Kıvanç Tığlı

Kıvanç Tığlı

Depresyon ve travma ilişkisi

Depresyon ve travma ilişkisi

K. bey terapiye, gelmeye başladığı sırada 40 yaşındaydı ve eşinden boşanmıştı, 6 yaşında bir kızı vardı. İkinci defa evlenmek üzere kendisi gibi öğretmen olan N. hanım ile nişanlanmıştı. K. beyin birinci evliliği 8 yıl sürmüştü, eşini çok sevmesine rağmen anlaşamıyorlardı. Hanımı öğretmenliğin dışında, felsefe bölümünde yüksek lisans yapmıştı. K. bey, içten içe eşinin kariyer yapmasını kaldıramıyordu, bunun yüzünden sık kavga ediyorlardı. Ayrıca eşi depresyon hastasıydı, her olayı büyütüp kavga çıkarıyordu. Sonunda beraber mutlu olamayacaklarını anladılar ve anlaşmalı olarak boşandılar. Kızlarının velayetini N. hanım almıştı. K. bey de boşandıktan bir sene sonra şimdiki nişanlısıyla tanıştı ve birbirlerinden çok hoşlandılar. Ancak nişanlısı sürekli K. beyi denetlemek istiyordu ve onu sık arıyordu. Bu yüzden çok fazla kavga ediyorlardı. Her kavgadan sonra da ayrı kalamayıp tekrar barışıyorlardı. K. bey nişanlısını sevmesine rağmen, hep kontrol altında tutulmaktan sıkılır hale gelmişti. Kendini sıkıntılı, çaresiz hissediyordu. Bu olumsuz hislerini nişanlısına bağlıyordu, çünkü onunla tanışıncaya kadar huzurlu ve iyi olduğunu düşünüyordu. Tüm sorunları için nişanlısını suçladığı halde onunla evlenmeyi düşünüyordu, ondan bir türlü kopamıyordu.
K. bey, annesi çalıştığı için değişik bakıcılarla büyümüştü, ortaokulu da evleri okula çok uzak olduğu için yatılı yurtta kalarak, haftasonları evine gelerek okumuştu. Okulda da pek ders çalışmayı seven hırslı bir öğrenci değildi. Arkadaş çevresine uyup bazen okula gitmiyordu, ama gene de sınıfını her yıl kalmadan geçiyordu.
K. beyin terapide dile getirdiği şu anki şikayetleri şöyle idi; Depresif ruh halinden, hayattan zevk almamaktan, halsizlikten, amaçsız bir şekilde dolaşmaktan şikayetçiydi. Genelde kafasının karışık olduğunu, işine kendini veremediğini anlatıyordu. İşte olduğunda da sorunlarını bir nebze unutuyor, bu yüzden bazen ek işler yapıyordu. Evde yalnız kaldığında kendini çaresiz ve umutsuz olarak hissediyordu.
Bir seansta kendine az güvendiğinden bahsetti; kendini arkadaşlarına hoş görünmeye ve onların onayını almak için düşüncelerini benimsemeye mecbur hissediyordu. Oldukça konuşkan ve sevilen bir kişi olmasına rağmen kendini başkalarından az bilen ve fikirlerini ifade etmekte beceriksiz olarak tanımlıyordu. “Arkadaşlarıma bir konu hakkındaki fikirlerimi anlatmaya çalıştığımda, sanki cümleleri toparlıyamıyordum.” K. bey, hiçbir şeyin artık ilgisini çekmediğini, sürekli başka insanların kendisi hakkındaki düşüncelerinden dolayı kaygılı olduğunu ve tekrar bir depresyon geçirmekten çok korktuğunu benimle paylaştı.
K. beyin çocukluk anılarını anlatmasını istediğimde şöyle bir anıdan bahsetti; iki kardeşin en büyüğüydü, ve kendisinden iki yaş küçük kız kardeşi vardı. Anne ve babası o, henüz 4 yaşındayken boşanmışlardı. Babasını, annesinden boşandıktan sonra fazla görememişti ve onu çok özlüyordu. Dedesi onunla çok ilgileniyordu, ama o da ölünce yapayalnız kalmıştı. K. bey annnesini çok öfkeli, donuk bir anne olarak tanımlıyordu. Anne çoğu zaman oğlunun çok üstüne gidiyordu. Çok bağırıyor, oğluna hakaret ediyordu. Sonra da pişman olup ondan yüzlerce özür diliyordu. K. bey annesinin bu saldırılarına anlam veremiyordu, neyi yanlış yapıyor da annesini bu kadar öfkelendiriyordu, anlam veremiyordu.
