Serdar Arseven

Serdar Arseven

Bankalarımız, millî kuruluşlarımız!..

Bankalarımız, millî kuruluşlarımız!..

Rahmetli Erbakan Hoca’nın “Havuz Sistemi” milletin kanını, iliğini kurutan -kimi- bankaları fevkalade rahatsız etmişti.

Her savaşın esas sebebi “ekonomik çıkar çekişmeleridir”, her “darbe”nin arka planında ekonomi vardır, vatan, millet, sakarya, milliyetçilik, ulusalcılık, laiklik vesaire birer bahanedir.
Şüphesiz 28 Şubat da “ekonomik” bir darbeydi ve havuz sisteminin uygulamaya konulması Erbakan Hoca’nın alaşağı edilmesinin esas sebebiydi.
Bir sistemin en güçlü tarafı aynı zamanda en zayıf tarafı ya…
Hedef ülkeleri bankalar sistemiyle elinde tutan Siyonizm, bu en güçlü tarafına darbe indirilmesine tahammül etmedi.
Edemezdi!..



Türkiye’nin pek çok alanda ileri adımlar attığı geçtiğimiz 11 yıllık süreçte, banka sömürüsü tabii seyri içinde azaltılmaya çalışıldı.
AK Parti, daha doğrusu Sayın Erdoğan “sayesinde” yakalanan istikrar ve güven ortamı faizlerin yüzde 250-300’lerden yüzde 8-9 civarlarına inmesini sağladı.
Bu da bankaların “faiz gelirlerini” hayli sınırladı.
Tabii bir süreç bu; istikrar güveni, güven de faiz indirimini getiriyor.
Bu da hem ülke hem de vatandaş ekonomisi açısından iyi bir durum.



Tabii bankalar, alışmış bir kere…
Hep daha fazlasını, daha fazlasını isteyen “obez” bir bünye gibi etrafa saldırıyor…
Bankacılık sisteminde yöntem bellidir:
Faizden gelmezse…
Tezgahtan gelir!..



Hizmet bedeli derler, ek hesap derler, kredi kartı kullanım bedeli derler, bin bir türlü isim bulur, alışverişi tahrik edip “tezgaha” çekerler.
Düştüm mü yandın; avukat mektup gönderir, her mektup 100 kağıt, her işlem 100, valör, faktitif, katmerli faktitif derken gömülür gidersiniz!..
Bilmem duydunuz mu; bankalar -şirketle- anlaşmış, müşterilerine gönderdikleri her bildirim mesajı için 5 küsur lira para kesmeye başlamış!..
Kaçacak yer yok; bir yerde kıstırırlar seni…
Sistem her vesileyle bankaya gönderir, banka da seni “yontmanın” bin türlü yöntemini bilir.
Yukarıda bir yerlerde, bankaların faiz gelirlerinin istikrar ve güven ortamının yakalanmasından dolayı bir hayli düştüğüne vurgu yapmıştık…
Ve dahi, “Varsın düşsün, faizden gelmezse başka yerden gelir!” demiştik…
Gelir abi gelir…
Bakın; eski para hesabıyla 2011 de 26.5 katrilyon, 2012’de ise 27 katrilyon lira –faiz dışı- gelir elde etmiş bankalar…
Faiz dışı gelir ne demek; işte çeşitli süslü isimlerle sana, bana bindirilen paralar!..



Öyle okuyup geçmeyin; bir yılda 27 katrilyon lira.
Her ay, 2 katrilyon küsur lira geçmiş oluyor, sınırsız hizmet!..



Hükümet bu işe el atacaktır mutlaka…
Atmalıdır da…
Dengeler, sistem, işleyiş bankaların bu büyük kaynaklardan feragat etmelerine müsaade etmez.
Burası aşikâr.



Resmi merciler, vatandaşlara “kredi kartı aidatınızı ödemeyebilirsiniz!” mesajını gönderince bankalar tuttu, farklı gelir kalemleri oluşturdu.
Müşteriye gönderdikleri her cep telefonu mesaj bildirimi için 5 küsur lira kesinti, ATM bakım ve kullanım ücreti, ek hesap işletim ücreti şu bu…



Tablo net, bir yılda 27 katrilyon lira faiz dışı gelir elde ediyor bankalar.
Bu bizim giderimiz!..



Bankaların bu millet üzerindeki baskısını azaltmanın bir yolu yok mu acaba?..



Olmalı ama nasıl?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi