Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Hani dinler arası diyalog vardı!

Hani dinler arası diyalog vardı!

İnsanlığın evrensel mesajdan nasibine düşeni alması için kat edilen her yol emr’i bi’l maruftur mutlaka, ama ille de “zorlama” diye bir kural Müslümanın metodu değildir...


Ne var ki başkaları öyle yapmıyor...

Yahudi bozuntusu ile Kur’an yakmakla maruf papaz kırığı...

İkisi de İblis’in arka bacağı...

Bu iki sapık, “Müslümanların Peygamberi” adını verdikleri hakaret dolu film ile İslam alemini ayağa kaldırırken, bazı teologların (ilahiyatçıların) diyalog diye çırpındığı Ehli Kitap(!) Hıristiyan alemi yavan bir kınama dışında suskun kaldı.

Yahudi lobileri her zamankisi gibi boş boğaz...

Meydan nasıl olsa sahipsiz, taşlar nasıl olsa bağlı...

İslam dünyası nasıl olsa harp gemilerini Atlas Okyanusuna, veya Akdeniz sularına çıkaramıyor. Rampalar da İran istikametinde...

Veya üç kıtaya adaletle hükmedecek bir Kanuni duruşumuz da yok...

ABD elçisi ile üç görevlinin linç edilme olayı elbette düşündürücü... Ne var ki her olayın arka planı olduğu gibi, bu olayın da şuuraltı dediğimiz arka planı var...

Bir depresyonun habercisi...

Veya belki de Libya halkı, filmi bahane ederek ABD’ye öfkesini kusmuştur.

Öyle ya, birileri pimini çekmiyorsa el bombası durduk yerde neden patlar?

Veya, birileri tutuşturmuyorsa koca koca saraylar neden yanar?

Libya halkının şuur altı bulanıktır... Kaddafi’nin linç edilme olayı sonrasında beklenilenin aksine, NATO çıkarmalarının Libya halkı üzerinde bıraktığı derin izler var.

Bu izler, giderek İslam coğrafyasında lekelere dönüşmektedir...

Libya olayına “Dinler Arası Diyalog” zırvalamasından bakmak elbette ki doğru bir tespit sayılmaz, hatta yanıltır bile. Gerekçesiyle mazereti ne olursa olsun, olaya İslami perspektiften bakmak ve de sonucunu buna göre tayin etmek en doğrusu.

“Esirler kardeşinizdir, onlara yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin” diyen bir Kur’an var elimizde... İslam Peygamberi “esirlere eziyet eden bana eziyet etmiştir” sözü ile de son noktayı koymuştur. O bakımdan bir elçi veya bir turist, esir veya misafir her ne olursa olsun bulunduğu ülkenin güvenliği altındadır. Hatta emanetidir.

Öyledir ama, son yılların dehşet sahnelerini Nazicilik adı altında Batı aleminin göbeği sayılan Almanya’sında en vahşi hali ile görmekteyiz. Bu ülke sırf kafatasçılık uğruna misafirlerini, daha doğrusu emanetlerini ateşe vererek yakıyor... Ama İslam ülkeleri öyle olmamalı, emin, eman olmalı...

Gidin Leningrad müzelerinde görün, savaş sonrasında esir alınan Çar’ın komutanlarına Osmanlı paşalarının vermiş olduğu hediyeler orada insanlık örneği olarak sergilenmektedir...

Ne var ki Libya’daki münferit linç olayı; Müslümanın hiçbir zaman tasvip edeceği bir olay olmamakla beraber, ABD ile müttefiklerinin Irak ve Afganistan’da Müslüman halka reva gördükleri yanında çok küçük kalır... Hem Libya olayı bir tanedir, işgal rezaleti bin tanedir...

Hangisini saysak ki...

Amerikan askerlerinin masum insanları arpacık deliğinden hedef alarak eğlenmeleri, baba ile kızın gözlerini bağlayıp cinsel ilişkiye zorlamaları, sonra da gözlerini açarak iğrenç sahneler oluşturmaları çok mu masum... Gazze’deki İsrail vahşeti çok mu sevimli?..

Kirletildiği için, intihar eden binlerce Iraklı kadının acıklı hikayeleri var.

Bu cinayetleri kim kınadı? Papa mı, hahambaşı mı, yoksa Mehdi efendiler mi?

İşte o papa... Diyalogcular ayağına kadar gider, elini öper, temennalarda bulunur ama Ortadoğu cenderesinde değişen bir şey olmaz, savaş, işgal hep aynıdır...

İslam alemi, Hıristiyanlaştırmak adına Papanın üçüncü dünyası...

Batılı “her işgal yeni bir iştir, her iş bir yükseliştir” mantığı ile çıkıyor sahaya, onun beyin yapılanmasındaki hücrelerin oluşturduğu sistemin çağdaş adı liberalizm.

Mantalite; kişi isterse peygamberlere söver, isterse cinsiyetini sermaye yapar, isterse alır, isterse satar, isterse köpek misali sokağa da pisler.

Yeri geldiğinde o pisliği de yerse kimseler karışamaz...

Kişi hürriyeti... Bizim liberalist liboşlar da öyledir...

Kural deyince kendileri...


Siz bakmayın bazılarının ahkam kestiğine...

Kerhen de olsa örtü gibi özgürlükleri desteklemeleri; İslami kural olması açısından ziyade, yaşadıkları hayata ileride karışılmasın diye toplum ile konsensüs kurmak istemeleridir.

Şark kurnazlığı derler ya, işte onun gibisinden...

Sonuç olarak... Müslümanın ülkesi işgal edilmesiyle sömürülmesi bir tarafa, Peygamberine de küfredilmesi dahil üçüncü felsefede bir dünya istiyor Batı alemi...

O dünyada var olman...

Oyununu bozmaya matuf çizilen istikametten ne aşağı ne de yukarı gitmemene bağlıdır...

İtaat et, ılımlı ol, görme, duyma, konuşma, karışma, tepki verme...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
14 Yorum
Nusret Çiçek Arşivi