Danışanımın travma geçmişine baktığımızda; 4 yaşında yaramazlık yaptığı için annesi onu odaya kilitlemişti. O odada 2 saat yalnız bırakılmıştı. Bu anı K. beyi çok derinden etkilemişti.
Ayrıca K. bey 15 yaşlarında iken gece yarısı, karnı çok şiddetli ağrımış ve annesinin yatağına gittiğinde ondan şu cevabı almıştı; “Git bir su iç, tuvalete çık geçer” K. bey, kendini bu cevap karşısında değersiz hissetmişti ve annesi tarafından yeterince sevilmediğine inanmıştı. Daha sonra ağrısı geçmeyince ve daha da şiddetlenince hemen hastaneye gitmişlerdi, ancak apandisti patlamıştı. Ameliyat olması gerekmişti. Bu anısı geçmişte kaldığı halde danışanım halen bu anı aklına geldiğinde kendini değersiz hissediyordu.
K. beye doktorumuz tarafından hafif bir antidepresan başlandı ve EMDR tedavisi ile sorunları kısa zamanda düzeldi. Terapisine paralel olarak, seansları dışındaki hayatı da değişiyordu. Arkadaşlıklarını değerlendirdi, seçtiği arkadaşlardan çoğunun aslında kontrol edici ve yönlendirici olduklarına karar verdi. Devamlı suçladığı nişanlısının aslında onun için iyi bir eş olacağına inandı ve kavgalara kendinin de sebep olduğunun farkına vardı. Birçok yeni arkadaş edindi, hayattan daha çok zevk almaya başladı. Artık, ihtiyaçlarını anlamaya dayalı kararlar alıyor, başkalarının onayına daha az güvenerek kendi düşünceleriyle hareket edebiliyordu.
Değerli okuyucular travma geçiren kişilerde en çok güvenlik duygusu kaybolur, yani kişi her şeyi kendi kontrolünün dışında olarak görürür. Örneğin, bir deprem olayına şahit olmuşsa ve çok korkmuşsa en ufak bir sarsıntıda deprem korkusunu çok şiddetli olarak yaşar. Kişi çaresizim, güçsüzüm, kontrol bende değil diye düşünür. Böyle düşünmesi de onu umutsuzluğa, mutsuzluğa yani depresyona sürükler. Travmaya maruz kalmış kişiler, kendilerini rahatsız eden olayı tam uyuyacağı sırada hatırlar, uykuya dalamaz, dalsa da kabuslar görür. Uyku kalitesindeki düşme zaten depresyonda da görülen bariz bir durumdur.
Travma yaşayan kişiler daha sinirli ve daha tahammülsüzdürler. Kendilerini diğer kişilerden ayrı ve yabancı hissederler. Eskiden keyif aldığı etkinliklerden artık zevk alamaz hale gelirler, bunları yaparken mutluluk hissetmezler. Sevinilecek bir durum olduğunda diğer insanlar gibi bu duyguyu yaşayamazlar. Dikkatlerini yaptığı işe tam olarak veremezler, iş verimleri düşer. Her an tetikte gibi yaşarlar. Daha çok olumsuz duygulara odaklanırlar, her olaydan bir olumsuzluk çıkarırlar. Bütün bu belirtiler zaten depresyonun da temel belirtileridir. Yani travma ve depresyon iç içe geçmiş iki yüzük gibidir aslında....
Depresyon ve travma tedavisinde daha önceden sözünü ettiğim EMDR terapi tekniği oldukça işe yarıyor. Mutlu sağlıklı, travmasız günler geçirmeniz duasıyla Allah’a emanet olunuz.
DNŞ TEL: 0212 503 79 95-0 506 401 79 91
Not: Bu anlattığım vakada gizlilik gereği isimler, yaşlar, diğer olaylar değiştirilerek anlatılmıştır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kıvanç Tığlı Arşivi