Hasan Aksay

Hasan Aksay

Mısır’da şanlı bir direniş ve insanlık katlediliyor (3)

Mısır’da şanlı bir direniş ve insanlık katlediliyor (3)

Müslümanlar ne yaptı?:

1) Müslümanlar hiç kimsenin ne diline, ne dinine; ne örfüne, ne adetine karıştı. Onlar da çoğu zaman “Tebaa-i Sadıka” oldular. Amma Müslümanlar, birlik ve izzetlerinin gereğini koruyamayıp güç kaybedince, yalnız çıkarlarını düşünen ve dünya çıkarından başka bir değer tanımayan İslam dışı dünya; Müslüman’ı aynen İspanya’da ki; Amerika’daki; sömürgelerindeki duruma tabi tuttular. İslami kıyafetle okuyamazsın, devlette görev alamazsın gibi akıl almaz yasaklardan başlar duruma geldiler.
Şimdi bunlara kızılır mı? Bunlardan Hakka, insanlığa hizmet beklenir mi? Adamın kendine hayrı kalmamış. Zevkleneceğim diye içki ve eroinin pençesinde kıvranıyor. Kolay kazanacağım, sömüreceğim diye, çıkar uğruna gidip evrensel gizli, Siyonist örgütlere uşak oluyor. Kendi kendini, insanlığını, çıkar uğruna hıyanete tutsak ediyor. Geçen yıllarda en iyi okulları üstün başarıyla bitirmiş, bilmem kaç lisan biliyor, çok zeki denen bir delikanlı yargılandı. Durum netlikle ortaya çıktı ki, sevgilisini doğramış çöp kutusuna atmış. Hatta adamın parası çok diye şimdiki Barolar Birliği Başkanı da avukatlığını alıp savunmuş.
Bunlara niçin Kafir deniyor? Kafir, Hakkı görmüyor, bilmiyor, örtüyor demek de onun için değil mi? Görmeyen, bilmeyen, para için, zevki için, gururu için, kendilerini ve insanlık değerlerini tehlikeye atan insanlardan ne beklenir? Akif’imiz, “Adam ister o’na insanlığı telkin edecek” demiyor mu?
İnsanlıktan anlayan hiç yok mu? Ebedi Risalet İslam, Hz. Adem’den beri devam ediyor. Bu değerlerden küçük parçalar dahi, fıtrattaki İslam yüceliğine eklenince vicdanın sağlam kalmasına imkan doğuruyor. Ama tek harfi düşmemiş Kur’an-ı Kerim ve Son Peygamber olmayınca hidayet için yetmiyor.
2) Müslüman yönetimler güçlü zamanlarında sadece içlerindeki azınlıklara, gayri Müslimlere adil ve özgürlüklerini vermekle kalmamışlar, bir de başka ülkelerde zulüm gören azınlıklar varsa, onları da korumak için alıp getirmişler. Onlar da, Müslümanlar güçlü oldukları dönemlerde, çoğu zaman sadik bir tebaa gibi davranmışlar.
Amma bunlardan önemli bir kısmı, dış düşmanlar güçlenip onlardan destek bulunca, kafirleri bin defa aratacak derecede İslam düşmanı kesilmişler. “Sen Müslüman isen, inancın nedeniyle içmiyorsan, hele İslam kıyafetiyle, Müslüman sakalıyla ne memur olabilirsin, ne amir” diye ter ter tepinmişlerdir. Onun için Akif’imiz, köylü Mestan Efendinin diliyle, köy öğretmeninin ayakkabısıyla camiye girdiğini tertemiz yerleri pislettiğini anlattıktan sonra, “Su mühendisleri gelmişti geçende. Herifler gavur a, neme lazım bizi incitmediler zerre kadar—İnan oğlum daha insaflı imiş çorbacılar” deyip, ne camiye çizmeyle giren vardı… diye devam ediyor.
3) İman, talep, gayret ve nasip gerektirdiği için, asr-ı saadette de imandan nasipsiz insanlar vardı. Bunlar her zaman olmuşlardır. Bunların önemli bir kısmı, hasetle ve kinle İslam’a düşmandırlar. Bunlar, biz Müslüman’ız derler, ama fırsat bulur bulmaz da İslam düşmanlığından, fitneden geri kalmazlar. Bu münafıklar, önemli bir guruptur. Düşmanı güçlü görür, onlardan destek bulur, bir istikbal hayali kurabilirlerse küçük bahanelerle de olsa, her türlü huzursuzluk hareketlerine katılabilen hazır kuvvet haline gelirler. Bunlar, Mısır’da olduğu gibi her İslam ülkesinde görülebilen terör eylemlerinde yer alırlar.
