Ali Ferşadoğlu

Ali Ferşadoğlu

Fal, burç veya yıldızlardan medet ummak!

Fal, burç veya yıldızlardan medet ummak!

Çok eski çağlardan beri insanlar büyü ve fallara inana gelmişler, kendilerinden üstün olan veya izahını yapamadıkları meselelerde, kâhin veya falcılara müracaat etmişlerdir.
Aslında fal, burç veya yıldızlardan meded umma, totem ve cehâlet devrinin bâtıl mahsulleridir. Sihir ise kötüye kullanılan, karıyla koca arasını açabilecek kadar etkili olabilen, bir kısmı gözboyamacılığa dayanan İslâmın kesinlikle yasakladığı, yedi büyük günahtan birisidir.
Bugün, ‘şans, talih oyunları, fal, sihir, büyü’ gibi meselelere olan rağbet, eski devrin hortlamış düşüncesinden başka bir şey olmasa gerek.
“Allah’a, meleklere, kadere imân” zaafı içinde olanlar, bu boşluğu fal, sihir veya büyü ile doldurmaya çalışıyorlar.
Fal, sihir, tarot gibi bâtıl inançların en tehlikeli tarafı insanları şartlandırmasıdır. Çevresinde cereyan eden hâdiseleri izah etmekten âciz olanlar, akıl ve mantık melekesini kullanamayanlar, inançlarını sağlam temeller üzerine bina edemeyenler, falcı ve büyücülerin tuzaklarına düşüyorlar. O falcı ve büyücüler bir nevî, o insanların iradelerini kendi yanlış, indî, hissî, nefsî arzularına endekslemektedirler. Âdetâ onları ‘kulları’ durumuna düşürmektedirler. Oysa insan akıl, mantık, ferâset ve sezgileriyle doğruyu bulabilecek kâbiliyettedir.
Cenâb-ı Hakkın, toprak ve ruhtan yarattığı varlıklar olduğu gibi, dumansız ateş olan elektrik, x ve ultraviyole ışınları, hatta havadan yarattığı varlıklar vardır. Bunlara maddî ceset giydirilmemiştir. Bunlar “ruhanîler” ve “cinler” diye tabir edilir. Ancak, şuur ve akıl sahibidirler. Bazı insanlar cinler ve ruhânîlerle, cinler ve ruhanîler de bazı insanlarla irtibat kurabilirler. Bu elektrik varlıklar (cin veya şeytan) irtibat kurdukları insanları çarpmakta veya yarım yamalak bilgilerle yanıltmaktadırlar. Bir iki haberleri doğru çıksa da, bu doğru uğruna, diğer yalan haberlerini de kabul ettirmektedirler. Ve insanları şartlandırmakta, yanıltmakta, biribirine düşman etmektedirler.
Bunun için Kur’ân’da pek çok âyet-i kerîmenin sonu, “Akıl edemiyor musunuz, düşünemiyor musunuz, anlamıyor musunuz, bakmıyor musunuz?” diye bağlanır. Ayrıca fal ve benzeri faaliyetlere girilmemesi de emredilir:
“Ey îman edenler! İçki, kumar, putlar kısmet çekilen zarlar hep şeytanın işinden birer pisliktir; ondan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.” (Mâide Sûresi, 90.)
“De ki: Sığınırım sabahın Rabbine... Düğümlere üfleyen büyücülerin şerrinden...” (Felâk Sûresi, 1,4.)
Buradaki şer, gerek sihir yoluyla, gerekse sihir ve fal açarak insanları şartlandırıp istikballerine dâir verdikleri yanlış bilgilerdir. Onların “şer”leri, insanların namuslarından sıhhatlerine, servetlerinden akıllarına ve iç dünyalarına kadar uzanabilir!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Ferşadoğlu Arşivi