Mehtap Yılmaz

Mehtap Yılmaz

“Türk ordusu, iftar ve sahur masalarından yönetilince…” YAŞ!

“Türk ordusu, iftar ve sahur masalarından yönetilince…” YAŞ!

Karalar bağlamışlar. Dizlerine vura vura ağıt yakıyorlar. İradeleri dışında hareket eden bir Genelkurmay Başkanı var onlara göre! Bu yüzden, YAŞ kararları anlamsız. Kendi iradeleri etkili olsun istiyorlar! 

Yok, efendim Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Bekir Kalyoncu, Kara Kuvvetleri Komutanı, sonra da Genelkurmay Başkanı olmalıymış!
Niye olamamış?
 “Tayyip, Kalyoncu paşayı istemiyor diye”
Niye Genel Kurmay başkanı olmalı peki? Emin Çölaşan öyle istiyor diye! Adamdaki megalomaniye bakın! Başbakan’a Tayyip, Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel’e Necdet Bey ama Kalyoncu’ya Paşa! Bak gazetecinin çukur saygı anlayışına!
Öyle böyle değil, adam resmen aşmış… Devlet üstü, TSK üstü bir irade yerine konulmadığı için çıldırmış! Adam yerine konulup konulmadığından da öte, devleti de, TSK’yı da kumanda edeceğini düşünebilecek kadar da megalomanide tavan yapmış!
Saçı başı ağarmış, bir ayağı çukurda!  Ama yine de yazısında, Ramazan ayına ve oruç tutan ordu mensuplarına çatmış! “Türk Ordusu, iftar ve sahur masalarından yönetilince, YAŞ toplantısında Ramazan nedeniyle Or’lara bile su içmek yasaklanınca, sonuç işte böyle oluyor.” 
Kimin sözcüsüyse, bu ihtiyar adama sormak lazım… Türk ordusunun iftar ve sahur masalarından yönetilmesi bir kusur mu? Bu Türk ordusu mu Yunan ordusu mu? Nereden yönetilecekti keyfiniz kaçmasın diye? Rakı masalarından mı?
Alkollü araç kullanılması yasak olan bir ülkede, orduyu yönetmek için ille de rakı masası şart mı? Ayık kafalardan bu kadar korkmanızın nedeni ne? Bre kompleksliler sürüsü! Burası Rusya mı?
Artistliğe bak sen! 
Ulusal TV programcılarından biri canlı yayına bağlandıktan sonra Halk TV spikerine “Kapıda sivil polisler var.” “Zili çalıyorlar.” “İnternetim kesildi.” “İletişim zorluğum var” “Jammerli Minibüs var Sarıyer” “Umarım mesaj ulaşır” demiş ve arazi olmuş! 
Derken Ulusal Kanal, telefonuna ulaşılmıyor diye gaz verince de olan olmuş!
 “Barbaros Şansal nerede? (Ulusal Kanal), Barbaros Şansal kaçırıldı mı? (Gerçek Gündem), Barbaros Şansal gözaltında mı? (Oda TV), Barbaros Şansal gözaltında! (Yurt Gazetesi), Barbaros Şansal gözaltına alındı! (Ulusal Kanal)” anlayacağınız, ağzı olan konuşmuş!
Kaybolan Oda TV programcısı olur da, İstanbul Barosu entrika kurgulayıp meseleye sazanlamadan durur mu?  Durmaz tabii… Yönetim kurulu üyelerinden bir avukat, sıcağı sıcağına terziye arka çıkmış! Savcıları göreve çağırmış!
Dersin, Barbaros denilen namı diğer Barby, “terzi yamağı” değil de, üst düzey bir devlet görevlisi!  Ortalıkta komplo teorisi üreten, üretene… JİTEM, MİT, kim varsa Jammerli minibüslerini kapıp, Barby’nin kapısında pusuya yatmış sanki!
Söyleye söyleye dilimizde tüy bitti. Yahu JİTEM ne yapsın Barby’yi? Yahu adam terzi yamağının biri… Lakabı üstünde bunun yahu, Barby…
Meselenin aslı ise bambaşka tabii… Barbaros Şansal nerede diye, paranoyaya bağlayanlar, bakıyorlar ki ne JİTEM, ne MİT, ne de polis… Gözaltı söylentisi de jammerli minibüs de hikâye! Barby yerli yerinde. Gezi provokatörlerine nanik yapmış, keyif yapıyor evinde!
Bu felaketten nemalanmayı hayal eden herkes de avucunu yalamış böylece… 
Çünkü Barby’yi kaçırıp, Pirinçlik Köyü’nde sabaha kadar alıkoyanlar, kötü değil, iyi adamlarmış! Fenalık yapmamışlar! Konuştuktan sonra evine bırakmışlar! O da şikayetçi olmamış! Ne konuştuklarını da zinhar anlatamazmış!
Jammerli minibüs… Sivil polisler… Gözaltı… JİTEM…
Canlı yayında, “beni alacaklar” edebiyatı… Hepsi da fos çıkmış…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehtap Yılmaz Arşivi