İşte bu üç gurup insanların, Müslüman’a kinli çıkarcıları, özellikle Müslümanların kritik zamanlarında düşmandan gelen maddi ve manevi teşvik ve desteklerle hıyanetlerini gösterirler, her türlü terör ve provokasyonların fedakar elemanları olarak Müslümanları ciddi sıkıntılara sokabilirler.  
 Müslüman için bu tür sıkıntılar, sadece bir imtihan vesilesidir ve dünya gibi geçicidir. Bir Asıl olan ahret hayatıdır. Hayattan üstün değerlere sahip olmak ve bu değerleri, insani yüceliği, ölümsüzlük iman ve ahlakını korumaktır. Edep ve izzetini kaybetmemek, hayvanlar derecesine inmemektir. Hayvandan da aşağı düşenlere acımaktır. İslam tarihi, hayattan üstün değerler uğruna verilen bu yüksek değerlerin çizdiği eşsiz tablolar ve yazdığı destanlarla doludur. Şimdi Mısır halkının, Rabıa-tül Adeviye meydanında yazdığı destan bu destandır.
Müslümanlar, General Sisi desteğiyle üç günlük ömrü olan, milletinin celladı olmak gibi basit ve küçük bir hedefin yolcusu değil, iman, ahlak ve edeple bir sonsuzluk yolunun yolcularıdır. Çıkarcının bütün ufku, bu dünya ile sınırlıdır. Müslüman ise, bu dünyayı, geçici bir imtihan salonu olarak görür. Ufku sonsuza, cennete, ahrete uzanır. Müslümanların son derece önemli imkanı, yani gücü vardır ki, bunların en büyüğü olan birincisini, Müslüman olmayanlar ne bilebilir ve ne de anlamaları mümkündür. Oysa Müslümanlar her zaman bu gücü, en yakınlarında, hemen yanlarında bulmuşlar ve bulmaktadırlar. Bu büyük güç şudur: A) Allah’ın Müslüman’a yardımı haktır. Layık olunca hemen yetişir. B) Müslüman kendi ülkesinin temel yapısıdır. Vatanı, şehitlerinin mirasıdır. C) Bugün Mısırlı Müslümanların Protestolarında ki kararlılıkları gibi, bıçak kemiğe dayandığı zaman, ufukta şehadet makamını gören Müslüman gibi, hayat kaygısına düşmüş hiç kimse savaşamaz. D) Silah, teknoloji ve bilgi önemli bir güçtür. Bugün Müslümanlar silahtan mahrumdur. Ancak bilgiye, dayanışma şuuruna, imanla hayattan üstün değerlere sahiptir. Ve insan yaratılmışların en üstünüdür. Yani, insan kendi icadı silahlardan daha üstün tedbirler, imkanlar icat edip, dayanışmalar meydana getirerek, ahlakla, adaletle, edeple, insanlıkla ve en önemlisi Allah’ın yardımıyla her zaman kahramanlıklar destanları yazmak imkanına sahiptir.
NETİCE NEREYE VARIR:
Allah’ın izni ve yardımıyla, Mısır’da Müslümanların gerçekleştirdiği bu şanlı direniş ve bu şehit kanları inşallah, zaferi şimdiden hak etmiştir. Ve zafer yakındır. “İnanıyorsanız, üstünsünüz.” Kukla Cumhurbaşkanının emriyle Sisi’nin, Tahrir meydanına toplayacağı çıkarcıları, ne iç dünyalarının zenginliği, ne dış dünyalarının kararlılık ve fedakarlığı Adeviye meydanının ne anlamı, ne ruhu ve ne de vicdanlara hitap eden ahlaki yüksekliği ile kıyaslanabilecek ve yarışabilecek bir imkan doğuramayacak, sadece zalimlerin bir kere daha hüsranı olacak ve acılarını artıracak, zilletlerini bütün dünyadan görünür hale getirecektir İnşallah.  
İslam dünyası, birlik, bütünlük ve bütün insanlığa huzur ve saadet getirme yoluna çıkmıştır. Acı-tatlı imtihanlar vererek, destanlar yazarak, zaferler kazanarak, yoluna devam etmektedir. Edecektir. Bu süreç güçlenerek, hızlanarak devam edecektir. İnşallah, 21. Asır, Müslümanların bu fazilet yolculuğunun en başarılı asırlarından biri olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Hasan Aksay Arşivi