M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

Her İnsanın Kuşu Kendi Boynundadır

Her İnsanın Kuşu Kendi Boynundadır

Bilmem hatırlar mısınız? Şimdilerde pek görülmüyor ama eskiden köşe başlarında kuşçular bulunurdu. Ellerinde bir kafes ve içinde bir veya iki-üç kuşa kafes önündeki tabladan kısmet çektirirlerdi.

“Kader-kısmet-talih-niyet” nidalarıyla meraklıları başına toplayan bu kuşçular, üç-beş kuruş para karşılığında yaptıkları bu işle kazanç temin ederler, insanlar da kafesteki bu kuşlara parayla kısmet çektirerek şanslarını denerler, kaderlerini öğrenmeye(!) çalışırlardı.
Şimdilerde de gördüğümüz kuşçulardan bir kısmı da, çeşit çeşit kuşları büyük bir merak ve beklentiyle gökyüzüne uçurarak onların hareketlerinden, kant çırpışlarından, sağa-sola manevra yapışlarından, dalış ve yükselişlerinden zevk duyarlar ve hatta bunlardan çeşitli anlamlar çıkarırlar. Bu yüklü anlamlarla günlerini değerlendirirler…

Devletin resmi şans oyunu olan Milli Piyango’nun sembolünün bir kuş olduğunu da hatırlatalım. “Talih Kuşu” nitelemesi, insanların geleceğini, kaderini belirleyip şekillendirmede(!) önemli bir konuma sahip olduğu imajıyla insanları özendirmektedir. Hayatım değişecek beklentisiyle çoğu insan bu talih kuşunu bir “kurtarıcı” gibi görebilmektedir.

***
İsra suresinin 13. ayetini okurken bütün bunları düşündüm. Ayette yüce Allah şöyle buyuruyordu:

“Ve külle insânin elzemnâhu tâirahû fiy ‘unukıhi ve nuhricü lehû yevmel kıyameti kitâben yelkâhu menşûrâ=Her insanın kuşunu kendi boynuna doladık ve kıyamet günü kendisi için açılmış olarak bulacağı kitabı çıkarırız.”

Ne demek, insanın kendi kuşunu kendi boynuna dolamak?

Ayette, Allah Teala’nın kuş anlamındaki “tâir” kelimesini kullanmasının elbette sebep ve hikmeti vardır. Biliyoruz ki, Kur’an’ın nazil olduğu dönemde Araplarda kuş; kader, kısmet, talih, nasip, hisse veya pay belirlemek için kullanılan bir hayvandır. Bu sebeple Araplar; kuş uçurarak hayatlarını anlamlandırıp vakitlerini şekillendirirler, kuşun sağa, sola, dikine uçuşlarına farklı farklı yorumlar yapar, aşağı inişlerine de kötü olan yorumlar çıkarırlardı.

İşte bu ayetle tüm bu yorum ve inanışlara cevap verilmiş, insanın kaderinin, şans, talih ve kısmetinin kuşlara veya başka şeylere bağlanamayacağı, bunların ancak kişinin kendi niyet, gayret ve çabasına bağlı olduğu bildirilmiştir.

Ayetin devamında, Allah Teâlâ kıyamet gününde insanların önüne bir kitap çıkaracağını haber veriyor. Bu şüphesiz herkesin kendi kitabıdır yani amel defterleridir. Peki, bunları kim, nasıl doldurmuştur? Elbetteki insan, dünya hayatında kendi yaptıklarıyla doldurmuştur. Zira, her insan amel defterini kendisi doldurur.

Dolayısıyla, insanın boynuna dolanan şey; kendi dışındaki varlık veya sebepler değil, bizzat insanın kendi niyet ve çabalarıdır ve bunlar amel defterini oluşturmaktadırlar.

***
Bugün, adına modern çağ denmesine rağmen, hem de okumuş aydın kesimden bir kısım insanın,  burçlara, yıldızlara, fallara bakarak kaderini şekillendirmeye ve geleceğini dizayn etmeye çalıştığını görmüyor muyuz? Cahiliye Arapları gibi, kuşun uçuşundan, kedinin geçişinden, baykuşun ötüşünden, çarkıfelek’in dönüşünden, kahvenin akışından, zarların gelişinden, günlerden ve rakamlardan farklı anlamlar çıkarıp bunlara uğur veya uğursuzluk atfedenler yok mudur?

Herkesin kaderi, kısmeti, talihi, niyeti, uğuru, uğursuzluğu…başkalarının elinde değil, kendi elindedir ve Allah Teâla bunları herkesin kendi boynuna dolamıştır. Diğer bir ifadeyle, insanın boynuna borç yapmıştır. Çünkü, Elmalılı merhumun da dediği gibi boyun, insanın kendi tercih ve çabasına tekabül eder.

Sonuçta insanlar, kendi yaptıkları bu amellerinin kaydedildiği kitabı ahirette önlerinde bulacak ve bundan da hesaba çekileceklerdir. Rabbimizin yardımıyla kaderimizi iyi oluşturalım, kitabımız da bizi mahcup etmesin inşaallah.

twitter.com/parlakturk
facbook.com/vaktulemin

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
M. Emin Parlaktürk Arşivi