M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

Akıl ve Söz

Akıl ve Söz

Kibâr-ı kelamdır:

“Delilü akli’l-mer’i kavlühu, Ve delilü aslıhi fi’lühû” demişler.

Yani, “Kişinin aklı sözünden, asaleti de işinden bellidir.”

Konuşmayan, sükût eden insan; akıllı mıdır değil midir, bilinmez.

Ne zaman konuşmaya başlarsa, o zaman aklî derecesi ve anlayış kapasitesi ortaya çıkar.

“İnsanlar kıyafetleriyle karşılanır, sözleriyle uğurlanırlar” sözü de buna işaret eder.

Çok konuşan, çok yanılır.

Ancak, haksızlık karşısında susmak da, dilsiz şeytanlıktır.

Yeri gelince konuşmak şart, ama konuşunca da doğruyu söylemek farzdır.

***

Arap müşriklerinin çeşitli putlara taptıklarını biliyoruz.

Allah’a inandıkları halde putlara tapmalarının sebebi; Allah’a ulaşmada ve dua etmede putların aracılık yapmalarına inanmaları idi.

Bu yüzden, her birinin birden fazla putu vardı.

O putların hepsi, vaktiyle yaşamış ve ölmüş salih zatların suretleri, heykelleri idi.

İşte, bu zatların Allah’a aracı olduklarına inanan müşriklerden biri de İmran bin Huseyn’di.

Peygamber Efendimiz bir gün İmran bin Huseyn’le karşılaştı ve ona şunu sordu:

“Ey İmran! Senin kaç Allah’ın var?”

İmran: “On tane” dedi.

Rasulüllah: “Peki, senin başına bir belâ, bir musibet, bir felâket gelmiş olsa, sen bunların izalesi için hangisine dua eder, kimden talepte bulunursun?” diye sordu.

İmran:“Allah’tan” dedi.

Bu zaruri cevap ve itiraf karşısında tebessüm buyuran Peygamberimiz şöyle buyurdular:

“Öyle ise ey İmran, kendi sözünle de sabit oldu ki, senin için Allah’tan başka ilah yoktur!”

İmran bin Huseyn, bu aklî ilzam ve irşad karşısında tek Allah’a imanın en gerçekçi yol ve yöntem olduğuna şahadet ederek Müslüman oldu, putları terk etti.

***

Şu günlerde fırsat buldukça mütalaa ettiğim Ali Raşit’in 1329 basılan Osmanlıca “Numûne-i Hikmet” isimli eserinde buna benzer pek çok örnek var.

İmam Azam Ebu Hanife’nin maddeye tapan materyalistlerle olan diyalogu, İmam Cafer Sadık’ın yine ateistlerle olan tartışması bunlardan bir kaçı.

Hepsinde işlenen ortak tema, sağlam ve selim bir akıldan çıkan sözlerin ne kadar etkili ve netice alıcı olduğudur.

Doğruyu bulan akıl, selim olan akıldır.

O akıl ki, hak sözü söyletirse aklın hakkını vermiş olur.

Bunun için de, önce hakkı bulmak, hakkı bilmek, hakka teslim olmak gerektir.

Mehmet Akif merhumu nasıl anmazsınız şimdi.

O koca şairin şu anlamlı beytiyle bitirelim yazımızı:

“Allah’a dayan, sa’y’e sarıl, hikmet’e râm ol!

Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol!”




Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. Emin Parlaktürk Arşivi