Serdar Arseven

Serdar Arseven

Uçak düşürme ve kışkırtmalar!..

Uçak düşürme ve kışkırtmalar!..

Türkiye, ne zaman “batı”yla birlikte hareket ettiyse yalnız bırakıldı.

Bunun çok yakın tarihteki en bariz örneği; Merhum Özal’ın “Üç koyup bir alma” stratejisi sonucunda uğradığımız hüsrandı.

Türkiye, o dönemde batıya “râm” olmanın bedelini ödedi, ödüyor; bitmez tükenmez terör belâsı, -yan etkileri göz önünde bulundurulduğunda- 1 trilyon dolarlık zarar, uzun yıllarımızı alan siyasi istikrarsızlıklar vesaire...

KIŞKIRTMAYA DİKKAT!..

Yine tezgah...

Başbakan Erdoğan’ın yönetimindeki Güvenlik Zirvesi’nin ardından Suriye’nin uçağımızı vurduğu açıklanır açıklanmaz, “Türkiye bunun altında kalamaz!” yollu sözde uzman değerlendirmelerine şahit olduk...

Suriye tarafı ise, “Kendi topraklarına bir kilometre giren bir uçağı vurduklarını, vurulanın Türk uçağı olduğunun sonradan anlaşıldığını” açıklayıp durdu...

Bu açıklama, Suriye’nin angajman kurallarını ihlal ettiğini ortaya koyuyordu...

Bir kilometrelik ihlal; ne uyarı, ne it dalaşı...

Türkiye, her bir kilometrelik ihlali uçak düşürmeyle cezalandırsa, bugüne kadar en az yüz Yunan, elli İsrail uçağı düşürülmüş olurdu!..

Suriye bu işe nasıl cesaret etti?

Kafamızın iyice karıştığı bir an, Hava Kuvvetleri’nden bir emekli üst düzey komutanla konuştuk...

Anlattıklarının içinde bir dolu teknik terim vardı...

Terimleri geçmek ve özetin özeti şeklinde yansıtmak gerekirse

“Bu işte aceleci olmamak lazım. Bugünkü teknoloji, size sizin uçağınızı vurdurabilir!.. Suriye’ye Türk uçağını, Türk’e Türk uçağını vurdurabilir... Dost ve düşman tanımları önemli; Uludere’de ‘hata’ eseri kendi vatandaşlarımızı vurduğumuzu söylüyorsak, Suriye konusunda değerlendirmede bulunurken çok dikkatli olmak zorundayız...

Türkiye son zamanlarda Suriye konusunda sert tutum izlemeye zorlanıyordu...

Hükümet, zaman zaman çok sert çıkışlar yapsa da, Suriye ile ileri düzeyde bir kriz yaşamamak için gayret sarf etti.

Muhaliflere silah sağlamak gibi bir çalışmanın içine girmedi.

Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu, her fırsatta ‘Biz Suriye’nin düşmanı değiliz, hele Suriye halkının düşmanı hiç değiliz!’ dedi.

Türkiye bu tutumunu sürdürmeli; hele bu noktadan sonra çok dikkatli olmalı...”

¥

Soğukkanlılık şart.

Nitekim; hem Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hem Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin meselenin bütün detaylarına hakim olmadan adım atmayacağını vurguladılar.

Birileri, kamuoyunun “Suriye’ye karşı büyük tepkisinin olduğu”nu sıkça dillendirerek, Suriye ile karşı karşıya gelmemizi istiyor.

Aynı çevreler, Mavi Marmara’ya baskın yaparak 9 vatandaşımızı katleden İsrail’e karşı “soğukkanlılığın elden bırakılmamasını” tavsiye ediyor ve hatta İsrail dış temsilciliklerinin önündeki protesto gösterilerini “sakıncalı” buluyorlardı.

O günlerde “itidal” çağırısında bulunan “İsrail’e yakın Türkiyeli gazeteciler” bugün şahin kesilmiş durumda...

İşte...

“İri” gazetenin adamı ekran ekran dolaşıp kamuoyunu kışkırtmaya çalışmakta:

“Suriye’nin tavrı kasıtlıdır. Türkiye’nin bu hasmane tutuma anında cevap vermesi lazım.. Yoksa, kamuoyu tepkisi dinmez!..”

¥

Bu ne acele?..

Başbakanlık, Dışişleri, Genelkurmay, Hava Kuvvetleri meseleyi inceliyorken...

Kamuoyu da ayrıntıların açıklanmasını soğukkanlılıkla bekliyorken...

Birileri de, kamuoyunu kışkırtmaya çalışıyor...

Neyse ki memlekette duruma hakim bir hükümet, sağduyulu bir kamuoyu ve memleketini seven bir medya bloğu var!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi