Asım Yenihaber

Asım Yenihaber

Gezi edebiyatı

Gezi edebiyatı

Mazlumluk başka, edebiyatı başka! Kahramanlık ayrı, edebiyatı ayrı!

Türkiye’de büyük çoğunluk mazlumdur veya mazlumlarla aynı havayı solur. Zulmün her çeşidine maruz kalır veya kalacaklar safındadır. Onların hikâyesini, romanını kimse yazmaz. Onlar asla edebiyatın konusu olmazlar. Onlar ülkeyi ayakta tutarlar, imar ederler, dünyada itibar kazandıracak şeyler yaparlar.
Zulmün, tekebbürün, cebrin azınlığı ise, hem mazlumluğun, hem kahramanlığın edebiyatını yapmakta, filmini çekmekte mahirdir.
Zalimlerden mazlum, ödleklerden kahraman çıkarmak onların işidir; hatta mesleğidir.  
Meşrutiyet’in, Cumhuriyet’in bunlar tarafından yazılmış şiirine, hikâyesine, romanına bakın. Ciltler, kütüphaneler doldurulmuştur. Filmler, diziler yapılmıştır.
Ardından 12 Mart edebiyatı, 12 Eylül edebiyatı...
Ya 27 Mayıs’a malzeme olan “hürriyet” edebiyatına ne buyurulur?
İki büyük şehirde iki meydanın adı “Hürriyet” yapılmıştır, 27 Mayıs darbesinden sonra. Halk o meydanlara hiç bir zaman “hürriyet meydanı” dememiştir.
Oralar Kızılay ve Bayazıt olarak kalmıştır. Hâlâ da öyledir.
Menderes diktatör ilan edilmiştir o meydanlarda. Onun diktatörlüğü üzerine üfürükten bir edebiyat icad edilmiştir. O zâlim diktatör hürriyetçi gençleri kıyma makinelerinde imha etmiştir!
Hitler dahi bu icadı yapamamıştır. Malum o fırınlama uzmanıdır!
Sonra ne olmuştur? İhtilalin Yassıada’sında mazlum Menderes’le zalim yargının duruşması yapılmıştır.
Zalim mazlumu idama mahkûm etmiştir!
Mazlumun 28 Şubat resmini kimse çekmemiştir, edebiyatını kimse yapmamıştır. Binlerce genç kıza hayatının baharında öyle zulümler yapılmıştır ki, ne kalemler yazmıştır, ne kameralar kaydetmiştir. Üstüne üstlük o zulümleri yapanların edebiyatı ile kulaklarımız doldurulmuştur.
Bir zamandır Gezi ile yatıp kalkıyoruz.
Şehrin bir meydanının yarını elbette şehrin bütün ahalisini ilgilendirir ve bu ilgiyi ifade etmenin muhtelif meşru yolları vardır.
En sonuncusu, (ve asla meşru olmayanı) o mekânı işgal etmektir! Ondan da sonra geleni o mekânı gösteri yerine çevirmektir.
Burada söylenen asıl söz: “Senin yapmanı istemiyorum!”dur. Senin ne yapacağın önemli değildir bu durumda.
İktidar yapmaktır. İktidarı yapacağından alıkoymak, başka bir iktidar gerektirir. Bunun yolu yöntemi, seçimli demokrasilerde bellidir. Halkı ikna edersin, seçimi kazanırsın, ne yapılacağına karar verir ve yaparsın. Bunun imkânsızlığı üzerinden yürütülen bir eylemle karşı karşıyayız. Seçime bir yıldan az var. O zaman, seçimli bir iktidar için değil, mevcudu yıkmak için hareket halindesin demektir.
Gezi olaylarında ortaya çıkan budur. Bu yüzden Başbakan’ın olumlu imajını tersine çevirmek için her yol mübah görülmüştür; her türlü hakarete cevaz verilmiştir. Elbette içeride ve dışarıda!
Gezi meselesi bir süre sonra, en azından belediye seçimine kadar beklemeye girecektir. Artık eylemin değil, edebiyatın zamanıdır. Gezi edebiyatına hazır olun! Şiirler, romanlar, hikâyeler, filmler... Hem mazlum hem kahraman Gezi!
Bu ülkede gerçek mazlumların hikâyesi yazılmaz, gerçek kahramanların da destanı!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Asım Yenihaber Arşivi