Hüseyin Koç

Hüseyin Koç

28 Şubat (II)

28 Şubat (II)

Bir önceki yazımızda, 28 Şubat 1997 tarihindeki meşhur MGK toplantısından rejimin kendinden menkul koruyucu ve kollayıcı güçleri tarafından, durumdan vazife çıkarması beklenen hükümetin bu kadar açık ikaz ve izahlara rağmen hâlâ ders almadığını ve koltuğu terk etmediğini belirtmiştik. Bu yazımızda da mezkur kumpasın hayat şartlarını irdelemeye devam edeceğiz.  
*28 Şubat kumpasının açtığı alanın verdiği cesaretle 21 Mayıs 1997’de Yargıtay’dan çıkan bir yiğit ses hançeresini yırtacak derecede “Ülkeyi iç savaşa sürüklediği” gerekçesiyle RP’nin kapatılmasını haykırdı ve parti kapatıldı,
*7 Haziran 1997’de Genelkurmay, yeşil sermaye olarak yaftaladığı yatırım sektörüne-sermayeye irtica faaliyetlerini desteklediği gerekçesiyle ambargo koydu,
*Genelkurmay 10 Haziran 1997’de Anayasa, Danıştay, Yargıtay başkan ve yardımcılarına genelkurmayda dillere destan, duyanları ürperten, hasmını korkutan, yoldan çıkanları! hizaya sokan içerikli bir brifing verdi,
*18 Haziran 1997’de Başbakan Erbakan, Başbakanlık’tan istifa etti ve bilge insandan! hükümeti kurma görevinin hükümet ortağı olan DYP’nin genel başkanı Tansu Çiller’e verilmesini talep etti,
*19 Haziran 1997’de bilge insan! hükümeti kurma yetkisini azınlık partisi lideri Mesut Yılmaz’a verdi ve o da yüksek demokrasi! anlayışı gereği bu kutsal görevi öptü başına koydu.
Maksat hasıl olmuştu artık. Rejim güvence altına alınmış, bayrak emin ellerde dalgalanacak ve ülkenin refahı yükselecekti. Ne var ki kendi ifadesiyle bu “hasbel kader Başbakan” ülkeyi düzlüğe çıkaracak yerde mahareti gereği iflasın eşiğine sürüklenmekten alıkoyamamış ve millet gerçek bir kurtuluş arayışına girmişti.
Elbette bu şüheda kanlarıyla sulanmış topraklarda ve milletin bağrından çıkıp neşv-ü nema bulan vatan evlatlarının kalbinden neşet edip dillerinden haykırılan samimi sesler yine bu milletin kalbinde makes bulacaktı.  
Günler geçti, haftalar bitti, yıllar dolandı ve “irticacılığı belgelendiği” gerekçesiyle! kapatılan Refah Partisi’nin üst yönetimdeki ve milletin gönlünde yer bulmuş bir grup samimi insanın 2002’de kurduğu yeni parti, sinerjik bir etkiyle milletin mevcut-gizli dinamiklerini eyleme geçirdi ve girdiği ilk seçimde tek başına iktidar oldu. Geçen zaman içerisinde ürettiği ve hayata geçirdiği projeler, yargı, yasa ve yürütmede yaptığı yenilik ve değişikliklerle önünü açtığı toplumsal birikimlerin rüzgarıyla girdiği her seçimde daha fazla seçmene kendini kabul ettirerek girdiği her seçimde zaferle çıkmayı başarmıştır. Buna, muhalefetin kısırlığından kaynaklanan yardımı-desteği anmaya gerek yoktur.
Koruma ve kollama görevinin sahipleri zaman içerisinde yapılan her değişikliğe, laiklik elden gidiyor çırpınışları sürdürülürken bir acemi-beceriksiz mensup evinde yakalattığı el bombaları ile ipin ucunu hukuka kaptırmış ve devamında bu serüvenin en tepe kahramanına ordunun kullandığı silahları “boru” olarak tanımlatacak acziyete düşürdüğü gibi bir zamanların BİR’leri ve diğerleri, Merhum Erbakan’ı tıkmak istedikleri odaları bugün doldurmuş bulunmaktalar. En acısı da, bir zamanların gözü kara BİR’lerinin, komuta zincirinin en tepe halkasının dışarıda bulunduğunu ihbar ederek rahatlayabilme gayretine düşmesi ile bu güçlü halkanın da 4 saat süreyle ifade vermiş olması ve aynı zamanda mezkur 28 Şubat MGK kararlarının, bu kahramanların gururla gittikleri “Encümen-i Daniş” adlı dernek kasasından çıkmasıdır.
T.C. Hukukçuları, içinde bulunduğumuz 27 Şubat 2013 tarihinde, TBMM kurduğu “Darbeleri Araştırma Komisyonu” marifetiyle 28 Şubat, 12 Eylül ve diğer demokrasimizi sekteye uğratan, gerileten takozları bulundukları deliklerden çıkarmakla meşguldür. Şimdiye kadar hak arama aklına gelmemiş olan 12 Eylül, 28 Şubat ve YAŞ mağdurları gibi daha niceleri, kurulan bu komisyondan medet ummaktadır. Ve kurulduğu günden bu yana sivil personelin giremediği, yer darlığı ve tasarruf anlayışları nedeniyle tabanına dosyaların saklandığı! “Kozmik Oda” müştemilatından da medet ummaktadır. Buna, bu komisyonun kurulmasına karşı çıkan partiler de dahildir.
Canlıların anatomisinde “omurga” olarak ifade edilen bir çatı vardır ve bedeni dik tutmaya yarar. Omurgasızlar ise yerlerde sürünür. Aynı omurga kişilik, zihin ve ruhlarda da vardır. Son günlerde, omurgasız sürüngenlerle sokaklar hızla kalabalıklaşmaktadır.
Beyler! Ne oluyor? Kendinize gelin! Anatominizden haberiniz olsun!!!
Duyurup duyuramayacaklarını bilemem ancak sürüngenlerin çığlıklarındaki müşterek talep, Merhum Necmettin Erbakan’ın ruhundan medet ummalarıdır.
Zora düşen sürüngenlere bir kahraman buldurulur,
Kahraman da önce putlaştırılır sonra öldürülür. (Bedâyî)
Ruhun şâd, makamın yüce olsun Ey Mücâhid.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Koç Arşivi