Mehtap Yılmaz

Mehtap Yılmaz

Bu kadarına pes diyen astsubaylar

Bu kadarına pes diyen astsubaylar

Ordunun anlayacağı terminolojiyle konuşayım! Ordu mensupları ikiye ayrılır! Burjuva ve proletarya! Burjuva, proletaryanın emeğinin nimetlerinden faydalanan efendiler, yani subay tabakası anlamına gelir! Proletarya ise, subayların kürek mahkûmları yani astsubaylar!

Subay ve astsubaylar arasındaki ilişkilerin, sınırları efendilerce, yani subaylarca ayrıntılı olarak çizilmiş ritüelleri vardır! Bu ritüeller, ordunun zenci sınıfının ailelerinin sosyal yaşamlarını, subay aileleriyle olan ilişkilerini dahi belirler! Örneğin, subay eşlerinin kuaförleri ayrı, astsubay eşlerininki ayrıdır! Astsubay eşlerinin kuaförüne bir subay eşinin olası gelmesi halinde, sıra bekletilmez! O efendi eşi olmanın avantajlarını sonuna kadar kullanır!

O kadar ki, hanımların bahçede oturdukları kameriyeler bile sınıflandırılmıştır! Subay hanımlarınınki farklı, astsubay hanımlarınınki farklıdır! Arada sirkülasyon olmaz!

Subay hanımlarına askerlerin en yakışıklıları, en düzgünleri hizmet eder!

Astsubay eşleri, kendilerine takdir edilmiş elek altı pozisyonun, yerleri olduğunun sonuna kadar farkındadırlar! Bu yüzden, bunalımlı subay hanımlarının her türlü kaprislerinin paratoneri olmaya itirazsız bir şekilde katlanırlar!

Komutan eşlerinin organize ettiği çaylar, astsubay hanımlarının terbiye edildiği organizasyonlardır. Bu çaylara astsubay hanımlarının katılması zorunludur! Çünkü bu ortamlar, astsubay eşi olmanın ezici gerçekliğinin farkına vardırılacakları, subay eşlerinin isterik kahkahalarıyla ve dayanılmaz otoriteleriyle terbiye edilecekleri mekânlardır!

Subayların şımarık, küstah ve ukala veletleri, astsubay çocuklarını dünyaya geldiklerine pişman edecek kadar hiyerarşinin bilincinde yetiştirilir! Subay çocuklarının hegemonyasında astsubay çocuğu olmak ne demektir artık siz tahmin edin!

Hülasa, astsubaylara ordu içerisinde yıllarca mobbingin en şiddetli ve yıkıcı hali uygulanmıştır! Aslında bu astsubay ve ailelerinde ciddi travmalara yol açacak boyuttadır ve de kesinlikle insanlık dışıdır! Buna sözlü küfür ve hakaretleri de ekleyin! Hatta daha da ötesini...

(Bu olayın farklı yönlerine “Sökün apoletlerinizi layık değilsiniz” başlıklı yazımda değindiğim için tekrar etmeyeceğim!)

Şimdi, bukadarinapesdiyenastsubaylar grubu artık kendilerine yapılanları sorguluyor. Basında bazı kalemler de bu ezilmiş sınıfın hak arayışlarına destek veriyor! İşte kıyamet de bundan sonra kopuyor! Yani tanrılar sizi anında lanetliyor!.. Mimliyor ve yazılarınıza erişimi engelliyor!

Kendilerini dev aynasında gören üst rütbeli megaloman askerlerin karşısındaki dev aynası tuz buz olunca, Genelkurmay’ın “tehlikeli” bulduğu bu yazarın yazılarına internet erişimi kısıtlanıyor! Yüzlerce astsubay, Umur Talu’nun yazılarına erişimin engellendiğinden şikâyet ediyor!

Tanrıların öfkesi!

Bunu ilk duyduğumda aklıma şu Cüneyt Arkın filmleri geldi! Allahallahallah diye düşmanın üstüne yürüyen şanlı ordumuz... Ama bir farkla! Denize dökercesine üstüne gittikleri bu sefer sivil biri! Yahu söyleyin Allah aşkına, bu üst rütbeli askerler kafayı mı yedi? Umur Talu sadece kalemi olan, fikrini ifade eden, kendi halinde biri! Ne topu var, ne tüfeği! İnanın etekleri tutuştu! Hakikaten anlamak güç! Niye bu kadar tırstılar ki?

Başka türlü nasıl açıklanır, Genelkurmay’ın bir yazarın üstüne orduyla yürümesi? Vesayetin tasmasını bir gazetecinin boynuna takamamak Genelkurmay’a neden bu kadar ağır gelir ki? Gazeteci milletinin insanlarına ibret olsun diye üstünü çizmek ordu için akıl kârı mı şimdi?

Ben bu yazıyı yazdıktan sonra Genelkurmay yaptığı açıklamayla bunu inkâr etmiş! Yani yüzlerce astsubayı tıklama engelli ilan etmiş! Doğuştan tıklama engelli oldukları için okuyamıyorlarmış! Kabahat Genelkurmay’da değilmiş, astsubay diye sınıflanan bu ipe sapa gelmez, beceriksiz! İnsanlardaymış yani!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehtap Yılmaz Arşivi