Yaşar Değirmenci

Yaşar Değirmenci

Berat Kandili ve Düşündürdükleri

Berat Kandili ve Düşündürdükleri

Rabbimiz, mekânlar içinde mukaddes mekânlar; zamanlar içinde de mukaddes zamanlar yaratmıştır. Zamanlar içinde yarattığı mukaddes zamanlardan birisi de; Müslümanlarca ‘üç aylar’ olarak bilinen "Receb, Şaban ve Ramazan" aylarıdır. Şaban ayının 15. Gecesi “Berat Gecesi” veya “Berat Kandili” olarak kabul edilmiştir.

''Aslı "Beraet" olan ve Türkçe'ye "Berat" olarak giren bu kelimenin sözlük anlamı: "Borçtan, hastalıktan, suç ve cezadan kurtulmak". Dînî literatürde ise: "Günahlardan arınmak, temize çıkmak, ilahî af ve rahmete nail olmak" manasını ifade etmektedir. Buna göre Berat gecesi, Allah Teâlâ'nın affı ve bağışlaması ile Müslümanların günahlardan arınmasına ve kurtuluşlarına bir vesiledir.

Allah Teâlâ, bu mübarek gecede, kendisine yönelip af dileyen mü'min kullarına, cehennemden kurtuluş beratı verir. Berat gecesine, bereketli ve feyizli bir gece olması sebebiyle: "Mübarek"; kulların günahlarının affolunması ve temize çıkmaları sebebiyle: "Beraet"; kulların ihsana kavuşmaları sebebiyle: "Rahmet"; geceyi iyi değerlendiren kulların seçilerek salih kullar arasına alınmasından dolayı "Beraet" adı da verilir.

Berat gecesi hayırlarla dolu olayların meydana geldiği bir gecedir. Berat Gecesi'ni, bu derece yücelten husus, Kur'an-ı Kerim'in bu gecede Levh-i Mahfuzdan dünya semasına indirilmiş olması ile alakalıdır. Bizi muhasebe ve murakabeye sevk edip ‘nefs muhasebesi’ yapacak hesapların görüldüğü gecedir Berat Gecesi. O gece Rabbimizin hitabına muhatap oluruz gece boyu. "İstiğfar eden yok mu, affedeyim ve bağışlayayım. Rızık isteyen yok mu, hemen rızık vereyim. Başına bir musibet gelen yok mu, hemen sağlık ve afiyet vereyim."

Hz. Aişe validemiz anlatıyor: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem:

-"Bu gece Şaban ayının yarısıdır. Bu gece cehennemden azat edilenlerin sayısı; kelb kabilesinin koyunları sayısı kadardır. Bu gece bana izin verir misin? Rabbimle baş başa kalayım.”

-"Olur" dedim. Kalkıp namaza durdu. Ayakta durması hafif oldu. Fatiha suresini okudu; sonra da küçük bir sure okudu. Gecenin yarısına kadar secdede kaldı. Daha sonra ikinci rekata kaktı. Ayakta iken, birinci rekatta okuduğu kadar bir şey okudu. Sonra yine secdeye vardı. Bu secdede dahi, tan yeri ağarıncaya kadar kaldı. Secdede o kadar kaldı ki, Yüce Allah ruhunu aldı sandım. Kendisine yaklaştım. Hatta ayaklarına elimi sürdüm. Hareket ettiğini görünce rahatladım. Secdesinde Rabbimize şöyle yalvarıyordu:

 " Allah’ım, azabından affına, gazabından rızana sığınırım, Senden yine Sana iltica ederim. Sana gereği gibi hamd etmekten âcizim. Sen Kendini sena ettiğin gibi yücesin. Sen kendi zatını övdüğün gibi, seni övemem..."

 Sonra kendisine sordum: "Ya Resulullah, bu gece secdende bir şeyler okuduğunu duydum. Bunları daha önce okuduğunu hiç duymamıştım. Böyle demem üzerine, bana sordu: "Sen onları öğrenebildin mi"? Bu sorusuna karşılık: "Evet" deyince, şöyle buyurdu:

 "Onları hem sen öğren, hem de başkalarına öğret." Dedi. Belki bizler de:

"Allah’ım, şayet ismimi saîdler defterine yazdıysan, orada sabit kıl. Şayet ismimi şakiler defterine yazdıysan oradan sil. Çünkü Sen buyurdun ki, 'Allah dilediğini siler yok eder, dilediğini de sabit bırakır, Levh-i Mahfuz Onun katındadır." Diye dua ederiz.

Böyle gün ve geceler bizleri, Cenab-ı Hakk’ın kulluk kapısına daha iştahlı ve daha heyecanlı olarak yaklaştırıp, diri tutmalı, rabbimize kurbiyet hasıl etmeli. Aslında bütün gecelerimizi değerlendirmemiz, ibadetlerimizi belli gün ve gecelere tahsis etmememiz icab eder. Belki  mü’minin hayatı için böyle zamanlar, ayrıca yenilenme fırsatı olarak kabul edilmeli, Mü’min bu gecede öncelikle Allah Teâlâ’nın şu âyetini düşünerek eğilmeli ve hayatı boyunca onu unutmayacak şekilde kendisine rehber edinmelidir.

