Ersoy Dede

Ersoy Dede

Ada’daki atların dramı

Ada’daki atların dramı

Haber; “faytoncu hayatını kaybetti, atı da telef oldu” diye bitiyordu.. Kalbim sızladı.. Başımdan aşağıya kaynar sular döküldü.. Yaşadığım duyguyu tarif etmekte zorlanıyorum şu anda.. Kaldırımın kenarında boylu boyunca yatmış bir Küheylan.. Ve arka ayaklarına doğru yerde cansız yatan arabacı.. Ama biri ölmüştü (haber spikerine göre) diğeri telef olmuştu..

ADA’DAKİ FAYTON KAZASI
Anladınız.. Geçenlerde yaşanan fayton kazasından söz ediyorum.. 4 turisti taşıyan fayton, ıslak yolda atın kayması sonucu devriliyor.. At ve arabacı ölüyor, turistler yaralanıyor.. Hikayenin özü bu kadar. Kazada hayatını kaybeden arabacı için Allah rahmet eylesin.. Nur içinde yatsın.. Peki neden oldu bu kaza? Aç mıydı o at? Yorgun muydu? Yaşlı mıydı? Güçsüz müydü? Bıkmış mıydı yaşadıklarından?

ATIN İNTİKAMI MIYDI BU?
İntihar mı etti yoksa bu at?.. Giderken yanında işkencecisini de götürecek sinsi bir plan mı hazırlamıştı.. Üstelik de bunun haber olabilmesi için arabasında dört de misafir olmasını mı beklemişti acaba? Öyle ya.. İki çifteyle sahibini ahırda kolayca öldürebilir kendisi de kayalık bir yerden denize atlayabilirdi.. Ama o zaman insanlar bunu konuşmazlardı ki.. Fakat şimdi yaralı dört de turist var. Dolayısıyla o turistlerin memleketlerinde bile bu mesele haber olmuş durumda.. Şimdi herkes Ada’da ne olduğunu konuşuyor..

FAYTON REZALETİ
Bir üst paragrafta yazılanları söz oyunu ya da şaka gibi algıladıysanız o sizin bileceğiniz iş.. Ben çok ciddiydim oysa.. En son Ada’ya gidip ne zaman fayton ve at gördünüz? Ya da bir faytoncuyla 20 yıl evvel mi ilişki kurduğunuz? Çocukken mi? Şu anda durum nasıl biliyor musunuz? Rezalet.. Bir kere o atlar, Ada’nın dik ve keskin yokuşlarını tek nefeste çıksın diye, sahipleri tarafından aç ve susuz bırakılıyor.. Yemek yedirilip su içirilirse tıkanıyor hayvanlar.. Gün boyunca o çelimsiz halleriyle o dik yokuşlara sürülüyorlar.. Ada’ya çalışmaya gelene kadar hayatında at görmemiş bir at ile kurulabilecek bağdan, aşktan habersiz kaba-saba adamların eline emanet ediliyor o yeryüzünün gördüğü en duygusal hayvan olan atlar. Her hal ve şartta o atlar, sahipleri ya da onlara bakan arabacılarıyla bir ilişki kurmaya çalışsalar da, bu çoğu zaman mümkün olmuyor.. Zira Avrupa’da faytonun hâlâ daha turistik amaçlarla dolaşımda olduğu ülkelerdeki faytoncularla bizim Ada’dakiler arasında çok ciddi bir kalibrasyon farkı var.. Yaptıklarının hata olduğunu anlayamadıkları için gösterilen tepkiye de anlam veremiyorlar bizimkiler.

ATLAR KIŞIN NE OLUYOR?
Bir mesele daha var bununla ilgili olarak.. Yazın binlerce at çalışıyor arabalarda.. Hadi işler iyiyse sahibinin doyduğu kadar atların da karnı doyuyor. Peki ya kışın ne oluyor? Ne yiyor bu hayvanlar? Nerede saklanıyorlar? Kim sahip çıkıyor işsiz geçen aylarda. Sahipleri İstanbul’a gelip Pazar tezgahlarında don satarak kışı hallediyorlar. Peki ya kaderlerine terk edilmiş olan atlara kim bakıyor? Bir şey söyleyeyim mi?.. Atlara, Ada’da, kelimenin tam anlamıyla yazık oluyor..

FAYTONCULUK MİNİMİZE EDİLMELİ
Artık bu fayton meselesinde radikal adımların atılma vakti geldi de geçiyor bile.. Ada’yı gezmek isteyen ziyaretçiler için akülü faytonlar alınmıştı bir dönem. Sanıyorum onlar Ada’daki bir garaja çekildi, kullanılacağı günü bekliyor. Bence zaman kaybetmeden günlük dolaşımda o akülü araçları dışarı çıkarmak hatta sayısını arttırmak gerekiyor. Fayton sayısını ise en düşük düzeye indirip, bakımlı, güçlü, sağlıklı atlarla, temiz arabalarla ve iyi eğitimli arabacılarla tam bir 5 yıldızlı turistik hizmet verilmesi gerekiyor. Daha fazla at ölmeden. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ersoy Dede Arşivi