Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

İnsanlar ve yasaklar

İnsanlar ve yasaklar

Bir tarihte memleketim Rize’nin en tepe noktalarından “Ziraat Çay Bahçesi”ndeydik... Çeşitli bitkilerin arasında yürürken, birden dikkatimi “yasaklar” çekti...

O kadar bol “yasak” levhası vardı ki, şaşırmıştım. Anlaşılan, hemşehrilerim işi fazla abartmışlardı: Metrekareye neredeyse üç “yasak” düşüyordu...


Çimlere basmak “yasak”, setlerden atlamak “yasak”, ağaçlara yazı yazmak “yasak”, kabuklu meyve yemek “yasak”, yüksek sesle konuşmak “yasak”, çiçek koparmak “yasak”, yere çöp atmak “yasak”tı...


Hayatımızda ne çok “kural” ve “yasak” olduğunu düşündüm...


¥ Cübbe giymek, sarık sarmak yasak...


¥ Başörtüsüyle “kamusal alan”a girmek yasak...


¥ Memurlara mesai saatinde Cuma’ya gitmek yasak...


¥ Memurun karısının başını örtmesi yasak...


¥ Düşünmek yasak (olmasa bile), düşündüğünü açıklamak yasak...


¥ Laik ve Atatürkçü olmamak yasak...


¥ Devlet gibi inanmamak, devlet gibi düşünmemek yasak...


¥ Türkçenin dışında dil kullanmak yasak(tı düne kadar)...


¥ Resmi nikâhtan önce dini nikâh kıymak ve kıydırmak yasak...


¥ Şoförle konuşmak yasak (otobüste)...


¥ Ayakları döşemeye dayamak yasak! (minibüs yasakları).


Şimdi de “kürtaj” ve “sezaryen” ameliyatına yasak geliyor.


Aklım tarihteki bazı akıl almaz yasaklara gitti...


¥


Fatımiler döneminde Mısır...


Yönetimin başında “Çılgın Halife” (985-1021) unvanlı El-hâkim bi-Emrillah (asıl adı Ebu Ali el-Mansur) var...


O kadar dengesizdir ki, 1017’de İsmailiye öğretisi teorisyenlerinden Hamza bin Ali, el-Ahram ve Muhammed el-Derezi’nin etkisiyle Allah’ın kendisinde gözüktüğünü ilan ediyor; bunu kabul etmeyenlere ise her türlü işkenceyi uyguluyor.


Böylece “Dürzilik” adı verilen yeni bir Şii mezhebi ortaya çıkıyor.


Her gün bir şeyleri yasaklıyor. Bunlardan bazılarının ne akılla, ne mantıkla ilişkisi var: Düpedüz kendini tatmin ediyor...


Ama yasakları “İslâmiyet adına” koyduğunu söylüyor...


Meselâ İslâmda şarap yasak olduğu için, üzüm yetiştirmeyi yasaklıyor, bağ ve bahçelerdeki asmaları söktürüp attırıyor...


Her türlü eğlenceyi ve şenlikleri, bu arada musiki aletlerini, satranç oyununu, hatt⠓keyif verici” bulduğu için Nil Nehri üzerinde sandalla gezmeyi bile yasaklıyor...


İnanılacak gibi değil, ama El-hâkim bi-Emrillah’ın yasaklarının arasında âşık olmak da vardır. Gizli buluşmaları önlemek amacıyla yaşlı kadınlardan bir “denetim mekanizması” oluşturuyor, yaşlı kadınlar gruplar halinde kendi bölgelerinde devriye gezerken yakaladıkları âşıkları karakollara çekiyorlar...


El-hâkim döneminde, kadınlara “cazibe” kattığı gerekçesiyle süslü kadın ayakkabısı imal etmek, satmak ve giymek de yasaktır. Kadın ayakkabısı yapan ve satan bütün kundura dükkânlarını kapattırıyor. Gizli imalâtın önlenmesi için de idama kadar varan şiddetli cezalar öngörülüyor...


Yetinmiyor, her inanç sahibine göre ayrı kıyafet giyilmesi mecburiyeti getiriyor: Buna göre Yahudiler boyunlarına çıngırak, Hıristiyanlar ise demirden mamul ağır haçlar takacaklardır...


Şimdi gülümseyerek hatırladığımız bu tür yasakların vaktiyle ne kadar can yaktığını düşündükçe insanın canı yanıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi