Serdar Arseven

Serdar Arseven

“Dersaaane”leri kapatsak ne kapatmasak ne?!

“Dersaaane”leri kapatsak ne kapatmasak ne?!

Başbakan Erdoğan, “Dershaneler seneye kapatılacak!” dedi, tartışma büyüdü.

Kapatılmalı mı kapatılmamalı mı?..


Twitter adresimiz @sarseven’den çok soruldu, nezaketen fikrimizi söyledik:


“Dersaneler kapatılsa bile başka ad altında açılır. Yamuk eğitim sistemi düzeltilmeden ne yapılsa nafile!..”


•


Evet, yanlış meseleleri tartışıyoruz.


Ya da gereksiz tartışmalar bunlar.


İş temelinden bozuk, yamuk.


Okullarımız berbat.


Ne dünyaya hazırlıyor çocuklarımızı, ne ahirete!


Okullar adeta birer ıslahevi olmuş; “Dur konuşma, otur ayağa kalkma, kravatını düzgün bağla, spor ayakkabıyla gelme, ceketin nerde oğlum senin, senin pantolonunun rengi niye farklı gibi, saçını kestir evladım!.. Kız sen niye çizmeyle geldin!..”


“Hazrooool, rahat... Ses veriyorum!..”


“Eşşek kadar adam oldunuz, hâlâ düzgün bir sıra yapamıyonuz!..”


•


Çocuğu alıyor eline köhne okullar zinciri, olan kabiliyetlerini de köreltmeye ayarlı bir eğitim sistemsizliği içinde tüketiyor.


Neredeyse hiçbir şey vermiyor ve olanının da neredeyse tamamını alıyor.


İngilizce’den Kürtçe’den geçtik, Türkçe bile öğretmiyor okul!..


Aslında pek ders çalışmana da gerek yok; suskun bir öğrenci ol, tek tip nizamnamesine uygun giyin, eğik başlı ol, eh imtihana girmeden biraz da karıştır defteri, geçersin.


Böyle bir düzen.


Bak iddia ediyorum; seçkin liseler hariç, lise birdeki her 100 öğrenciden ancak onu, on beşi “kerratı” (çarpım tablosu) tam olarak biliyordur!..


Ben denedim böyle bir sonuç çıktı, size de çıkabilir!..


•


Hal bu...


Kabahat öğrencide mi?..


Asla!.


Öğretmende mi?..


Bu kesimin az da olsa sorumluluğu var.


Belki binde bir...


Sonuçta öğretmenlerimiz de bu eğitim sistemsizliğinin ürünleri.


Kendisini yetiştirebilenler biraz kurtarmış, diğerleri tabii sonuç.


•


Aslına bakarsanız, öğretmenler de çıldırmış vaziyette.


Bir okula gittim; okul yöneticisi ile konuşuyorum.


Diyor ki bana:


“Bak Serdar Bey, benim kravatım her zaman böyledir. Milim kıpırdamaz. Bu kravat böyle olsun, bu mesleği bugün bırakırım!..”


Tam bir kafayı yemişlik durumu!..


Öğretmenler çıldırmış; haftada iki gün izin, brüt 3 ay yaz tatili, çoğu okulda yarım gün mesai.


Yine de büyük gerilim yaşıyor birçok öğretmen, kendisini geliştirememenin ve öğrencilere hiçbir şey verememenin ıstırabı.


Bir de malûm, aşırı geçim sıkıntısı.


Eşi Hanya’da kendisi Konya’da, filan.


Dertler elvan elvan.


•


Bunlar ilköğretim, lise vaziyetleri; üniversiteler de kahir ekseriyetle felâket.


Şu kadarını ifade ediyorum; herhangi bir İletişim Fakültesi’nin gazetecilik, halkla ilişkiler veya radyo televizyon sinema bölümünü bitirenlerin en az yüzde 90’ı şöyle güzel bir “kompozisyon” yazabilecek durumda değil.


Mesela, Türk Eğitim Sistemi hakkında bir sayfalık temiz bir kompozisyon yazmalarını isteyin, hayal kırıklığına uğrarsınız.


Ben hep uğruyorum da oradan biliyorum!..


•


Mevzu bu iken biz “Dersaneler kaldırılsın mı kaldırılmasın mı?” tartışmasına girmeyiz.


Kapatılsalar bile, “Test Merkezi”, “Etüd Merkezi” gibi isimler altında faaliyet gösterirler.


Sistem bozuk olduğundan ve çok zengin olmayan veliler, öğrencileri için özel öğretmen tutamayacaklarından böyle “merkezlere” her zaman ihtiyaç olur.


Eğitim tablomuz bütünüyle berbat; biz ise “Tablonun asılacağı ip açık mavi mi olsun koyu mavi mi?” onu tartışıyoruz!..


As gitsin bu eğitim tablosunu, ipi ne renk olursa olsun!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi