M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

İlim, Sanat, Medeniyet Öncüleri

İlim, Sanat, Medeniyet Öncüleri

Bazıları bir papağan gibi, “İslam; gerilik, cehalet, fakirlik ve karanlık dinidir!” diye tekrar edip duruyorlar.

Örnek olarak da, bugünkü İslam ülkelerini ve Müslümanları gösteriyorlar!

Manzaraya bakan çoğu insan da, bu kara propagandaya aldanıyor.

Bilmiyorlar ki, bugünkü görüntünün sebebi İslam değil, tam aksine Müslümanların İslam’dan uzaklaşmasıdır!

Koskoca tarih şahittir ki; gerçek ilim, aydınlık, huzur ve ilerleme İslam’la mümkündür.

Geçmişte dört kıtaya hükmeden büyük İslam Medeniyeti, bunun en canlı şahididir.

Bakınız bugün bile bizler, hala o medeniyetin silinemeyen izleri ve ayakta kalan eserleriyle öğünüyor ve avunup duruyoruz!

***

Belki, bir kısım okuyucularımız için biraz sıkıcı olacak ama ilim dünyasından birkaç örnek verelim:

Bugün bilinenin aksine, çoğu modern bilimin kuruluşu, bundan bir-iki asır öncesine değil, 8-16. asırlarda yaşamış İslam bilginlerine dayanır.

Mesela, Portekizlilere mal edilen modern denizcilik bilimi, aslında İslam dünyasının malıdır.

Keza, matematik, fizik, kimya, astronomi, trigonometri gibi fen bilimleri, Müslümanların buluşlarıyla bugünlere gelmiştir.

9. asırda, Güneş'le Dünya'nın, yıllık en uzak mesafesinin sabit olmayıp değişken olduğunu ilk fark eden Müslüman alimler, yörüngedeki ilerlemenin 12.09 saniye olduğunu tespit ettiler. Günümüzde bu değer, 11. 46 saniye olarak bilinmektedir. Arada 23 saniye gibi çok az bir yanılgı payı vardır.

Yine 9.asırda, Ekvatorun uzunluğu, 40 bin kilometre olarak ölçülmüştür.

Bugünkü anlamıyla ilk uzay gözlemevi de, yine bu asırda Bağdat ve Şam'da birer adet olmak üzere kurulmuştur. Halife Me’mun’un emriyle yine bu dönemde 70 bilginden oluşan bir heyet, Batlamyos'unkinden farkı olmayan enlem ve boylamları, karaları ve denizleri gösteren bir dünya haritası çizmiştir.

Aynı yüzyılda, ileri matematik kullanılarak yapılan rasat ve ölçümlerle, Güneş ve Dünya arasındaki en uzak mesafe, bugün bilinenden 1 saniye farkla tespit edilmiş ve zaman içinde bu mesafenin değiştiği keşfedilmiştir. Bu durum, ancak 17 yüzyılda Kepler'in tekrar çabasıyla kanıtlanmıştır.

***

950 yılında Ebu Cafer el Hazin adlı matematikçi ve astronom, parabol konstrüksiyonu kullanmak suretiyle üçüncü dereceden bir denklemi çözmüştür. Bu, bugünkü bilim adamları nezdinde inanılması çok güç bir başarıdır.

11. asrın ilk yarısında, İbnü'l Heysem, bir optik problemini dördüncü dereceden bir denklemle çözmüştür. Avrupalılar, İbnü'l Heysem'in çözümünü, ancak 19. yüzyılda kavrayabilmiştir!

Yine 11. asrın sonlarında Ömer Hayyam'ın üçüncü dereceden denklemleri sisteme bağlayan kitabının bir benzeri, Avrupa'da, 17. asırda Descartes, Schoooten ve Halley tarafından yazılabilmiştir.

Avrupalı matematik tarihçisi Johannes Tropfke, Descartes'lerin yeni bulduklarını zannettikleri konuları, Hayyam'ın çok önceden yazdığını, aradan geçen zamanda Avrupalıların bu akıntıya kürek çektiğini yazmıştır.

El-Biruni, 11. asırda dünyanın enlem ve boylam derecelerini, 6 ile 40 dakika arasında değişen küçük yanlışlıklarla hesaplamıştı. Bu küçük yanlışlıklar, ancak 20. asırda düzeltilebilmiştir. Engin denizlerde koordinat hesaplama yöntemini, Müslümanlar, 15. asırda yapabilirken, Batılılar bunu ancak 20. asırda öğrenebildiler.

***

15. asırda yaşayan, Alman J.Regiomontanus'un adını taşıyan trigonometri ilminin asıl kurucusunun, 13. asırda yaşayan Nasirüddin et Tusi olduğu, yine Alman matematik tarihçisi Braunmühl’ın itirafıyla ortaya çıkmıştır.

Kimya’yı bir bilim dalı olarak kuran; Cabir b. Hayyam’dır.

Tüm insani duyguların, matematiksel olarak ifade edilebileceğine inanan Cabir, aynı zamanda tıp, fizik, astronomi, felsefe alanında yaklaşık 200 eser kaleme almıştır.

Bugün bildiğimiz genetiğin de babası sayılan Cabir bin Hayyam şöyle diyor:

"Allah bize fiziki kanunlar vermiştir. Onun bahşettiği kabiliyetlerle insanoğlu, kainattaki tüm sır perdelerini çözmeye muktedirdir."

Bu örnekler, ummandan bir katre… Daha yüzlercesi var.

Ne yazık ki, bizler, İslam tarihini ve medeniyetini yeterince bilmiyoruz, tanımıyoruz.

Prof.Dr.Fuat Sezgin’in dediği gibi; “Türkiye'de, İslam uygarlığı hakkında büyük bilgisizlik var.”

Böyle olunca da, çoğu “kişiler, bilmediğinin düşmanı” olup karşımıza çıkıyorlar!



twitter.com/parlakturk
facebook.com/vaktulemin

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
M. Emin Parlaktürk Arşivi