Serdar Arseven

Serdar Arseven

Polis dayak yiyor!..

Polis dayak yiyor!..

Hafta sonunda sözde Alevilerin eylemini izledik… Alana vardığımızda gördük ki, tam manasıyla sütü bozuk Baas eylemi!.. Bir dolu “illegal” adam vardı.


Polis tertibat almış, her mitingde olduğu gibi geçenlerin üstleri aranıyor, hani bomba, dinamit filan olmasın… Baasçılarda niyet “bağcı dövmek” ya, hemen tep­ki: “Üzerimizi aratmayız!...”

Şu bu, derken… Polise hücum!…

Garibim polis, dokunsa medyada tantana!..

Kim sahip çıkar ki, ye gitsin polisi!..

•

Biliyorum; polisten hazzetmeyen çok.

Bu her yerde böyle, polis pek sevilmez…

Amma velâkin, polis dediğiniz de uzaydan gelmiyor ki, sizin, bizim evladımız, ağabeyimiz, yeğenimiz, eniştemiz vesaire…

Bir memleketin hastanesi ne ise postanesi de o.

Karakol da memleket mekânlarından…

Orada da bin türlü problem; dert dert, neredeyse kafayı yeme noktasına gelmiş polisler ve dertli vatan­daşlar… Polisin hangi meseleye hangi noktaya kadar müdahale edebileceği belirgin değil; müdahale et­sen suç etmesen suç!..

“Aracın arkasından niye ateş etmedin?” de diyebilirler “Niye ateş ettin?” de!..

Kaç defa karşılaştım; polis memurları acayip tepkiler veriyor çoğu durumda… Hacı Bayram etkinliğine giderken, aracı almak istemediler…

“Sayın Bakan’ın konuşması başlayacak, işte basın kartı bırakın geçelim” dedik…

“Hay o bakanların!” dedi adam!...

Kenarda biraz konuştum… İş değişti!..

•

Polis sözde Alevilerin eyleminde dayak yedi…

Sadece orada mı?..

Bir Çevik Kuvvet eylemi vardı, dikkatinizi çekmiştir belki… İddia o ki, bir polis memurunu selam ver­mediği için 8 komiser marizlemiş!..

Tepki buna!.. Ama yalan ama doğru…

Orasını bilemem de, doğruysa da yalansa da durum vahim, bildiğim odur.

•

Polis memurlarından bolca mektup alıyoruz, sosyal medyada da iyi örgütlenmişler.

“İnanmayacaksınız ama biz de insanız!” diyorlar. Kullandıkları ifadelere bakıyorum:

“Cinnet geçirme noktasına geldik.

Aile düzenimiz felç oldu.

Allah daha fazla versin; Askeriye’de görev yapanların özlük haklarının iyileştirilmesi için her türlü fe­dakarlık yapılıyor, bizler ise üvey evlat muamelesi görüyoruz. Ek göstergemizin 3600 olması için Mec­lis'te bekleyen yasa tasarıları var. Ama…”

Evet… Devam edelim:

“Ayda 320 saat çalışıyoruz. Diğer devlet memurlarının çoğu 160 saatte tamam. ‘Ya, sen 320 saat çalışı­yorsun al sana farklı maaş!’ diyen de yok. Aksine, daha az çalışandan az alıyoruz. Suçlulara karşı biçare durumdayız. Bıçakla, satırla saldıran birine karşı kendimizi silahımızla savunduğumuzda orantısız güç kullanmakla itham ediliyoruz.”...

İstirahat bir insan hakkı…

Buna dikkat çekerek diyor ki polisler:

“Devlet Memurları Kanunu'nun açık hükmüne rağmen Emniyet Teşkilatı Kanunu'nda istirahat süresi be­lirtilmemiş ve 'Polis 7/24 saat çalışır,' ibaresi var. Kanuna göre polisin dinlenme hakkı yok. Yüzlerle ifa­de edeceğimiz polis intiharları ve cinnetleri var. Bu olaylar incelendiğinde hemen hepsinin meslekle­riyle ilgili olduğunu görürüz. Fakat nedense ailevi sebepler denilerek kapatılmaya çalışıyor.”

*

Polis memurlarından çok sayıda tanıdığım var, çoğunun Başbakan Erdoğan’ı sevdiğini ve saydığını bili­yorum… Ancak, kahir ekseriyeti oluşturan bu gruptakiler bile şikayetçi…

Diyorlar ki; “BDP’liler, PKK’lılarla dağda buluşup sarmaş dolaş oluyor… Onları dinliyor… Kahrolası te­röristlere muamele bu… Hani …

‘Sayın İçişleri Bakanımız da bize bir kulak verse!.. Derdiniz nedir mesai arkadaşlarım!’ dese…”

•

“Ne iyi olurdu!..”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi