsın içerisinde o da var, sen de varsın. Hayat dediğin göz açıp kapama hikayesi, bir ağacın altında gölgelenmek kadar kısa fakat sorumlu.

Mıskal kadar zerresi sorumlu, mıskal kadar hayrı mükafatlı.

Ahret hayatı, son yolculuk... Her nefis ölümü tadacak ya...

Koca Reis dediğimiz Sadettin Bilgiç de 21.4.2012 tarihinde Hakk’ın rahmetine kavuştu...

Ülkesini seven, insanını seven bir devlet adamı. 92 yaşında fakat yaşadığı hayatın siyaset yollarında masonların hep dikenleri vardı. Mefkûresi uğruna çekişmeli bir siyaset...

Tam da Adalet Partisi Genel Başkanı olacağı sırada mason locaları ayağa kalktı.

Onun deyişiyle yanında olanlar, birden yanından yok oluverdiler, seçimi de kaybetti...

Sonra da yardım elini uzattığı kişilerden birisinin evine koyduğu bomba... Seçimi kaybetmek bir tarafa o bomba onu çok üzmüştü, buna rağmen yine de şahıstan şikayetçi olmadı...

Ben kendisiyle 1968 yılında K. Esat’taki evinde tanıştım.

Mehmet Akif Tüncer’in vasıtasıyla tanıştığımızda, memuriyete alacağına dair söz vermişti bana... Ben de o sevinçli haberle yatıp kalkıyordum... Aradan 10 gün kadar geçmişti, Kızılay’da gezerken bakanla görüştüğümü, memur olarak işe gireceğimi söylediğimde arkadaşlarım inanmadılar, sen kim bakan kim gibisinden bir hava oluştu. Öyle ya, köylü çocuğuyuz, bakan kim biz kim...

Altta kalmamak için oradaki postaneden aldığım bir jetonla Koca Reis’in Özel kalemini aradım. Özel Kalem Müdürü Ziya Kuyaş’a çocuk halimle bakanla görüşeceğimi söyledim.

Biraz sonra telefonda Koca Reis.

“Ne var Hafuz?”

“Bakan amca söz verdiniz, hani beni işe alacaktınız?!. Alacaksanız alın, değilse başımın çaresine bakacağım...” Henüz lise mezunuyum, yol yordam bilmeyen birisi olarak işte öyle söylemiştim. O da havamı bozmadan sorumu cevapladı:

“Hafuz, sözümüz söz, hemen gel işe alıyorum...”

O andaki duygularımı anlatamam, dünyalar benim olmuştu, telefon ahizesini elimden bıraktığım gibi çılgınca koşmaya başladım. Kendime ancak, tren istasyonunun köprüsü altında bir kamyonun üzerime bolca sıçrattığı sulardan çamurlandığımı görünce geldim.

Baştan aşağı çamur olmuştum.

Çamurlu halimi gören girişteki müracaat memuru beni içeri almak istemiyordu. Bir süre tartıştık, sonra memur özel Kalemi arayınca içeri girebildim. Yandaki tuvaletlerden birisinde üzerimdeki çamurları yıkadımsa da yeterli değildi, bu sefer de üstüm başım su olmuştu.

Çaresiz, o halimle Ziya Kuyaş’ın karşısına dikildim.

“Kardeşim bu ne hal, havuza mı düştün?” diye sorunca başıma gelenleri anlattım.

O esnada içerdeki odadan Koca Reis’in kalın sesi duyuldu:

“Ziya bey, Hafuz’u işe başlat...”

Hepsi bu kadar... Ziya bey, elimden tuttu Muhasebe Müdürlüğüne götürdü.

Bir şey daha uyanıyordu içimden... Milli Şef’in kapattığı o kapıları DP, köylüye açmıştı....

Ben de onlardan bilemem kaçıncısıydım, şaka değil devlet memuru oluyordum...

Boş bulunan masaya oturdum.

Islaklığımı gören diğer memurlar göz ucuyla bakıp alttan alta gülüyorlardı.

Biraz sonra uzun boylu kravatlı birisi içeri girince içimden “aha müdür budur” dedim, o “hoşgeldin” diyerekten elimi sıkınca ben de elini öptüm. Oradakiler gülüştüler.

Meğerse odacı imiş... İşi pişkinliğe vurdum, “büyüklerin eli öpülür” dedim.

Odacı Ahmet Ağa...

Gerçekten eli öpüleceklerden; namazında, niyazında dürüst bir insan.

Millet Partisi’ni neden tuttuğunu sorduğumda Karadenizli şivesiyle, “onun tuzuğunda ehlak maddesi vardır, diğerlerinde yoktur” derdi... Onu da rahmetle anıyorum.

Geçen kış bu hatıramı Koca Reis’e anlattım, kitaplarımdan verdim... Ne var ki bu kış ben de rahatsız olduğumdan görüşemedik, şimdi de ölüm haberini alınca burkuldum...

Gözümün önünde yıkılan koca bir çınar ağacı....

Bir gün K. Esat’taki evinde Merhum Emin ağabeye demiştim, sen ki Necip Fazıl ile Şule Yüksel gibilerine Dil Tarih Fakültesi’nin salonunu verirsin, masonlar da dekanlık görevini alırlar...

O günkü şartlarda büyük bir cesaret ve de jest...

İşte o aile, müftü ailesi...

Bilgiçlerin bir diğeri de merhum Sait ağabey, Milliyetçiler Derneği Genel Başkanı...

Hepsini rahmetle anıyorum, başta İstanbul Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç kardeşime, tüm ailesine, sevenlerine, dostlara başsağlığı diliyorum...

Mekanın cennet olsun Koca Reis...

Şu anda yoğun bakımda yatan Abdurrahim Karakoç ağabeyimize de Rabbim’den acil şifalar dilerim, sizler de dua edin, inşallah kısa sürede sağlığına kavuşur...


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi