Serdar Arseven

Serdar Arseven

“Sigorta şirketleri zarar ediyormuş!..”

“Sigorta şirketleri zarar ediyormuş!..”

AK Parti’nin Ankara organizasyonlarında sıkça gördüğüm koyu AK Partili kardeşlerimizden biri, mail adresimi istedi.

Verdim…
Bir mektup göndermiş…
Büyük bir heyecan ve aceleyle yazıldığı belli olan mektubu “yazı dilime” çevirdim…
Şöyle bir yazı çıktı ortaya…
Buyrun:

Ben kendimi bildim bileli “Tayyip Erdoğan” aşığı bir adamım…
Allah O’nu başımızdan eksik etmesin, Türkiye’ye büyük mesafeler aldırdı. Mesafenin bir bu kadarını daha ancak onunla alabiliriz…
Onun için “Ben Tayyipçiyim.”
Kim ne derse desin!..
Bizler “O’na dost” insanlarız…
O da bizim dostumuz.
Dost, yanlışı gösterendir.
Sayın Başbakan, öncelikle “dar gelirli kesimlerin” sıkıntılarıyla ilgileniyor…
Meseleye “insani” ve “siyasi” açıdan her bakış bunun böyle olmasını gerektiriyor…
Bugünlerde atılması sözkonusu olan bir adım ise maalesef dar gelirlileri hayli sıkıntıya sokabilir…
Zor bela bir otomobile sahip olan vatandaş, “Amaaan” der “Ayağımı yerden kessin de…”
Otomobil, ancak ayağı kesecek türdendir.
Üç beş kuruşu zor bela bir araya getirebilen “en az üç çocuklu” vatandaş, ailece rahat hareket edebilmek için “ayağı yerden kesen” bir otomobile sahip olur.
Fazla performans beklemezseniz, yolda risk almazsanız, sağdan, efendi efendi giderseniz ağırlıklı olarak da şehir içinde kullanırsanız, bu tür otomobiller pekala yeter.
Parçası da ucuzdur üstelik, geçim dünyasında bundan iyisi can sağlığı…



Şimdilerde bir çalışma var.
ZORUNLU Trafik Sigortası’nda serbest tarifeye geçiş, eski araç sahiplerine pahalıya patlayacak.
Bu araçlarda poliçe bedelleri, aracın ikinci el fiyatlarına ulaşacak.
Arabanın değeri kadar sigorta ödenecek!..



Serbest tarife, araç sahibinin her sigorta şirketinden farklı fiyat alabilmesi gibi bir duruma yol açıyor…
Kafadaki bin bir türlü meşguliyete bir ilave daha; sigorta tezgahından en az zararla çıkmak için araştır dur.
Bu da külfet mi külfet!..
Vatandaş kavidir, ağlamaz…
Sigorta şirketleri ise ağlanıp duruyor!..
Zarar ediyorlarmış, nasıl inansak?
Sistem şeffaf değil ki gerçekleri bilelim.
Bazı sigorta şirketlerinin “kasko” için ödediklerini zorunlu sigorta için ödenmiş gibi göstermedikleri ne malûm?
Yönetim giderlerini “zorunlu sigorta zararı imiş gibi” göstermedikleri ne malûm?..
Yılda 750 milyon tl zarar ediyormuş sigorta şirketleri…
Doğrusu, batanını görmedim!..
Bunca yıldır “büyük fedakarlıklarla” yürütüyorlarmış demek ki işlerini!..
Artık “aha buralarına” gelmiş!..



Denilebilir ki, “Eski araçlar bu sayede piyasadan çekilirse daha az kaza olur!..”
Kazaların daha çok eski araçlar tarafından yapıldığı ne malum?..
Ne lüks araçlar görüyoruz, pert oğlu pert!..
Hadi diyelim ki öyle, eski araçların çekilmesi kaza oranını azaltacak diyelim…
Maksat da kazaların azalması diyelim…
O zaman, “kazasızlık indirimi” niçin kaldırılıyor Kaskolardan?..
Kaza yapmayan şoförün, daha az sigorta bedeli ödemekle ödüllendirilmesi kazaların azalmasına teşvik değil mi?..
Bu niye kalkıyor?..
Ya da sigorta şirketlerinin inisiyatifine bırakılıyor?..



Şimdi ucuzundan bir araba sahibi olan vatandaş ne yapacak?..
Arabasını üçe beşe satıp kurtulacak…
Sonra da, Allah korusun, Bankaya gidip faizle ikinci el kredisi çekecek!..
Burası da çok fena işin!..



Sigorta şirketlerinin toplayacakları paralardan, vergi geliri elde edileceği doğru…
Lâkin, cari açık rakamlarının sürekli olarak düşmekte olduğu bir dönemde ve dar gelirli vatandaşın desteğine her zamankinden çok ihtiyaç duyulduğu bir dönemde, böyle bir uygulamanın aceleye getirilmesi yanlış olur.



AK Parti konvoylarına gönüllü olarak katılan vatandaşların arabalarına bakıyorum da…
Neredeyse hepsi bu uygulamadan büyük zararlar görecek gibi.
Ne gereği var anlamıyorum.



Evet, vatandaştan gelen mesajlardan birini toparlayarak ve stilime boyayarak vermiş bulunuyorum…
İlgililerin ilgilerine…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi