M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

Bid’at Meselesi

Bid’at Meselesi

Müslüman halk arasında “bid’at” anlayışında farklılıklar görüyoruz.
Bu farklılıkları ve yanlış anlayışları burada birer birer sıralamak yerine, sözü uzatmadan hemen meselenin özüne geçelim.
Çünkü, işin aslı, özü, doğrusu bilinirse yanlışlar da açığa çıkmış olur.
Dini terminolojide bid’at; dinin aslında olmadığı halde, inanç ve ibadet alanında sonrada icat edilen inanış ve davranışları ifade eder.
Daha açık bir deyimle, Hz.Peygamber(sav) zamanında olmayan ya da meşrû görülmeyen her inanış, ibadet, dînî anlayış ve davranış, bid’at kavramı içinde yer alır.
***
Bazılarının zannettiği gibi bid’at; ne olursa olsun sonradan ortaya çıkan her şey değildir.
Yani, her yeniliğe, her icat ve davranışa bid’at denmez.
Bid’at; din olarak uydurulan şeyin veya dinde yapılan değişikliğin adıdır.
Başka bir ifadeyle, Allah ve Rasûlü’nün bize bildirip gösterdiği dinde, yine din adına eksiltme veya artırma yapmanın adıdır bid’at!
Kim ki, tamamlanmış bu dinde bir eksiklik varmış gibi dinin itikat ve ibadet esaslarına veya usullerine ilaveler yaparsa bid’at işlemiş olur.
Aynı şekilde, nass’a dayalı dindeki hüküm ve uygulamaları fazla bulup onları eksiltmeye gitmek de bid’at işlemek demektir.
Çünkü, Kur’an-ı Kerim’de bildirildiği gibi, bu din; Hz.Muhammed’in risaletiyle birlikte kemâle erdirilmiş, eksiği ve fazlası olmayarak mükemmel bir sistem olarak indirilmiştir.(Maide,3).
***
Bid’at, sünnetin zıddıdır.
Sünnet-i seniyye denince biz, bizzat Rasulullah’tan ve ona atfen ashab-ı kiram’dan dinî konularda nakledilen her şeyi anlıyoruz.
Halbuki, onların dînî konular dışında da söz ve davranışları olmuştur, fakat onlara dini bağlamda sünnet adı verilmez. Zira bunlar, onların beşerî adetleri, dünyalık tavır ve tercihlerinden ibarettir.
Maalesef bazı Müslümanlar bu konuya dikkat etmemekte, lâteşbih sapla samanı birbirine karıştırmaktadırlar.
Bid’at’ı iyi anlamak için, sünnet’i iyi anlamak gerekir.
Nasıl ki, sünnet denince biz Hz.Peygamber’imizin veya ashabının dînî konularda söylediği, yaptığı veya tasvip ettiği şeyleri anlıyorsak, bid’at da bunun tam zıddı olarak yine dînî konularda ama dinde olmayan şeyleri sonradan dine sokma eyleminin adıdır.
Bu eylem, sözle de olabilir, fiili davranışla da olabilir veya bunları onaylamakla da olabilir.
***
İslâm âlimleri, bid’at kapsamının dînî konularla sınırlı olduğunda müttefiktirler.
Bu yüzden, inanç ve ibadet hayatının dışında kalan yenilikler, bid’at kavramına girmez.
Buna göre, hızlı trene binmenin, asansörle çıkmanın, bilgisayar kullanmanın, otomobil sürmenin, masada yemek yemenin, kaşık-çatal kullanmanın, piknik yapmanın, diş fırçası ve macun kullanmanın, bisiklete binmenin vs… bid’atla hiç ilgisi yoktur.
Çünkü, bunlar akaid ve ibadetleri ilgilendiren dînî konular değildir.
Haklarında emredici veya yasaklayıcı bir hüküm bulunmadıkça “ibaha/mubah” kısmındandır.
Ama, mesela birileri çıkar da, Allah’ın farzları ve Peygamber’in sahih sünnetleri dışında yeni bir ibadet ihdas ederse veya bir adeti dînîleştirirse, yeni bir dînî hüküm ortaya koyarsa, işte onun adı bid’attir, yapan da bid’atçidir.
Daha çok ibadet etmek için bunları yapıyorum demek onu kurtarmaz, Hıristiyanlar da dinlerine böyle ilaveler yapıp bid’atlar sokarak bozmadılar mı?
Müslümanları Kur’an ve sahih sünnete davet etmemizin arkasında art niyet arayanları Allah’a havale ederek konuyu noktalayalım.
***
Zaten, şu küçücük sütunda, böyle arîz ve amîk konuları detaylı anlatmak mümkün değildir.
Ama, yazıyı tatmin edici bulmayan kardeşlerim varsa Arapça bilenlerin mesela İmam Şatıbî’nin “el-İ’tisam” adlı eserine, tasavvuf ehli kardeşlerimin mesela İmam Rabbani’nin “Mektubat”ına bakmaları yeterli olacaktır.
Ama, “ben Arapça da bilmem, tasavvufla da ilgilenmem, laik ve seküler bir aydın olarak ancak devlet ve diyanetin sözüne itibar ederim” diyen de varsa, onlara da Diyanet İslam Ansiklopedisi’nin “Bid’at” maddesini okumalarını önerebilirim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. Emin Parlaktürk Arşivi