Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Peki çorabı kim kime örüyor?

Peki çorabı kim kime örüyor?

Yener Dönmez, geçen ki “Başka Bir Çeşit Puştluk” başlıklı yazısında çok doğru bir noktaya işaret ettiğini vurgulamak isterim. Bana göre Yeni Akit’in en cesur yazılarından birisi...

Herkes dilsiz kesilirken baklayı çıkarmak adamlık işi...

Hani derler ya, fakirlik gelmeden varlığın kıymetini, hastalık gelmeden sağlığın kıymetini bilin. İşte öylesi bir anlayışın iktidara kestirmeden anlatımı.

Başına sardıklarından ayağını denk al, yetkilerine sarıl, adamlarına dikkat et...

28 Şubat günlerindeki Yalım Erez harekatı şimdilerde AK Parti iktidarı için olmayacak demek değildir. Puştluk her zaman puştluktur, oyun her zaman oyundur...

Bediüzzaman siyaset şeytan işidir dememiş miydi?

Şeytanla dans ederken geç kalındığında eldekiler gider, eldekiler gelir...

İktidarla ilgili eleştirilerimizi bir tarafa koyalım, can damarını kesmeye sıra geldiğinde iş değişir. Bakın şöyle diyorum, en iyi muhalefete karşılık en kötü iktidar anlayana bir nimettir.

Değil mi ki mühür senin elinde, Sultan Süleyman sayılırsın...

Söz sende, top sende...

Yener Dönmez, örülmek istenen çorabın kıyısından köşesinden iktidarı uyandırma görevini yerine getirmiş olsa da asıl sorulması gereken, kimlerin kimlerle işbirliği içerisinde çorabı ördüğüdür.

Kale hep içten yıkılır ya...

İsterseniz şu Batı hayranı olarak bilinen ve de genç yaşta alkolden vefat eden padişah Abdülmecid’in Meclis başkanı tarafından kutlanması ile olaya bakalım.

Sonra da sermayenin önde gelenlerinden Aziz Yıldırım’ı kurtarma adına çıkarıldığı herkesçe malum olan Şike Yasası’nı düşünelim.

İki olay, ikisi de belli çevrelere mesaj yollama bakımından oldukça düşündürücü...

Şimdi de aynı çevrelerin taşeronluk yapmaya yönelik Haberal namındaki tutuklu akademisyeni kurtarmak için kişiye özel yasa çıkarma gayretleri...

Özel yasa deyince, tabii ki Atatürk’ü Koruma Kanunu akla geliyor...

Yani büyükleri halka karşı koruma zırhı...

Hem bu yasaya Anayasanın 14. maddesinden baktığımızda altı da üstü de yaş.

Yasalar anayasaya aykırı olmayacağına göre, milletvekillerini salabilmek için yasa çıkarmak yeterli olmayıp Anayasa değişikliği gerekli. Kim yapacak bu değişikliği sorusu?!.

Mevcut anayasayı değiştiremeyen iktidara sadece bir maddelik değişikliği muhalefet yaptırdığı an sonunun nasıl bağlanacağı merak konusu.

Siyasette hep gün gündür olmuyor, bugünün de yarını var.

Sen nasıl hesap soruyorsan, sana da hesap soracakların bir gün çıkıp geleceğini hesaptan kitaptan çıkarmamak lazım. Bana göre, asıl oyunun cemaat-iktidar kan uyuşmazlığında olduğunu görüyoruz. Şöyle soralım, Refah- Yol iktidarını askerlere yıktıran sermaye çevreleri değil miydi?

Şimdi o çevrelerin büyük bir ekseriyeti cemaat postuna bürünerek baş köşelerde ağırlandığını görüyoruz. Kuruluşlara sözde yardım ediyorlar ama diğer taraftan kepçe ile taşıyorlar...

28 Şubat’ın tetikçi yazarlarına ne dersiniz?

Onları da birileri cemaat şefkatinde kucaklıyor.

Nereye baksam postu cemaatçi, dostu sermaye olanları görüyorum...

28 Şubat günlerinde Aydın Doğan’ın medyasından Refah-Yol hükümetini yıkmaya yönelik yazılar yazan darbe davetiyecisi Ertuğrul Özkök de cemaat koltuğunda ağırlanıyor.

Manzara öyle gösteriyor ki bir başka çeşit puştluk sarma hareketine geçti.

İçtekilerle dıştakilerin koalisyonu...

Tutuklamaları önce AK Parti iktidarına yıktılar, şimdi de milli irade bahane edilerek sorumluluğu yine AK Parti üzerinden kotarmaya çalışıyorlar.

Bu kadar açık oynanan oyunlara gözü kapalı olanlara acımam da, samimi olanların vermiş oldukları gayretlere üzülürüm. Burunlarının bile kanamasını istemem.

Sürekli bu sayfalarda cim karnına bir nokta koyarak yetkilileri uyarmaya çalıştım.

Bana göre, iktidar anayasa değişikliği çalışmalarını kimlere emanet etmişse o kimseler bu emaneti sabote ediyor. Milletvekillerini yasa ile salıvermek oyunun bir perdesi.

Kimseler çıkıp da “suçsuzsalar mahkeme salsın, suçlu iseler cezalarını çeksinler” diyemiyor.

Hem doğru olanı da bu değil mi?

Cezaevlerinden adam kurtarma operasyonları yeni değil.

Geçmiştekiler de aynı hataları yaptılar, yıktılar, gittiler...

Yargı adalet demekse bırakın kendi haline ne yaparsa yapsın, kuvvetli olana özel yasa, zayıf olana teselli mükafatı gibi yaklaşımlar çorap örme işinin daniskasıdır, bilesiniz...



Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi