Serdar Demirel

Serdar Demirel

İnsan zaafı deyip geçmemek lazım

İnsan zaafı deyip geçmemek lazım

Bugün yaşanan siyasi, ictimai, iktisadi vs. sorunların arkasında neden olarak ne sayılırsa sayılsın özelde insan ihtirasları yatar. Dün de böyleydi. Çok basit gibi gözüken bu gerçek insanın en karmaşık yanını, en kaos yönünü ve en delişmen karakterini ifade eder.


Bireysel ihtiraslar bireyleri, toplumsal ihtiraslar da toplumları belirli yönlere doğru motive eder. Ve insan ihtirasları onun biyolojik ihtiyaçlarından çok psikolojik zaaflarının ürünüdür. Bireysel ihtirasların kontrol edilmesi ise toplumsal olana göre daha kolaydır. Lâkin bireysel ihtiraslar zamanla toplumun ortak paydasına dönüştüğünde katmerleşir, kontrolü zorlaşır ve hasta bir toplum ortaya çıkar. Toplumsal psikolojik ihtiraslar derinleştikçe de dışavurumu yıkıcı ve etkisi kalıcı olur.


Her gün milyarlarca insan gece gündüz demeden hayatın her saatinde nice emellerle bir şeylerin peşinde akıp durur. Kimisi mecburen, kimisi de isteyerek; devingen bir hayatın içinde, karmaşık duygular peşinde ama sonuçta herkesin paylaşmaya mahkûm olduğu o ortak kadere doğru yol alır. Bu mutlak son hislerin yanıltmasıyla çok uzak görülse de.


Aslında her insanın maslahatını nerede görüyorsa onun peşinde koşması, küçük bir lezzeti, büyük bir maslahatı elde etmeye çalışması insana dair tabiî bir hâldir. Yadırganmamalı da. Ancak yadırganacak olan şey; insanın maslahatlarını ölçüsüz, ahlâk dairesinin dışında, ilkesiz, kul hakkını gözetmeden ve doymaz bir iştahla, ben merkezli araması, arzularını benliğini esir alan bir tutkuya dönüştürmesidir. Gerçek ihtiyaçlarıyla sanal ihtiyaçlarını karıştırmasıdır.


İnsanın hayatta kendi eliyle sebep olduğu kargaşaların özünde hırslarının büyüttüğü zaafları vardır. Şişirilen egoya hak kılıfı da geçirilse değişen bir şey olmaz.


Bireyler arası ilişkilerde, iş hayatında, siyasi mücadelede, devletler arası çekişmelerde ihtiras çoğu yerde temel muharrik güçtür. İnsanın yönettiği ne varsa nasibini bundan alacaktır. Bugün bile sebebini tam çözemediğimiz ama dünü olduğu gibi bugünü de etkileyen, toplumsal algıyı yönlendiren nice tarihî çekişmeler ve kavgaların temelinde de insanın bu zaafı yatar işte.


İnsan hırsının yönlendirdiği tarih okumaları, siyasi ve sosyal analizler objektif olabilir mi? Bu zeminde yapılan her analiz operasyonel, geliştirilen her kavram kodlamaya matuf olmayacak mıdır? İhtiras elininin değdiği hangi şey felah bulabilir ki?


Seküler hayat felsefesinin baş belası da bu zaafı kontrol edememek ve yönetememektir. Her ne kadar kapitalizm bu ihtirasları “daha fazla üretmek için daha fazla tüketmek” ekseninde kurgulayıp ekonomiye bir katkı olarak sunsa da; bu ihtirasların bireyi ve toplumu içeriden kemirmesinin önüne geçememektedir.


Allah inancı insanın varlığının kaynağı olan ‘O sonsuz güç’e inanması, O’na medyun-i şükran olmasıdır. Böyle bir inanç insanı doğal olarak sınırlar. Daha doğrusu üstün bir varlığa inanan insan, bu inancın doğası gereği O üstün varılığın hayatına sınırlar getirmesini, ihtiraslarını kontrol etmesini de kabul eder. Etmiyorsa eğer, iddiasında bulunduğu imanda bir problem var demektir.


İnsanın, Adem kadar dün, bugün kadar taze ve gelecek kadar gerçek olan ihtiraslarını kontrol etmek üzere “iman”a ihtiyacı olduğunu kim daha ne kadar saklayabilir ki?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Serdar Demirel Arşivi