M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

“Kur’an Müslümanlığı”

“Kur’an Müslümanlığı”

Son dönemlerde özellikle sosyal medyada hiç de gereği olmayan yersiz tartışmaların hızla yayıldığını görüyoruz. Bu yersiz tartışmaların ümmete katkı sağlayacağı inancında değilim. Aksine büyük yaralar açmaya devam edecektir.

Bu tartışmalar, ümmet içinde yeni ihtilaf kapıları açmakta ve mevcutlar yetmiyormuş gibi yeni kamplaşmalara sebep olmaktadır. Bugün Müslümanlar o kadar bölük pörçük olmuş ki, kendi meslek, meşrep ve cemaat görüşlerinden başka görüş tanımadıklarından, herhangi bir konuda görüş birliğine varmaları mümkün değildir! Bu, gerçekten acı bir durum!.
Şu günlerde yeniden gündeme getirilen “Kur’an Müslümanlığı” konusu, sosyal medyada hararetle tartışılmaya açılmış. Yeniden dememin sebebi, bu konunun tartışılması yeni olmadığındandır! Kadim ulemanın da asırlarca tartıştığı bir konudur bu. Sonuçta, tartışmalar şu iki cümleyle zirveye çıkmıştır: “Kur’an mı Sünnet’e muhtaçtır, yoksa Sünnet mi Kur’an’a muhtaçtır?”

***

Böyle bir soru sormak için Kur’an’la Sünnet’i birbirinden ayrı kabul etmek gerekir! Başka bir ifadeyle, Kur’an ve Sünnet, birbirinden farklı ve bağımsız iki ayrı kaynakmış gibi göstermektir! Böyle olunca da, sanki aralarında farklı inanç, fikir ve hükümler varmış gibi algılanır. Bu durumda “hangisine itibar edilecek” sorusu karşımıza çıkar. Sonrasında da, kısır döngülü tartışmalar başlar.
Bu konuda Hayrettin Karaman hocamızın aşağıdaki tespit ve değerlendirmeleri bize bir fikir verecektir kanaatindeyim. Üstad diyor ki:
“Bir bakıma bütün müslümanlar Kur'an müslümanıdır; çünkü İslâmın temel kaynağı Kur'an'dır, başta sünnet olmak üzere diğer kaynaklar hem meşrûiyyetlerini bu ilahi kitaptan alırlar, hem de ona aykırı olamazlar. Bu bakımdan diğer kaynakların verilerini kanunlara benzetirsek Kur'an bunlara nisbetle anayasa gibidir. Ancak günümüzde "Kur'an müslümanlığı" denildiği zaman bundan, bu genel mânâ değil, başka kaynakları -özellikle sünneti- dışlayarak İslâmı yalnızca Kur'an'dan anlamayı ve almayı mezheb edinen bir gurubun yaklaşımı kastedilmektedir. Bunları da arapça ve usul bilenler ile bilmeyenler diye ikiye ayırmak, "mealcileri" ikinci gurup içinde görmek mümkündür.

Biz, Kur'an müslümanlığı davasını güdenlerin iyi niyetle yola çıktıklarını, başka kaynakların İslâmı yozlaştırıcı etkilerinden kurtulmak için böyle bir yöntemi benimsediklerini kabul ederek/varsayarak kısa bir tenkit denemesi yapacağız. (Kötü maksatlarını gizlemek için böyle bir sloganın peşine düşenler olabilir ve bunlar, bu yazının muhatabı değildir.)

1. Hz. Peygamber (s.a.) olmasaydı Kur'an da olmazdı. Bize bir kitap getiren ve "bu Allah'tandır" diyen odur, kendi sözlerini titizlikle Kur'an ayetlerinden ayıran odur, Kur'an'ın varlığı ve sıhhati Hz. Peygamber'i devrede tutmaya bağlıdır.

