Faruk Köse

Faruk Köse

ABD’nin “demokrasi diktatörlüğü”ne son verilmeli

ABD’nin “demokrasi diktatörlüğü”ne son verilmeli

Sizce, “Siyonist sermaye”nin beslediği, “Küresel Zulmün Başefendisi” ABD, dünyayı egemenliği altında tutmak için en çok hangisini kullanıyor: “Demokrasi”yi mi, “askeri müdahale”yi mi?

Bu hususta ABD’nin takip ettiği tek bir yol yok. Bazen “demokratik mekanizmalar”la kontrol ve denetimini sürdürüyor, bazen doğrudan veya dolaylı “askeri müdahale” ile; ama her hâlükârda, bu ikisini birbirine destek için kullandığı kesin. Yani ABD, askeri müdahalede bulunmak için demokratik mekanizmalarla müdahaleyi meşru gösterirken, demokratik mekanizmaları kurmak ve kurgulamak için de askeri müdahaleyi tercih edebiliyor. Bu sarmal, ABD’nin dünyanın başına sardığı en büyük “tahakküm ve talan kumpası”dır.
Biz bunu zaten biliyorduk da, buna bir türlü inanmak istemeyenlere mevzuyu anlatabilmemiz için, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin son açıklamaları önemli bir katkı sağlayacak. Eğer Kerry, “Mısır ordusunun ülkede demokrasiyi yeniden inşa etmekte olduğunu” açıklamasaydı, bunlara vaziyeti anlatmamız zor olacaktı.
Aslında Kery’nin beyanatı, yukarıda ifade ettiğim “ABD’nin dünyayı denetim ve talan politikası”nın dışavurumu. Zira, eğer “demokrasi”, öyle söylendiği gibi ülkenin “halkın iradesine göre idare” edilmesi ise, “cuntanın silahlı darbesi” ile mi halkın iradesi idareye egemen olacak?
Komediye bakar mısınız: İdarede halkın iradesini egemen kılmak için, halkın iradesine aykırı biçimde askeri darbe yapmak ve bu darbenin biçimlendirdiği kalıplar dahilinde, halkın iradesini idarede belirleyici kılmak!...
Bizde, Cumhuriyet’in kuruluş yıllarındaki “halka rağmen halk için” sloganının ABD versiyonu değil mi bu?
John Kerry, “Mısır’ın kaosa ve şiddete sürüklenmesinden korkan milyonlarca kişinin ordudan duruma müdahale etmesini istediğini” söylemiş söylemesine de, buna kendisi de inanmıyordur herhalde. Bu noktada alemi aptal, kendini çok akıllı zanneden ABD Dışişleri Bakanı’na sormak lazım:
Madem milyonlarca kişinin orduyu çağırması “demokrasi gereği” oluyor; peki, şimdi de ondan daha çok milyonlarca kişi, ordunun gitmesini istiyor. Hadi şimdi de kendi elinizle Mısır’ın başına musallat ettiğiniz orduya “git” desenize! Askere “gel” diyen milyonlar “halk” da, “git” diyen daha çok milyonlar ne, “halk” değil mi?
Değil... 
“Küresel şer odakları”na göre değil.
Çünkü, “emperyalist küfür güçleri”ne göre, bir kere “halkın ‘halk’ olabilmesi” için, İslam’a dair bir fikriyata, inanca, amele, söylem ve eyleme sahip olmaması lazım. Bunların lügatında eğer müslümansa, ona “halk” denmez. Ya ne denir? Ne bileyim işte, “terörist-merörist” falan denir; “gerici” ya da “yobaz” etiketleriyle müslümanlar bambaşka bir sınıf sayılır. Öyle denildiği için de “müslüman halk”ın, sayılarının ezici çoğunluk olmasına bakılmaksızın tasfiye edilmesi, “müslüman olmayan halk”ın ise, yine sayılarının azlığına bakılmaksızın iktidara taşınması lazımdır.
İşte, İslam coğrafyasında “demokrasi denilen şey”, inanın ki tam da budur. ABD’nin dünyaya egemen kılmak istediği, adeta bir “demokrasi diktatörlüğü” kurmaya çalıştığı sistemin özü ve esası bundan ibarettir.
Nitekim Kerry’ye göre, Mısır’da ordu, demokrasiyi yeniden inşa ediyormuş! Sanırım anlaşılmayan bir nokta kalmamıştır artık...
Yukarıda yaptığım “halk” tanımı size garip gelmesin. Zira ABD’nin, bütün dünyanın başına musallat etmek için ne gerekiyorsa yaptığı “demokrasi diktatörlüğü”nde “halk” böyle de, “sivil idare” farklı mı sanki? Bakınız Kerry, Mısır’da dünyanın gözü önündeki müdahaleyi “askeri darbe” saymamak adına, iç dünyalarında yatan “sivil idare” tanımlamasını da gösteriyor. Diyor ki: “Ordu ülkeyi yönetmek için yönetime el koymuş değil, ortada sivil bir hükümet var.”
Yaa, işte böyle. Demek ki ABD’ye göre “sivil idare”, “müslüman halkın iradesi”nin hilafına, “askeri cunta” tarafından atanan ve cuntanın bir dediğini iki etmeyecek “üniformasız, sivil giyinimli şahıslar”ın, “idari makamlar”daki koltuklarda, verilen emirleri icra etmek için oturması anlamına geliyor.
“Siyonist sermaye”nin üzerinde yükselen ABD emperyalizmi, “demokrasi diktatoryası” ile, İslam coğrafyası başta olmak üzere dünya üzerindeki egemenliğini, kontrol ve denetimini, tahakküm ve talanını sürdürüyor. Yani “demokrasi” adıyla tahakküm eden ve türlü hallere bürünen diktatörlük ile... Bu besbelli olan emperyalizme “dur” diyecek olan, sadece “demokrasi masalları”na inanmayan müslümanlardır.
Ancak, eğer müslümanlar “Ümmet şuuru”na erip “vahdet”i sağlayabilir, güçlerini ve imkânlarını birleştirebilir, “topyekün cihad”a kalkışabilirlerse...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Faruk Köse Arşivi