Ahmet Varol

Ahmet Varol

Kan Ağlayan Arakan

Kan Ağlayan Arakan

İslâm âleminin her tarafı Kurban bayramı sevinci yaşıyor. Bu elbette hepimiz için mutluluk vesilesidir. Çünkü bayramlar mutluluk ve sevinç günleridir. Bayramın kazandırdığı bilinç aynı zamanda bugünleri mutluluk ve sevinç günleri olarak değerlendirmeyi, ziyaretlerle, tebriklerle, hediyeleşmelerle kaynaşmayı artırmayı, bağları güçlendirmeyi gerektirir. Ama ne yazık ki bu sevinci ve mutluluğu yaşamayan, bayram rahatlığını hiç hissedemeyen mü’min kardeşlerimiz de var. Dünyanın her tarafında Müslümanlar bayram mutluluğu yaşamak ve yaşatmak amacıyla kurbanlar keserken veya kestirirken o kardeşlerimizin gözleri kan ağlıyor. Bu mübarek günlerde onları da hatırlamak, ümmet bilinci ve kardeşlik duygusuyla onları da gündemimize almak gerekir.

İslam âleminde, gerçek anlamda bir bayram sevinci ve mutluluğu yaşanamamasının sebebi elbette ki ümmet bütünlüğünü, bilincini ve dayanışmasını kaybetmemizdir. Birlik ve dayanışmamızı böyle bir bilinç ve duyarlılıkla tüm ümmeti içine alacak şekilde kapsamlı tutmayıp uluslararası emperyalizmin çizdiği sınırların içine kapatmamız zulmedenlerin cüret ve cesaretini artırmakta, onların kendilerini güçlü hissetmelerine, kardeşlerimizin ise yalnız kalma ızdırabıyla zayıf düşürülmelerine neden olmaktadır. Birlik ve dayanışma düşüncelerini bu sınırların içine kapatmamak, artık o sınırları aşmak, en azından düşünce ve ilgi alanımızı bu sınırları tanımaz düzeyde bir kapsamlılığa kavuşturmak gerekir. 
Son yıllarda Türkiye’den pek çok kişinin dünyanın çok farklı bölgelerinde zorluk içinde insanların yaşadığı yerlerde, mülteci kamplarında kurbanlar kestirmeleri ümmet bilincinin artmasına ve dayanışma pratiğinin gelişmesine vesile oldu. Bu pratik, emperyalizmin çizdiği sınırları aşarak dayanışma alanını genişletmenin yanı sıra farklı coğrafyalarla tanışmaya, o bölgelerdeki Müslümanları daha yakından tanımaya, oralarda kimlerin ve hangi şartlarda yaşadıkları hakkında bilgi edinmeye vesile oldu. Tanıma ve tanışma ilgilenmeyi, sahiplenmeyi de beraberinde getiriyor. Ümit ediyoruz ilgi ve sahiplenmenin artması söz konusu sınırların koyduğu engelleri biraz daha etkisiz hale getirme ve zamanla sadece belli etnik coğrafyaları, idarî sorumluluk alanlarını belirlemede kullanılan etkisiz çizgilere dönüştürme düzeyine ulaştıracaktır.
Tıpkı bir ülkedeki idarî bölgeleri ya da yerel yönetimlerin sorumluluk alanlarını belirlemede kullanılan çizgiler gibi. İşte o zaman ümmet bütünlüğü ve dayanışması daha da güçlenecek, kardeşlerimizin bayramlarını matem günlerine, onların öz yurtlarını kendileri için cehenneme çevirenler bu cesareti gösteremeyecekler. 
Bu mübarek Kurban bayramı günlerinde kan ağlayan bir bölgemiz de bütün zorluklara ve maruz kaldıkları korkunç vahşete rağmen Müslüman kimliklerini korumak isteyen onurlu kardeşlerimizin yaşadığı Arakan bölgesidir. Suriye’deki Baas vahşetinin tüm dünyanın dikkatini üzerine çeken bir kara bulut oluşturmasının diğer bölgelerdeki katil canavarların işlerini kolaylaştırması Arakan’ı hâkimiyeti altında tutan Burma diktasının biraz daha cüretkâr olmasına yol açıyor. 
Mübarek Kurban bayramı günlerinde Burma (Myanmar)’daki diktanın katliamları ve Müslümanları hedef alan şiddeti daha da artırdığı, aynen Baas diktasının Suriye’de yaptığı gibi her gün yüzlerce insanı öldürdüğü haberleri geliyor.
Katil Myanmar diktasının bütün bu katliamları gerçekleştirmesinin sebebi oradaki Müslümanların, inançlarıyla ve dinî kimlikleriyle kendi öz yurtlarında kalmak istemeleri. Yoksa işgal rejimine karşı herhangi bir isyan başlatmış olmalarından dolayı cezalandırılıyor da değiller. Kaldı ki böyle bir isyan çıkarsalar bile Suriye’deki diktaya başkaldıranlar gibi haklı olacaklar. Ama buna imkânları yok. Sadece inançlarıyla ve onurlarıyla yaşamak ile ölüm arasında tercih yapmak zorunda kaldıklarından dolayı böyle bir vahşete, katliama yahut yurtlarını terke zorlanıyorlar. 
BM ve İslâm İşbirliği Teşkilatı (İİT) katliamların önüne geçmek için bazı uyarılarda bulundu. Ama bu katillerin bağlı oldukları bir ahlâkî değer olmadığından uyarıların hiçbir etkisi olmuyor. Onları engellemenin yolu ancak mazlumların boğazlarını kesen bileklerini bağlamak olabilir. Bunun için de uluslararası baskıya ihtiyaç var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum
Ahmet Varol Arşivi