2. Kur'an'ı vahiy yoluyla Allah'tan alıp ümmete tebliğ eden Peygamber'e Allah Teala, yine bu kitabın içinde, tebliğ vazifesinden başka vazifeler vermiş ve onun bazı özelliklerinden/imtiyazlarından bahsetmiştir. Kur'an'a göre O (s.a.) alemlere rahmettir, şahiddir, uyarıcıdır, müjdeleyicidir, Allah'a çağırıcıdır, etrafını aydınlatan bir ışıktır, Allah'ın güzel dediği örnektir, vahyi açıklayandır, uygulayandır, yapıp ettikleri Allah Teala tarafından denetlenen ve yanıldığı takdirde uyarılan ve yanlışı düzeltilendir, Allah'ın ve meleklerin salâtına (yusallûne ale'n-nebiyy) mazhar olan, müminlere de, O'na salât ve selam vazifelerini yerine getirmeleri emrolunandır, hakkında "Resule itaat eden şüphesiz Allah'a itaat etmiş olur", "Allah'ı seviyorsanız bana uyun, peşimden gelin ki, Allah da sizi sevsin", "Resul size neyi getirirse onu alın, neyi yasaklarsa ondan da uzak durun" buyurulandır... Bütün bu özellikleri görmeyip, bunları Kur'an mantığı ve fıtri akıl ile çelişen yorumlara ve saptırmalara tabi tutup O'nu bir hoparlör mevkiine koymak, aldığını nakletmenin ötesinde bir vazifesi ve selahiyetinin bulunmadığını ileri sürmek hem gaflettir, hem de -hangi mânâda olursa olsun- Kur'an Müslümanlığına aykırıdır. Hem Kur'an Müslümanıyım diyeceksin, hem de Peygamberi, Kur'an'ın tarifi ile benimsemeyeceksin; böyle saçmalık olmaz!

3. Kur'an'ı doğru okuma ve anlamanın doğru/uygun yöntemi Hz. Peygamber'e dayanmak durumundadır, çünkü O, ilahi kitabı -anlamadan- tebliğ etmemiştir, vazifesi/işlevi tebliğden ibaret değildir; tebliğ ettiğini anlamış, anlatmış ve uygulamıştır. İşte sahih sünnet bu "anlama, anlatma ve uygulamadır". Bu sünnetin içinde anlama usulünün (yöntemin, metodolojinin) temel ilkeleri, nirengi noktaları vardır. Bunları gözardı ederek ortaya konacak bir yöntemin isabet ve uygunluk ihtimali azdır, buna aykırı yöntemlerin uygunluk ihtimali ise sıfırdır; çünkü Hz. Peygamber'in anlama yöntemi Allah'ın kontrolü altında oluşmuş ve işlemiştir.

4. Kur'an tercümeleri (mealleri) birer tefsirdir, hiçbiri Kur'an'ın aynı değildir, hiçbir meal Kur'an'ı bütün mânâları, mazmunları ve muhtevası ile kapsayamaz, ihata edemez, tüketemez, ilahi kitap bütün mealleri ve tefsirleri aşar ve onların dışına taşar. Meallerden ve tefsirlerden faydalanılır, ancak bunlar Kur'an'ın yerine konamaz, onlarla yetinilemez.

Hasılı Kur'an Müslümanlığı, Muhammed Mustafa (s.a.)nın, O örnek ve kâmil insanın anladığı, açıkladığı, hem kendi hayatında hem de -örnek olmak üzere yetiştirdiği- ilk ümmet nümunesinin hayatında uyguladığı Müslümanlıktır. Kadim müctehidler bu örnek üzerinden yürümüşler ve İslâmı doğru anlamışlardır. Bu yoldan ayrılıp doğru yaptıklarını -kendilerinin değil, eskilerin yanıldığını- söyleyenlerin rehberi şeytandır ve nefistir.”
***
Görüldüğü gibi, Müslümanlıkta ana kaynak Kur’an’dır. Sünnet ise, o Kur’an’ın hayata yansıtılmasıdır ve her yönüyle vahyin onayından geçer. Bu sebeple Sünnet’i Kur’an’dan ayrı düşünmek mümkün değildir. Bu ikisini ayrı iki kaynak veya birbirinin alternatifi gibi göstermek İslam’la bağdaşmaz.
Kur’an teori ise, Sünnet onun pratiğidir.

twitter.com/parlakturk
facebook.com/vaktulemin

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum
M. Emin Parlaktürk Arşivi