Yaşar Değirmenci

Yaşar Değirmenci

Ümmetin Hastalığı: Yolsuzluk

Ümmetin Hastalığı: Yolsuzluk

 

Veylünlil mütaffifîn “Eksik ölçüp noksan yapan hilekârlara yazıklar olsun!”
 
 
Sûreye adını veren mutaffifîn kelimesi “alırken dolgun, tam, satarken ise eksik ölçenler” demektir.
 
Yolsuzluklar artık şekil değiştirmiş, terazi ve diğer elektronik tartı aletleri, yerlerini; masa başı hırsızlıklara, kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıklara, ihaleye fesat karıştırmalara, belirli makam ve mevkilere gelerek nüfuz kullanmaya terk etmiş, insanların gözüne baka baka onları aldatmanın her çeşidi yaygınlık kazanmıştır. Üstelik bunu yapanlar, çok maharetli bir iş yapıyormuş gibi davranıp, ‘ahlakın gücü’ yerine ‘gücün ahlâkı’nı ikame etmişler, sonra da hak-hukuk tanımayıp, kendi insanına dahi zulmün her çeşidini yapar hale gelmişlerdir. Yolsuzlukların her türlüsüne bulaşanlarda, şefkat-merhamet kalmamış, acımasız bir insan tipine bürünmüşler, ‘hedefe ulaşmak için her yol mubah’ çizgisinde hareket ederek zalim olup çıkmışlardır. Dünya menfaatlerine gömülmeleri, lükse israfa düşkünlükleri, refahı tercih eden yaşayışları, onlara Allah’ı unutturmuş bilerek veya bilmeyerek başkalarının hakkını gasp eden, yolsuzluk yaparken bile utanmayan ‘yüzsüzler güruhu’ oluşmuş, irtikap ettikleri cürümler ‘vakıayı âdiye’den sayılmış, hesaba çekilip cezalandırılacakları yerde, hâlâ itibar görmüşlerdir. Mazlumlara da bu yolsuzları, ‘mutlak âdalet’in tecelli edeceği o ‘hesap günü’ne havale etmekten başka çareleri kalmamıştır. Bu ‘ölçü ve tartı’ya hile karıştırıp yolsuzluk yapanların fikri yapıları, ‘dindarlık sembolleri’ onları frenleyememiş, hırs ve ihtiraslarının kurbanı olmuşlardır. Suret-i haktan görünerek muhataplarını aldatma sanatları geliştirmişlerdir. 
 
Aldatanlar aslında aldananlardır, ancak muhatap anlamasa da, kişi neyi, niçin ve nasıl yaptığını çok iyi bildiği için yaptığının hesabını verecek, yapılan kötülük ve aldatma yapanın yanına kâr kalmayacaktır. Nitekim Peygamber Efendimiz “Aldatanlar bizden değildir” buyurmaktadır. Kur’an-ı Kerim’de vurgulanan husus, insanların aldatılmasının çirkinliğidir; artık bunu kim ve nasıl yaparsa yapsın, söz konusu eylem, sahibini azabın ortasına itecek sonuçları verecektir. Çünkü tartıdaki eksiklik, imandaki zayıflığın sonucudur. ‘Ahirete iman’ eksikliği, başka bir eksiklik doğurmuş, iman zayıflığı insanların aldatılmasına dönüştürülmüştür.
 
Ellezîne izektâlû alennâsi yestevfûn “Onlar insanlardan alırken ölçüp tarttıklarında tam ölçerler. Onlara vermek için ölçüp tarttıklarında ise eksiltirler.”
 
Alırken de insanlar aleyhinde, onları mağdur ederek, kandırarak veya onlar üzerinde baskı kurarak bu işlemin gerçekleştirildiği anlamını vermektedir. Güncel anlamda söylersek, bu durum, haciz işleminde bir kişinin borcu kadar değil de ele ne geçirirse zorla hepsini talan edercesine almayı ifade edebilir. Günümüzde yaşanan “üreticiden ürün alırken yok pahasına almak, üreticiyi buna mecbur bırakmak” gibi uygulamalar da bu türden aldatmanın bir örneğidir. Bu ölçü, kişinin alacağını tam alması şeklinde masum bir alışveriş olarak değerlendirilemez. Bu tür ölçüp tartanlar, aslında alırken de yolsuzluk yapıyorlar. Ölçüdeki yolsuzluk, tıpkı (4 Nisâ 29)’daki gibi bâtıl yolla malları yemeğe benzemektedir. Ayet mealen: “Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayalı ticaret yoluyla da olsa, birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin! Kendinize kıymayın.” Bu âyette dikkat çekilen husus, ticaret adı altında da olsa, kişi mecbur kalmışsa onu zorla razı ettirerek malını haksız yere yememeyi emretmektedir. Üstelik Yüce Allah böyle bir eylemi, kişinin kendini öldürmesi olarak tanıtmaktadır. Mutaffif denilen kişilerin asıl yaptığı yolsuzluk, açık bir şekilde, bu âyette dile getirilmekte, hem tartı da, hem de ölçüde eksiklik ve hilekârlık yaptıkları ifade edilmektedir. Bu işe kelimenin tam anlamıyla yolsuzluk denir. Günümüzde yaşanan alışverişlere bakıldığında, yanlış tartan tartıların kullanılması, sahte malların pazarlanması, iyi malın üste, defolu olanın ise alta konup gizlenmesi meseleyi reklâmdan ibaret görüp göz boyayıcı birtakım faaliyetlerin veya aldatmacaların yapılması gibi davranışlar, hep bu yolsuzluk kavramının kapsamında değerlendirilmelidir. Söz konusu kişilerin ‘çifte standart uygulayarak yolsuzluk yaptığını’ söyleyebiliriz. Yani kendileri bir malı alırken olabildiğince hassas davranır, belki bu arada hile de yaparlar, ancak başkalarına mal satarken aynı hassasiyeti göstermedikleri gibi, bir de eksik vererek hırsızlık yaparlar.
 
Alırken tam alır ve karşıdakine sahte bir güven telkin eder, ama satarken adamın canına okur. Bu da kınanmayı gerektiren bir yolsuzluk ve bozukluktur.
 
Bir kişi birinden ödünç mal alırken kılı kırk yararcasına dikkatli davranır, tam ölçer biçer, öyle hesaplı alır, aynı kişi borcunu geri verirken tam değil, eksik verir. Ayetlerin bize verdiği mesaj, en çok bu tercihi öne çıkarmaktadır. Günümüzde, özellikle enflasyonlu ortamda alınan borçlar geri ödenirken, değeri değil de miktarı öne çıkartan yaklaşım da benzer bir aldatmacadır. Borç olarak para veya mal alındığında, geri öderken de gerçek değeri ne ise o değerden verilmelidir. (2 Bakara 279)’da da ifade edildiği gibi ‘haksızlık etmek de yok, haksızlığa uğramak da.’ Aksi takdirde bu davranış kınanması gereken değişik bir yolsuzluktur. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Yaşar Değirmenci Arşivi