Ali Ferşadoğlu

Ali Ferşadoğlu

“Soruya cevabı bulamadınız!” gibime geliyor Sn. Serdar Turgut (2)

“Soruya cevabı bulamadınız!” gibime geliyor Sn. Serdar Turgut (2)

Kendinizi genç hissediyorsanız, gençliğin fırtınalarını, problemlerini, sıkıntılarını atlatacak, çözecek, halledecek Gençlik Rehberi’ne bir göz atmanızda yarar var.
Yalnız başına yaşayamayacağınıza göre, hanımların ve çocukların mutsuzluklarından ıztırap duymamanız için Hanımlar Rehberi ve Çocuk Taziyenâmesi’ne göz atmanız gerekir.
Sözkonusu yazınızda, “Hayatın anlamsız acılarından” bahsediyorsunuz. Taktığınız felsefî gözlüğün rengi; her dakika, her saat hissettiğiniz, gördüğünüz acılar ve bakış açınız bulmak istediğiniz mutluluğu peşinen yok ediyor zaten. 50 yıl boyunca eczane eczane dolaştım; acılarımı dindiren iki tane ilâç buldum:
“Hastalar Risalesi ve Kader Risalesi”
Size akıl vermek haddim değil. Ama, madem “Teslimiyetçi değilim!” diyorsunuz. Öyle ise mutluluğun formülü olan şu düşünceyi değerlendirmeye alma lütfunda bulunur musunuz?
Türkiyeliler kültüründe yetiştiğine göre, misafirperverlik özelliğini kazanmışsınız ve misafir ağırlamaktan büyük mutluluk duyacağınızı tahmin ediyorum. Evinize bir misafir gelse, “Arkadaş, yemek mönünde ne var? Soframda şu şu yemekler olsun isterim, şu çeşit içecekler! Deniz ve dağ manzaralı bir yatak odasında, şöyle ortopedik yataklarda yatarım!” derse ve bunda ısrar ederse sizce “mutlu” olabilir mi? Mutlu olabilmesi için ya ev sahibiyle didişecek, cedelleşecek… Veya “Misafir ev sahibine tâbidir” kaidesince, sofraya konulan şeyleri yiyip-içip, hangi oda gösterilirse oraya yatarsa mı daha mutlu olur!
“İnsan… Rahman-ı Rahim’in aziz bir misafiridir. Dairesi hayal kadar geniştir.” (Mesnevî-i Nuriye, s. 187)
“Dünya bir misafirhânedir. İnsan ise, onda az duracaktır ve vazifesi çok bir misafirdir…” (Sözler, s. 241)
Evet, hepimiz, “Acılardan kurtulup, lezzetlerle buluşup mutlu olmanın” peşindeyiz. Ama, düşünün bir kere:
“İnsanın hayat-ı hayvaniyeden aldığı lezzet bir serçe kuşunun lezzeti kadar değildir. Çünkü, insanda hüzün, keder, korku var, onda yoktur. Fakat cihazât, hissiyat, duygular, istidatlar itibarıyla hayvanların en alâsından fazla lezzet alır. İnsanın şu vaziyetine dikkat edilirse anlaşılır ki, bu kadar cihazat, bu hayat için olmayıp, ancak bir hayat-ı bakiye için kendisine verilmiştir.”
Veya şöyle bir felsefî düşünceye dalalım: İkimize de uyku hapı vererek uyuttular, gözlerimizi bağladılar ve boğaz içinde muhteşem bir saraya paraşütle indirdiler.
Uyandığımızda mutlu olmak için ne yapmalıyız?
Bizi buraya kim getirdi, niçin getirdi, bizden ne istiyor? Bu sarayın neresinde ne kadar kalacağız? Bundan sonra nereye gönderecektir? Sonumuz ne olacaktır?
Bu soruların cevaplarını mı ararız; yoksa, bunları düşünmeden; kimseye de sormadan bulduğumuz yiyecek ve içecekleri alıp, kıyıda bağlı olan yelkenliye atlayıp, yeme-içme ve eğlenmeye mi gideriz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Ferşadoğlu Arşivi