Hüseyin Koç

Hüseyin Koç

Doğanın kriz yönetimi

Doğanın kriz yönetimi

Canlının olduğu her yerde sorun da vardır. Her canlı doğar, yer-içer-beslenir, büyür, çoğalır, yaşlanır ve ölür.

Canlı, bu yaşam sirkülasyonu boyunca yaşadığı çevrede meydana gelen her türlü değişimden olumlu ya da olumsuz etkilenir. Etkileşim derecesi; canlının doğasında güçlü yapıya sahip olup olmadığına, o da bağışıklık sisteminin güçlü olup olmamasına bağlıdır. Bağışıklık sistemi ise canlının, etrafındaki gerçekleşen çevre şartlarından etkilenmeme yeteneğinin ölçüsüdür.
Bu yeteneği yüksek olan canlılar çevre şartlarında meydana gelen değişikliklere olumlu cevap verebildiğinden yaşamında herhangi bir sorun ortaya çıkmaz. Bu durum, “canlının çevreye uyumu yüksek” ya da “etkileşimi düşük” olarak değerlendirilir. Bu yetenek canlının doğasında ya mevcuttur ya da yapılan ıslah çalışmaları ile sonrada da kazandırılabilir. Uyumu yüksek olan canlılarda olumsuz etkilenme olmadığından canlının yaşamında kaygı duyulacak bir sorun yok demektir.
İnsan ve hayvanlar, değişen olumsuz çevre şartlarından uzaklaşarak korunabildikleri halde bitkiler kökleriyle toprağa bağlandıklarından, çevrelerinde ortaya çıkan ve yaşamlarını olumsuz yönde etkileyebilecek şartlardan kaçma şansları yoktur. Dolayısıyla ya doğuştan ya da sonradan kazandırılan yeteneğinin olması halinde değişen şartlara uyum sağlayıp nesillerini sürdürebildikleri halde, uyum sağlayamayanlar zarar görerek kaybolmak durumundadır. Bugün etrafımızda gördüğümüz tüm canlılar, mazide gerçekleşen olumsuz çevre şartlarına karşı uyum sağlayabilendir. Yani doğal seleksiyonda başarılı olanlardır. Olamayanlar da kaybolmuşlardır.
Her canlı yaşamında olduğu gibi bitki yaşamında da en önemli faktör su faktörüdür. Bitkiler suyu kökleri yardımıyla topraktan alır. Dolayısıyla bitkiler kök sistemi bakımından yüzeysel gelişen saçak köklü ya da derinlere inebilen kazık köklüdür. Saçak köklü bitkiler kuraklığa daha hassastırlar. Kökler vasıtasıyla topraktan alınan su günlük hayatın gereksinimlerinde kullanılır. Toprakta su miktarının yeterli olması durumunda her iki kök yapısına sahip bitkilerde, yaprakların alt kısımlarında bulunan stoma adlı gaz giriş-çıkış kapıları açık bulunur ve havaların sıcak olduğu zamanlarda bünyedeki suyun fazlasını buhar halinde çıkararak bitki bünyesinin serinlemesini de sağlar.
Topraktaki su miktarında meydana gelecek azalmalara bağlı olarak yaprak ve köklerde değişik tedbirler alınır. İlk tedbirler yaprakta ve bitki yüzeylerindedir. Suyun azalmasına bağlı olarak kökler, yaprakları su tüketimini sınırlaması konusunda uyarır. Uyarı, farklı bitkilerde değişik tedbirlerin alınmasını sağlar. Uyarıyı alan bazı bitkilerin yaprakları, alt yüzeylerinde bulunan stomalarını daraltarak yapraktaki stomaların açık-kapalı konumunu kontrol altına alır. Bazı bitkiler yapraklarını kıvırıp yaprak alanını daraltarak su tüketimini kontrol altına alır. Bazıları yaprak ve gövdelerinde oldukça sık ve kısa tüycükler meydana getirir, bazılarının bünyelerinde oluşturdukları uçucu yağ değişik yer ve organlarında depolanması için taşınarak bitki bünyesinin serinlemesini ve su tüketimini sınırlamayı sağlar. Topraktaki su miktarının daha da azalmasına karşılık bazı bitkilerde ikinci bir tedbir ile yapraktaki epiderma hücreleri faaliyete geçerek yaprak ve bitki yüzeyini su geçirimsiz mumsu maddelerle kaplar.
Su tüketimini sınırlamak için kökler de tedbir alır. Su toprakta ya gevşek ya da sıkı halde bağlı olarak bulunur. Suyun yeterli olduğu zamanlarda toprağa gevşek, kritik dönemlerde de toprak parçacıklarına sıkı bağlıdır. Kriz dönemlerinde kökler öncelikle ve ilk tedbir olarak kök yüzeylerinde emici tüy sayısını artırarak daha geniş yüzeylerin suyunu değerlendirme yeteneği kazanır. Emici tüyler, toprak parçacıklarına bağlı bulunan su zerreciklerini kolayca söküp alabilir. Ancak su stresinin şiddetlendiği anlarda bu tüycükler toprağa çok sıkı bağlı bulunan su zerreciklerini söküp alamaz. Bu durumda, yaşamın önceki dönemlerinde kök parankim hücrelerinde depolanmış olan nişasta enerjiye dönüştürülür. Elde edilen enerji sayesinde kök hücreleri, toprak gözeneklerine oldukça sıkı bağlı olan su zerreciklerini söküp alır. Böylece bitki, su stresi yaşanan şartlara uyum sağlayarak hayatını sürdürmeye çalışır.
Son yıllarda şiddeti gittikçe artan bir şekilde hissedilmeye başlanan ve tedbir alma konusunda uzun ve yorucu toplantılar yapılsa da güçlü olan devletler zayıf olanları tedbir almaya zorladıkları halde kendileri duyarsızlıklarını sürdürmektedir. Zayıf ülkelerin alıyor gibi göründükleri tedbirler de yaraya merhem olacak cinsten değildir. O halde lokal ve zayıf tedbirler yerine global düzeyde tedbir almanın gereği anlaşılmış olmalı değil mi? Tedbir almanın ötelendiği ölçüde aynı etkiye sahip gelecekte alınacak tedbiri büyüttüğümüzün farkına varmamız gerekmez mi? “Bir benim aldığım tedbirden ne olacak” gibi sadra şifa olmayan yorgun düşüncelerden sıyrılarak hemen bugünden bir adım atalım mı?
Adım atmada samimi isek, ormanda gezineceğimiz gün yakın demektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Koç Arşivi