Fatih Uğurlu

Fatih Uğurlu

Süleyman vardır Süleyman’dan içeru

Süleyman vardır Süleyman’dan içeru

Türkiye’nin kaderine tam 40 yıl öyle ya da böyle hükmetmiş olan Süleyman Demirel’in dostları ile beraber 88. yaş gününü kutladığını duyunca bir anda o salonda olmayı ve onu tebrik etmeyi düşledim.

Neden mi diyeceksiniz, ona olan tersinden hayranlığımın birçok sebebi var. Ben onun hikâyeleri ile büyüdüm. Konya’da Devrim Ortaokulu son sınıf öğrencisi iken Demirel başbakan olmuştu. Onun mason olduğu halde büyük Üstad Necdet Egeran’dan “mason değildir” belgesi alarak, genel başkan adayı rakibi Sadettin Bilgiç’i nasıl ekarte ettiğini ve Adalet Partisi’ne genel başkan olduğunu ve oradan da ilk seçimde Yassıada edebiyatı yaparak ve DP’nin devamı olduğunu söyleyerek Türkiye Cumhuriyeti başbakanlığına çıktığına şahit olmuştuk. Bu onu ilk takdir edişimdi. Onu piramidin tepesine oturtanlar “Çoban Sülü” ve “Nurlu Süleyman” edebiyatı ile halkın içinden gelen bir başbakan imajı oluşturmuşlardı. Sonra o da darbeciler gibi ABD’nin satranç tahtasında bir taş olarak yaşamaya devam edecekti.

O da sahibinin sesi olarak sahnedeki rolünü başarı ile oynayacaktı. O kadar başarılı idi ki milliyetçi-muhafazakâr rakibi Sadettin Bilgiç ve arkadaşlarını yıllarca yörüngesinde tutmayı başarmıştı. Bediüzzaman Said Nursi’nin talebelerini ve sempatizanlarını yıllarca oy deposu olarak kullanmak her babayiğidin harcı değildi. Hem de hem oylarını alıyor, hem de sık sık dersanelerini basarak ve hapislerde çürüterek mason locasında da makbul bir üye olarak alkışlanıyordu. Aynı zulümlerden Süleymancı olarak anılan Süleyman Hilmi Tunahan’ın öğrencileri de nasibini aldılar. Onlar da gönüllü köleliğe hazırdılar. Bu iki gruba yön veren kanaat önderleri ne zaman Süleyman Demirel’i Güniz Sokak’ta ziyaret etseler masanın üzerine ya Risale-i Nur Külliyatı ya da Üstad Tunahan’ın kitapları konurdu.

Bir gün nurcuların ileri gelenleri kendileri için milletvekili kontenjanı istediler. Cevap mükemmeldi:

- Nurcu milletvekili var ya.

- Kim efendim?

- Ben, nurcu milletvekili benim.

Başbakan olarak hükümet ettiği zamanlarda Türkiye hep yerinde saydı, patinaj yaptı. En son 1992’de siyasi yasakların kaldırılması ile yeni seçimler yapılıyor ve Doğru Yol Partisi Genel Başkanı olarak girdiği yarışta ülkeye sondan bir önceki kazığını atmaya hazırlanıyordu. “Kararlı kararsız herkes DYP’ye” sloganı ile girdiği bu yarışta yine bol keseden atacak ve sonunda faturayı yine bu millet ödeyecekti. Taban fiyatlar için rakip partileri gösterip:

“Onlar ne veriyorlarsa ben iki mislini vereceğim” demiş ve hazinede olmayan paraları harcamıştı. Kampanyanın bir diğer ilginç yanı da yine Demirelvari bir vaatti:

● 1000 hastane

● 1000 lise

● 1000 havaalanı

● 1000 pastane

gibi havalarda uçuşan bu vaatler ve 100.000’lerde insanın genç yaşta emekli edileceği vaadi onu iktidara taşımaya yetmemişti.

Takke düşüp, kel görünmeden DYP’yi Tansu Çiller’e bırakıp Çankaya’ya çıkarak kendisini kurtardı. Bu arada; 28 Şubat gelip çatmıştı.

Darbeci Çevik Bir ve arkadaşları halkın oyları ile gelen Erbakan hükümetine balans ayarı yaparken Süleyman Demirel kenardan alkış tutuyordu. Merve Kavakçı mecliste lince tabi tutulurken de Demirel yine tahrikçi olarak başrolde idi. Kavakçı’yı bir cumhuriyet düşmanı olarak gösteriyor, üniversite kapısında okullara alınmayan öğrencilere de:

“Başörtülüler Suudi Arabistan’a gitsinler” diyerek adres gösteriyordu.

Gün oldu, devran döndü ve iktidara millet el koydu. AK Parti, bu el koyuşun görünen yüzü idi. Demirel’in, zamanında ülke olarak ne kadar zaman kaybettirdiğini, bu iktidarın uygulamaları sonrasında anlamıştık. Varto depreminde evleri yıkılanların 35 yıl sonra evlerini almaları ve Van depreminde evleri yıkılanların 1 yıl sonra evlerini almaları karşılaştırılınca Demirel utanmak bir yana:

- Bugün ülke kötü yönetiliyor, diyecekti.

Demirel’i çok yakından tanıyan Hasan Celal Güzel’in bir “siyasi münafık” olarak tavsif ettiği ve cenazesinde “üç-beş mason dostundan başka kimse olmayacak” dediği Demirel de şüphesiz her nefis gibi ölümü tadacak. Bence ona verilecek en büyük ceza emr-i hak vaki olduğunda onbinlerce başörtülünün camide toplanıp, imamın:

- Merhumu nasıl bilirdiniz? sorusuna her defasında susarak onu ilahi adaletin yüce divanına uğurlamak.

Ona hakkımızı helal etmiyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Uğurlu Arşivi