Fatih Uğurlu

Fatih Uğurlu

KORAY AYDIN’a açık mektup

KORAY AYDIN’a açık mektup

Ve Milliyetçi Hareket Partisi’nde genel başkanlık yarışının en ağır topu Koray Aydın televizyon ekranlarından ilk atışlarına başladı. Tabii hedefteki kişi şu andaki Genel Başkan Devlet Bahçeli. Bilindiği gibi Devlet Bahçeli, Alparlan Türkeş zamanında genel başkan yardımcısı ve Koray Aydın’da o zamanki MHP’nin genel sekreteri idi. Ve ilginçtir Türkeş’in ölümünden sonra Bahçeli’nin genel başkan olması için destek veren Koray Aydın, bugün partisinin geldiği noktadan müşteki olarak, genel başkanlığa aday oluyor. Doğrusu dinleyince hak vermemek elde değil. Önce Haber Türk’te Fatih Altaylı’nın Teke Tek programına, ardından da SKY Türk 360 televizyonuna konuk olarak katılıyor. İki programı da nefessiz izliyorum. Koray Aydın, MHP Trabzon milletvekili olarak Devlet Bahçeli’nin karşısında en şanslı konumda olan bir aday olarak görünüyor. Sayın Aydın, Bahçeli’ye karşı pek çok haklı eleştiri getiriyor bence. Şimdi Koray Aydın’ın çektiği ve benim de doğru yerden çekildiğini düşündüğüm MHP fotoğrafı:

“AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, siyasette baskın bir karakterdir, O’nun karşısına çıkabilecek bir adaya ihtiyaç vardır. Bakınız, bir siyasi parti önce % 34, ikinci seçimde % 48 ve üçüncü seçimde de % 50 oy almışsa ve sizin de muhalefet olarak ya yerinde saydığınız ya da gerilediğiniz bir gerçekse o zaman oturup düşünmeliyiz, “Acaba biz nerde yanlış yapıyoruz?” Bir kere partimizin tıpkı AK Parti gibi yeni bir örgütlenme modeline ihtiyacı var. Kadın kollarımız yok, gençlik kollarımız yok. Sadece komisyonlarla idare ediyoruz. Bir partiyi ayağa kaldıran güç kadınlardır, AK Parti’de görüldüğü gibi. Kesinlikle bir kadınlar ordusu kuracağım. Partimizin fideliği olan Ülkü Ocakları atıl bir vaziyettedir, o teşkilatı yeniden ayağa kaldıracağım. Partimizde yeni üye kaydı yapılmamaktadır. İstanbul’da il teşkilatı 3000 kişilik bir salonda kongre yaparken, AK Parti il kongresi için stadyum kiralamaktadır. Halimizi anlamanız için bu örnek bile yeter. Küçük olsun bizim olsun yerine, büyük olsun hepimizin olsun diyeceğiz. MHP’ye hizmet etmiş ve başka partilere gitmiş olan gönüldaşlarımızı tekrar aynı çatı altında toplayacağız. Bazı illerde il başkanımızın adının üye defterinde olmadığını görüyoruz. Bütün bu tuhaflıkların yansıması ise işte aldığımız seçim sonuçları ve geldiğimiz noktadır.”

Koray Aydın, geçtiğimiz yıllarda MHP’nin koalisyon hükümetlerinde Bayındırlık Bakanı olarak görev yaptığını, yolsuzlukla suçlanınca siyasette bir ilke imza atarak bakanlıktan ve milletvekilliğinden istifa ederek yargılandığını, sonunda da beraat ettiğinin altını kalın bir çizgi ile çiziyor. Aydın, bana göre Devlet Bahçeli’den daha fazla göz dolduruyor. Konuşması gayet tutarlı ve düzgün, Bahçeli ise eline verilen kağıdı bile okumakta zorlanıyor. Böyle olunca da Devlet Bahçeli de, Kemal Kılıçdaroğlu da Recep Tayyip Erdoğan karşısında aciz durumda sahaya çıkıyor ve hep 90’dan golü yiyorlar.

