Faruk Çakır

Faruk Çakır

Diyanet İşleri Başkanına kapalı mektup

Diyanet İşleri Başkanına kapalı mektup

Diyanet İşleri Başkanlığı, çok önemli, ağır ve bir o kadar da sorumluluk isteyen bir görev. Umumiyetle bütün başkanlar ağır sorumluluk isteyen bu görevi bihakkın yerine getirdiler. Elbette itiraz edilen beyanlarda bulunan başkanlar da olmuştur, ama genellikle din-i mübin-i İslâma hizmet için büyük bir gayret gösterildiği de inkâr edilemez. Aksi halde ‘laiklik’ adı altında yapılan yanlışlara rağmen ‘hizmet’ler bu noktaya gelemezdi... Bu bakımdan bu mühim vazifeyi ifa eden bütün başkanlara teşekkür borçluyuz.
Yalnız bazı ‘küçük’ hatalar var ki, büyük bir hizmete gölge düşürebiliyor. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından geçenlerde yapılan Kur’ân Kursu Öğreticiliği sınavı öncesinde ve sonrasında da böyle ‘hata’lar yapıldı. İsimleri zikretmeden, yaşanan ‘hata’ları ifade etmeye çalışalım:
Diyanet İşleri Başkanlığı, 2012 yılı Kur’ân Kursu Öğreticiliği için önce yazılı sınav yapıyor. Neticeler açıklanıyor ve sıra ‘sözlü sınav’a, yani mülâkata geliyor. Bu noktada öyle bir hata yapılıyor ki, anlamak mümkün değil. Meselâ, İstanbul, Marmara İlahiyat Fakültesi’nde okuyan bir öğrenci ‘yazılı’ sınava İstanbul’da giriyor. Haliyle ‘sözlü’ sınavın da İstanbul’da olması beklenir. Sınav yerleri açıklanınca bu öğrencinin sınav yerinin, “Diyanet İşleri Başkanlığı Trabzon Akçaabat Darıca Eğitim Merkezi” olduğu ortaya çıkıyor. Öğrenci, bir yanlışlık olduğunu düşünerek hemen ‘yetkililer’e dilekçe ile müracaat edip, sınav yerinin İstanbul olarak değiştirilmesini talep ediyor. Ne var ki, bu ‘yanlış’da ısrar ediliyor.
Yanlışı biraz ayrıntılı anlatmak icap ediyor: Tabiî ki biz ‘bir’ öğrenciyi misal veriyoruz, ama yanlış bir kişiyi etkilemiyor. Çok sayıda öğrenci bu durumda. ‘Yetkili’ler, bu tesbiti, “TC kimlik numarası”na göre yaptıklarını izah ediyorlar. Yani, hiçbir öğrenciye “Sözlü sınav yerin neresi olsun?” diye en baştan da sorulmuyor. İtiraz edilince de Diyanet İşleri Başkanlığı web sitesinde şöyle bir açıklama yayınlanıyor: “Başkanlığımız tarafından yapılan yeterlik sözlü sınavı ile başka kurum ve kuruluşlarca yapılan sınavları çakışan adaylar, mazeretlerini ilgili komisyona belgelendirmeleri halinde aynı gün içinde komisyonun uygun göreceği bir saatte yeterlik sözlü sınavına girebilecektir. Sınavla ilgili yer ve tarih değişiklik talepleri komisyonların günlük çalışma kapasitelerini ve planlanan sınav sürecini aştığından sınav yeri ve tarihi ile ilgili değişiklik talepleri dikkate alınamayacaktır. İlgililere duyurulur.”
Denilebilir ki, “Sınava girmek isteyen öğrenci Trabzon’a gitseydi!” Evet, normal şartlar altında belki bu mümkündür, ama sözlü sınavla üniversitenin yıl sonu imtihanları birbiriyle çakışmış durumda. Yani İstanbul’daki öğrenci Trabzon’daki imtihana gitse, okulu bitiremeyecek, bir yıl kaybedecek.
Peki, bu sözlü sınavın yeri ve tarihi niçin değiştirilemesin? Her yerde aynı anda yapılan üniversite giriş sınavı gibi bir sınav değil ki, değişiklik yapılmasın! Hem İstanbul’da okuyan bir öğrenciyi, hiç bilgi vermeden, tercih hakkı sunmadan Trabzon’da sınava girmeye dâvet etmek neyin nesi?
Üstelik bu öğrenci, yazılı sınavdan 90’ın üzerinde bir not almış ve başarılı olmuş. Ancak sözlü sınava giremediği için aldığı bu başarılı puan bir bakıma ‘sıfır’la çarpılmış oluyor, hiçbir işe yaramıyor. Seneye de işine yaramayacak... Peki bu düpedüz haksızlık değil mi?
Haksızlık ve yanlış burada bitse iyi. Bazı öğrencilerin ‘yer ve tarih değişikliği talepleri’ dikkate alınmış! “Olmaz ya” demeyin, şahitleri var... Diyanet İşleri Başkanlığı inceleme yaparsa bunlar ortaya çıkabilir...
Hatta, mağdur olan bu öğrenci velisi sözlü imtihan günü Trabzon’daki imtihan yerine gitmiş ve oradaki görevlilere (Ankara’dan gelenlere) durumu izah etmiş. “Kızım bugün imtihana girecekti, ama şu an İstanbul’da ve orada finalleri var. Biz ne yapalım?” demiş. Onlar da, “Sadece siz değil, bu durumda olan başkaları da var. Belki yeniden imtihana girebilirler” diye umut da vermişler.
Ama nafile... “Sınav komisyonları” çok yoğun, havalar da ısındı... Tatil zamanı... “Birileri mağdur olmuş ne önemi var?” Acaba böyle demek mümkün mü ve bunu Diyanet İşleri Başkanlığı diyebilir mi?
Kısmen ‘özel’ sayılabilecek bunları niçin yazdım? Yazdım, çünkü Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in bu haksızlıktan haberdar olmadığını düşündüm. Yazmadan önce Başkana telefonla ulaşmaya çalıştık, durumu anlatıp bilgisi olup olmadığını öğrenmek istedik, ama ulaşamadık. Neredeyse bir gün boyunca telefon görüşmeleri yaptık. Ankara’daki başkanlık basın ve halkla ilişkiler müdürlüğünü aradık. Oradan verilen başka isimlerle görüşmek istedik. Hatta bu konuda e-posta ve faks da gönderdik. Yetmedi, başka bir il müftülüğünü arayıp, problemin Başkana ulaştırılmasını talep ettik. Hiçbir yerden cevap alamadık.
Mağdur öğrenci mahkemeye başvurmayı düşünmüş. Görüştüğü ‘uzman’lar, dâvânın uzun sürebileceğini bir netice alınamayacağını söylemiş. Mağdur öğrenci “Bir ‘yetkili’ çıksın ve ‘Bu işlem normaldir. Öğrenci İstanbul’daki üniversitedeki final imtihanlarını bırakıp Trabzon’a gitseydi. Sonra bir yıl daha okurdu, ne var bunda?’ diyorsa bütün itirazlarımı geri almaya hazırım” diyor ve ekliyor;
“Peki ne yapalım? Allah’a havale ettik ve bekliyoruz...”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi