Mehmet Koçak

Mehmet Koçak

Irkçı yaklaşımlar barış sürecini zora sokar

Irkçı yaklaşımlar barış sürecini zora sokar

 

Türkiye çok ciddi siyasi ve sosyal bir değişimin eşiğindedir. Değişen dünya, bölge ve Türkiye şartlarına göre beklentiler, talepler de farklılaşmıştır. Sosyolojik ve hukuki-siyasal nitelikte kavramlar olan Çok Kültürlülük ve Anayasal vatandaşlık gibi devlet yapısını direkt ilgilendiren hususlar sadece entelektüel kesimde değil aynı zamanda çeşitli halk katmanlarında da tartışılmaktadır.
 
Tüm siyasi partiler; 12 Eylül darbesinin bir ürünü olan, mevcut anayasadan kurtulma konusunda bir fikir birlikteliği içindedirler. Ancak: TBMM çatısı altında “Yeni, sivil ve demokratik bir anayasa” konusunda bir konsorsiyumun oluşmaması beklenti, heyecan ve ümitleri zayıflatmaktadır.
 
Seçim beyannamelerinde seçmene bu konuda vaatlerde bulunan siyasilerin bir kesimi şimdi “Bu iş iktidara yarar” korkusuyla süreci engellemek amacıyla ipe un seriyor.
Anayasayı bir kenara koyalım; Meclis’te “Ana dilde savunmaya ve hükümlülerin cezaevinde eşleriyle görüşmesine imkan tanıyan” kanun tasarısının görüşülmesi esnasında yaşananlar gerçekten utanç vericiydi.
 
CHP Milletvekili Birgül Ayman Güler’in “Bana, Türk ulusuyla Kürt milliyetini eşit, eş değerde gördüremezsiniz” şeklindeki sözleri CHP Adıyaman Milletvekili Salih Fırat’ın partisinden istifa etmesine sebep oldu. CHP’li Birgül Ayman Güler ise konuşmasını “Bundan sonra biz savunmadayız, bundan sonra meşru müdafaa hakkı için saldırıdayız” diyerek sürdürdü.
 
Bu sözleri duyanlar “ Hayırdır; işgale mi uğradık yoksa savaş mı var?” demekten kendilerini alamadı.
 
CHP, çok farklı seslerin bir partisi değil çatlak seslerin buluştuğu bir parti konumundadır. PKK tarafından kaçırılan mı, kendini kaçırtan mı olduğu henüz belli olmayan şu Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün pervasızca açıklamalarıyla parti karışınca, CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’le ilgili “Sorun olmaktan çıktı, rahatlayın. Hiçbir sorunumuz yok. CHP’de bundan sonra iç meseleler konusunda bir şey duyamayacaksınız” demişti.
Peki ne oldu?
 
Toplumsal barış, milli birlik ve beraberliğe her zamankinden daha fazla muhtaç olduğumuz bir dönemde, bu şekildeki çatlak seslerin TBMM’de yükselmesi bu ülkeye hizmet değil ihanettir.
 
İğrenç, ırkçı ve dayatmacı olduğu kadarda bölücü olan bu sözleri CHP ve MHP milletvekillerinin alkışlamasını doğrusunu isterseniz yadırgadım.
Bu hal; CHP’nin hala militarizmin kapı kulluğundan kurtulamadığının ifadesidir. MHP ise okyanusta rotasını şaşıran gemiye benzemektedir.
 
Bütün bu yaşananlar bize gösteriyor ki; “Çok kültürlülük, etnik köken ve Anayasal vatandaşlık” gibi konuların konuşulup tartışılıyor olmasından Milliyetçi, Ergenekoncu ve Kemalistlerden oluşan Ulusalcı cephe rahatsız olmaktadır.  
 
Aynı çevreler diğer yandan; hükümetin cesaret ve kararlılıkla gerekleştirdiği reformları, Cumhuriyet tarihinde inatla sürdürülen inkarcı politikaları ve yasakları kaldırmış olmasını ihanet olarak kabul etmektedirler.  
 
Çünkü:
 
Bu kesim o inkarcı ve baskıcı politikaları Cumhuriyetin kazanımlarından kabul edilip üniter devlet yapısını korumak için bir zaruret ve bir gereklilik olarak görmekte ve bir takım korkular üretmektedir.
 
Ancak işin gerçeği şu: kimliklerin tanınması ve haklı taleplerin karşılanıp anayasal güvenceye kavuşturulması bir ülkenin bölünmesi anlamına gelmez. Çok kültürlülük ve farklı etnik kökenlerin varlığı ile de ortak bir milli devlet kurulabilir.  
Bu kafalar değişmeli ve korkular yenilmeli. Bu süreçte siyasi ikbal ve istikbal hesapları yapılmamalı. Çünkü ikbal ve istikbalden önce istiklal yani milli ruh, ülkenin bölünmez bütünlüğü ve milli menfaatler gelir.
 
Şimdi toplumsal barış ve huzuru yeniden konuşma zamanıdır. Şimdi farklılıkları değil bizi birleştiren, bir arada tutan değerlerin ihyasını gerçekleştirme zamanıdır.
Kürtleri bölücü görme yerine onlarla birlikte büyük Türkiye’yi düşünmenin zamanıdır…
Çünkü:
 
Alevisi, Sünnisi, Lazı, Çerkezi, Boşnağı, Kürdü, Türkü, kısacası tüm Türkiye; çatışma, cenaze, terör, saldırı, hakaret gibi kaosa sebep olan  kavramların günlük hayatımızda konuşulmamasını, literatürümüzden çıkarılmasını istiyor.
 
Artık; herkes barış, huzur, güven ve hoşgörü kavramlarını konuşmak istiyor.
Irkçı yaklaşımlarla birbirinin varlığını inkar eden, dışlayan ve ötekileştiren  değil, kardeşlik ruhu içinde kucaklayan ve kabullenen “yeni bir anlayışı” şimdi, birlikte inşa etmenin zamanıdır…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum
Mehmet Koçak Arşivi