Burada bir gerçeğin daha altını çizmeliyim. MHP’li seçmenlerin kalbinde koskoca fay kırıkları var. Bu kırıklar onarılmadan o partiyi kimse ayağa kaldıramaz. Bu kırıkların bir kaçını sayalım:

Sayın Alparslan Türkeş’in “Ezan Türkçe okunmalıdır” diyen MHP üyesi Nusret Demiral’a sahip çıkması ile o günlerde partide bir deprem yaşanmış ve MHP büyük bir sarsıntı geçirmişti. Aynı sarsıntıyı MHP 28 Şubat döneminde yaşadı. Devlet Bahçeli’nin o dönemde başörtüsü konusunda verdiği kötü sınavı hatırlayın lütfen. Hem üniversite kapısındaki başörtüsü mağduru kızlarımız, hem de Meclis’teki başörtüsü mağduru Merve Kavakçı’ya karşı takınılan Ecevitvari tavır halâ unutulmadı. O günlerde MHP milletvekili Nesrin Dişçi’nin Meclis’te başını açarak yemin etmesi hangi MHP’linin yüreğini kanatmadı? Sonradan konuşan Nesrin Dişçi, “O gün kendimi adeta çıplak hissettim” diyecekti. Sonradan da uzun yıllar başörtüsü eylemlerine Ülkü Ocakları dikkatli bir şekilde Fransız bırakıldı. Ülkü Ocakları adeta CHP gençlik kolları gibi olmuştu. Artık MHP de CHP’lileşmişti. Aşağı yukarı CHP’nin savunduğu ilkeler MHP’nin olmuştu. Tek fark onların 6 oku, burada 9 ok olmuştu. O gün verdiğiniz devletçi görüntü MHP’li kadroların içinde halâ acı bir anı olarak yaşıyor. Sıra geldi 12 Eylül zalimlerinden hesap soracak referanduma. Aynı yanlışı bir kere daha yaptınız. 12 Eylül’ün en büyük mağduru ve mazlumu, işkence tezgahlarında binlercesi sakat kalmış, asılmış olan gençlerin ahını yerde bıraktınız. Onları aklamak için referandumda hayır oyu kullandınız. Ülkücü harekete bundan daha büyük ihanet olamazdı; onların kanını yerde koydunuz. Bugün o kara günlerin hesabını AK Parti ve onun kurduğu hükümet soruyor. Bu şerefe ortak olmak çok mu zordu? Ülkücülerin hesabı hep ahirete mi kalmalı idi?

En son seçimde yaşanan kaset olayı. Siz Teke Tek’te “Bu hükümetin bir komplosudur” diyorsunuz. Bunu söylerken içiniz rahat mı sayın Aydın? Belli bir inancın Türkiye’deki savunucusu, koruyucusu, kollayıcısı bir partinin 9 üst düzey yöneticisinin işlediği bir günahı hesabı siyasi iktidara mı sorulur, yapanların iktidarına mı? Elinizi lütfen vicdanınıza koyunuz.

Gerçekten bir nefs muhasebesi yapmaz ve geçmişle sağlıklı bir gözle bakmazsanız orada sağlam bir yapı kuramazsınız. MHP’de gerçekten depreme dayanıklı bir yapı kurmak istiyorsanız, orada ciddi anlamda bir kentsel dönüşüm yapmalı, gerekirse çürük binaları yıkmalısınız. Recep Tayyip Erdoğan’ı siyasette büyük yapan bu cesaretidir. Cesur olun, doğru olanı yaparken korkmayın, hele hele geçmişinizle yüzleşirken itiraftan ve özürden hiç çekinmeyin. MHP’yi diğer partilere eleman yerleştiren bir yedek parça fabrikası olmaktan çıkarmak elinizde, ama buna ne kadar cesaret edeceksiniz bilemiyorum. Bir de çok basit, ama sizin kimyanız hakkında çevrenize fikir veren yanlış söylemleri bırakın. Mesela hal⠓AKP” diyorsunuz. Ben yazıda bunları hep AK Parti yaptım. Ben size “MİHAP genel başkan adayı” desem nasıl komik oluyorsam, siz de aynı durumdasınız. Siz “AK Parti” deyince onlar ak olacak değil, “Kara” deseniz kararmazlar. Lütfen o parti kendisini nasıl tanımlıyorsa öyle hitab ediniz. Bu basit bir nezaket kuralıdır. Hatırlattığım için bağışlayınız beni. Türkiye’nin namuslu bir ana muhalefete ihtiyacı var, vicdan terazisi doğru tartan bir MHP bu boşluğu neden doldurmasın? CHP mi? Sahi var mı öyle bir parti?

____________

¥ Bu mektup eski bir ülkücünün hüznünü yansıtmaktadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Uğurlu Arşivi