"Siz Ey iman edenler! Allah’a karşı sorumlu olduğunuzu bilin. Şimdi herkes, kendisine malum olmayan bir yarın için (kıyamet günü için) neler hazırladığına bir baksın. Ve bir defa daha sorumlu olduğunuzu bilin. (Allah’ın yasakladığı her şeyden Allah adına uzak durun ve) Allah’tan sakının. Çünkü Allah, yaptıklarınızdan (en ince noktasına kadar) haberdardır." (59 Haşr 18) buyurmaktadır. Görülüyor ki, Cenab-ı Hak, insana yaptığı işlerine ve ibadetine göre değer vermekte ve bu işleri ne maksatla yaptığına bakmaktadır. Sevgili Peygamberimize hitaben:"(Habibim) de ki: Eğer duanız ve ibadetiniz olmasa, Rabbiniz size ne diye değer versin..." (25 Furkan 77) Üç aylarda, üç hususun da vurgulandığını görmekteyiz ki, bunlar;

Gece, Peygamber ve Kur’an.

Gece: Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren ayet (delil)lerden biri sayılan gece (leyl) O’nun kasemine de konu olmuş bir zaman parçasıdır. (Leyi 92/1) Bu mübarek geceler Yüce kitabımız Kur’an’da "Leyle-i Mübarek, Leyle-i İsra ve Leyle-i Kadir" gibi tamlamalarla kullanılmıştır. Bu ifadelerle önem atfedilen husus, "gece kavramı" dır. Kur’an-ı Kerim gece nazil olmaya başlamış ve indiği gece, gecelerin sultanı (Kadir Gecesi)  indiği ay ayların sultanı (Ramazan) indiği Peygamber Resullerin Sultanı (Hz. Muhammed (s.a.v) ve indiği ümmet de ümmetlerin sultanı (Ümmeti Muhammed) olmuştur. Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya, oradan semalara yapılan, Allah katına misafir olan Efendimiz’in bu esrarengiz yolculuğuna "İsra ve Miraç" ismi verilmiştir ki, gece vuku bulmuştur. İslâm’ın devlete yolculuğu diye ifade edebileceğimiz Hicret, gece başlamıştır. Böylesine büyük olaylara sahne olan gece, fertlerin şahsiyet eğitiminde ve iç zenginliği elde etmelerinde önemli bir zaman unsurudur. Bu itibarla olmalı ki, Rasulullah Efendimize risaletin ilk yıllarında O’nu uyarıp yatağından kaldıran, uykusunu bölen, sorumluluklarını hatırlatan: "Sen ey ağır yük yüklenen Nebi! Kalk gecenin ilerleyen bir vaktinde! (73 Müzzemmil 1, 2) “Sen ey içine kapanan kişi! Kalk ve insanları uyar! "74 Müddessir1, 2) âyetler nazil olmuştur. Muhtelif rivayetlere göre Peygamberimiz seçkin arkadaşları beş vakit namazın farziyyetinden önce (ki on yıllık süre içinde) zorunlu olarak gece (teheccüd) namazına devam etmişlerdir. Bu, İslam’ın Bütün yükünü omuzlarında taşıyacak olan çekirdek kadronun şahsiyet eğitiminin ifadesidir. "Gecenin bir kısmında uyanarak, sana mahsus bir nafile (teheccüd) namaz kıl."  (17 İsra 79) Mü’min gecenin âbidi, gündüzün yiğidi olmaya talip olmalı, gecesini diriltemeyenin de ölü sayılacağı bilinmelidir.

Üç aylarda vurgulanmak istenen ikinci husus Peygamber, üçüncüsü de Kur’an’dır. Bu durumda Peygamber Efendimiz hem gecenin, hem de Kur’an’ın konusudur. Gece ve Kur’ansız bir Peygamber düşünmek mümkün değildir. Bu sebeple gece ona örtü, Kur’an onun rehberi olmuştur. Peygamberimize ‘iki ayaklı Kur’an’ denmiştir. Ayrıca Kur’an, Peygamberimize gece inmeye başlamıştır. Üçü de (Gece- Kur’an- Peygamber) birbirinin âşıkı ve maşuku durumundadırlar. Özetle olgun mü’minlerin yolu Kur’an, Hz. Peygamber ve gece üçlüsüyle tanışmak, bilişmek ve kucaklaşmak olmalıdır. İşte "üç aylar" ile verilmek istenen asıl mesaj budur. Berat Gecesi de bizim Rabbimize yaklaşmamızın, onun emir ve yasaklarına azami hassasiyet  gösterme gayretimizin adımlarıdır.

Bu idrak ve şuur içinde ihya edeceğimiz Berat Gecesinin hepimiz için hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Haktan niyaz ediyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
17 Yorum
Yaşar Değirmenci Arşivi