Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Hangi çözüm?

Hangi çözüm?

 

Daha işin başında iken birtakım çatlak seslerin yankıları gelip gidiyor.
İktidar ne diyor, BDP ne istiyor?
 
Baştan beri bu kesimin dillendirdiği, barış kılıfına geçirilmiş ve de kan ile yoğrulmuş “Özerk Kürdistan” ütopyasıdır. İşin doğrusu, bu ütopya İmralı’ya kadar öyle idi, ama İmralı süreci başladıktan sonra yapılan temasların rengi değişti.
İktidar kanadı, özellikle sayın Başbakan, iyi niyetlerle bu kanın durdurulması için “baldıran zehri” içmeye razı olduğunu söylese de, BDP’nin sürece farklı bakışı kafaları iyice karıştırıyor.
 
Barışa daha adım atmadan Diyarbakır semalarından vuvuzelalar duyulmaya başlandı.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle Diyarbakır mitinginde konuşan BDP’nin, teröristlere sarılarak, “ben de sizlerdenim, yaptığınız her işi onaylıyorum” şeklinde görüntü sergileyen Gültan Kışanak’ın sözleri barışın pek de ucuza mal olmayacağını gösteriyor.
 
Bu hanım, aşamalarını ve de terörün kendilerine neler kazandırdığını anlatırken, dünü ve de bugünü mukayese açısından altını çizdiği İmralı görüşmesinin resmiyetidir.
Ve devam ediyor:
 
“Bugün barışa doğru bir adım atılacaksa, cezaevlerinin de kapısı açılmalıdır.”
Yani birinci madde, “30 bin insanın öldürülmesinden ben sorumluyum” diyen Öcalan serbest bırakılmalı. Bu da yetmiyor ki ikinci maddeye geçiyor:
 
“Kürdistan’da özgür ve eşit olmak istiyoruz. Özerk bir yönetim istiyoruz.(...).
Biz yaparsak doğru yaparız. Biz kazanırsak büyük kazanırız. Kürt halk önderi bu meydanda sizlerle halkımızla buluşacak bir gün. Sayın Öcalan özgür olacak.
Sayın Öcalan halkıyla buluşacak. Hep beraber kazanıp özgürleşeceğiz.”
Sen ne söylüyorsun o ne çalıyor.
 
O “Kürt halkı, özgürlük” diyor, sen de diyorsun ki “anaların gözyaşları dinsin”.
Dil farkı mı, lehçe farkı mı, yoksa şark kurnazlığı mı?
 
Ülkenin terör belasından kurtulması için milletçe her şeye katlanalım, yani elimizi yakıcı taşın altına koyalım da anlaşılan odur ki bu taş diğer taşlara pek benzemiyor.
Kürtçülük kartı başka, Kürt halkı bir başka.
 
Adam sözde Özgür Kürdistan’ın önderinden konuşuyor.
 
Yani PKK terörüne vurgu yaparak, kazandıysak bu örgüt sayesinde, hem de Öcalan liderliğinde kazandık diyor ve de arkasından özerklik çığlıkları atıyor.
O halde senin yapacağın pazarlığın bu arenada payı ne?
Sen ne diyeceksin, o ne isteyecek?
 
Gelinen noktada hem Kürt halkı hem Türk halkı büyük bir beklentinin eşiğindedir.
Bu eşiğin en önde gelen aktörleri yine evlât acısı çeken Kürt ve Türk analarıdır.
Ateşse onların ocağına düşüyor, BDP’nin değil.
 
Şimdi onlara kalkıp desek ki, bakın barış olacak ama bu BDP başka telden çalıyor.
Süreç dediği, sonuçta Kürdistanmış.
Hani üniter demişlerdi?
Başbakan “et ve tırnak” derken, BDP’nin eş başkanı “hayır biz et ve tırnak değiliz” diyor.
O zaman neyin barışı?
 
Bana kalırsa, örgüt son operasyonlar eşliğinde köşeye sıkışınca her zamanki gibi eline almış olduğu barış sazı ile zaman kazanmak peşinde.
Bunca reklam bunca yayınlar örgüt hesabına iyi bir aşama sayılır.
Örgüt tonlarla para dökseydi bu kadar reklamı yaptıramazdı.
Bundan sonrasını BDP’nin sözcüsü açıkça söylüyor. Diyor ki İmralı resmen muhatap kabul edildiğine göre özerkliğin de temelleri atılmış oldu, artık bizi kimseler durduramaz.
 
İki ileri bir geri taktiği.
Özellikle uyuşturucu ile örgüt yapılanmasına ait operasyonların durdurulması umarım büyük bir yanılgı olur. İşte “siz operasyonları durdurun biz de yurtdışına çıkalım” gibi bir teklifin ülkeye neye mal olacağını kimseler kestiremez. Yurtdışı dediğin bugün gider yarın gelir...
 
Irmaklar kesilmeden dere de kurumaz.
Örgütün ayakta durabilmesi para pul işi.
Kaynaklar kesildiğinde hem örgüt dağılır, hem de dış güçler zayıf düşen bir örgüte destek vermez. Bu kapı sürekli açık tutulmalı, ne olursa olsun kapatılmamalı. 
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Nusret Çiçek Arşivi