Fatih Uğurlu

Fatih Uğurlu

Bizim Baltacılarımız Mısır'ınkileri Döver!

Bizim Baltacılarımız Mısır'ınkileri Döver!

Mısır’da dünyanın gözü önünde yapılan katliam vicdanların bir imtihanı olarak tarihe geçti. Önce dünyaya demokrasi dersi veren insan hakları havarilerinin yaldızları dökülüverdi. Anlaşıldı ki her şey yalanmış, hem de koskoca bir yalan! Ne acıdır ki ortada bir tek Türkiye kalmış, Cumhurbaşkanı ile, başbakanı ile, bakanları ile, tüm sivil toplum kuruluşları, cemaatleri, velhasıl 80 milyon Mısır için kenetlenip, duaya durdu. Gönüller aynı potada eridi, seher vaktine kadar eller ve dudaklar duada, zalimlere öfke doruktaydı. Mısır için ne yapabiliriz? Herkes bir samimiyet testinden geçiyordu. Bu arada; ABD ve Avrupa’nın tavrına kısaca bir göz atıp yine kendi ruh dünyamıza döneceğiz.

Efendim ABD, Mısır’daki askeri müdahale için ne diyor, darbe mi, yoksa başka bir tarifi mi var? Darbe derse her yıl o orduya yaptığı 1.5 milyar dolarlık yardımı kendi yasalarına göre kesmeliymiş. O yüzden ABD Dışişleri Bakanı John Kerry “Ordu Mısır’da demokrasiyi yeniden inşa ediyor” diyerek yüzsüzlüğün ve alçaklığın en katmerlisini sergileyiverdi. Bu ordu bir yandan da katliamlara başlayıp dünyanın gözleri önünde 4.000 kişiyi, çoluk, çocuk, bebek, cami cemaati demeden katledince, Amerika’da bile vicdanlar ayağa kalktı. Ülkenin en itibarlı gazetelerinden Washington Post yayın kurulu imzası ile yayınladığı başmakalede “Mısır’da yapılan bir askeri darbedir. Yasalarımıza göre derhal yapılan yardımlar kesilmelidir. ABD, Mısır ile suç ortağıdır. Orada dökülen kanlar, Obama’nın da eline bulaşmıştır” diye tepki gösterdiler.

Bu karşı duruş üzerine göstermelik bir şekilde yapılan yardımlar durdurulup Cumhurbaşkanı Abdülfettah Sisi uyarıldı. Bütün bunlar olurken İsrail zevkten dört köşe, Sisi’nin bir halk kahramanı olduğunu açıklıyordu. Öyle ya; İsrail istediğini elde etmiş ve Mısır tarafındaki Refah Sınır kapısının kapatılarak Gazze’nin yeniden geniş bir hapishaneye çevrilmesi sağlanmıştı.

Şimdi iş, darbenin haklılığına dünyayı inandırmak ve istedikleri bir yönetimin işbaşına gelebilmesi için şartlar hazırlamaktı. İsrail, Müslümanları kendi silahları ile vuracaktı. Suudi Amerika, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt ve Dubai şeyhleri Arap Baharının kendi ülkelerine de sıçrayacağı öcüsü ile korkutularak Mısır’a 16 milyar dolar para aktarılması sağlandı. İslâm coğrafyasında fakr-u zaruret içinde kıvranan milyonlarca Ümmet-i Muhammed için kuruş koklatmayan petrol zengini şeyhler ve krallar, kendi iktidarlarının tehlikede olduğunu hissedince kesenin ağzını açıverdiler. Oysa aynı kredi Mursi’ye açılmamıştı.

Şimdi bir yandan Mısır ordusuna, bir yandan da gâvurlamasına orada katliam yapan Baltacılara çuvallarla para transferine başlandı. Yani ormanı kesen baltanın sapı da bizdendi! Şeriatçı geçinen bunu yapar da elin gâvuru durur mu?

Avrupa Parlamentosu’nda konuşma yapan milletvekilleri -sosyalistler, liberaller ve muhafazakârlar- hep aynı telden çalacak ve Mısır’da Mursi’nin iyi bir sınav vermediğini, bu yüzden AB’nin yardımını hak etmediğini söyleyecek ve darbeyi alkışlayacaklardır.

Maalesef Türkiye dışında tek yürekli ses Dubai Şeyhinin Mısır’da öğrenim gören kızı Meyra’dan gelecek ve o yiğit yürek “Baba senin buraya gönderdiğin para ile burada katliam yapılıyor” diye haykıracaktır. Öte yandan; İslâm İşbirliği Teşkilatı da bu katliamlar karşısında susmakla bu suça ortak olduğu ithamına maruz kalmaktadır. Teşkilatın başındaki Ekmeleddin İhsanoğlu da adeta duvar gibidir.

Türkiye’deki muhalefet; CHP Milletvekili Birgül Ayman Güler, Doğu Perinçek’in İşçi Partisi ayrı tutulursa cılız da olsa olayı kınamıştır. Güler, Mısır’daki darbecilerin laik hayatı benimsediklerini söyleyip, yaptıkları her şeyi alkışlayarak iyi bir CHP’li olduğunu göstermiştir.

Perinçek’in partisi ve gazetesi Aydınlık ise tamamen ABD’nin uşağı Sisi’nin destekçisi durumundadır. Antiamerikancı Perinçek’in, ABD destekli darbeyi alkışlamasını onun cibilliyetini bildiğimiz için doğrusu bize hiç de tuhaf gelmiyor.

Gezi’cilerden de “tık” yok. Bir tek Hürriyet gazetesinin herkese mavi boncuk veren yazarı Gezi’ciler için hiç olmayacak bir dilekte bulunmuş.

Bakın hazret ne diyor:

Gezi ruhu Mısır için ayağa kalkmalı  EĞER gerçekten de “Gezi ruhu” diye bir ruh varsa...

O ruha sahip olanlar, Mısır için derhal ayağa kalkmalı.

-Çarşı’sıyla sosyalist gruplarıyla...

-Feministiyle Antikapitalist Müslüman’ıyla...

-Sanatçısıyla 90’lılarıyla... 

-Beyaz yakalısıyla Taksim Dayanışması’yla...

-Mimarıyla doktoruyla...

-Kürt’üyle ulusalcısıyla...

Ayağa kalkmalı.

Tıpkı Tünel’den Taksim’e kadar iftar sofrası açtığı gibi...

Tünel’den Taksim’e doğru bir yürüyüş eylemeli.

“Biz zalime de, mazluma da kimlik sormayız” şiarıyla...

*

Ayağa kalkmalı “Gezi ruhu”...

-Mısır’daki alçaklığı telin etmek için.

-“Diren Mısır” demek için.

-Zorbalıkla boyun eğdirmeye kalkışan zalimin karşısına “öldürsen de boyun eğdiremezsin” diyerek direnenlere destek çıkmak için.

- Mısır ordusunun bir kahramanlık destanı değil, bir alçaklık destanı yazdığını haykırmak için.

-Protesto ve direnme hakkına sahip çıkmak için.

-“Acıyı bal eyleyip zalimlere Adeviye Meydanı’nı dar eyleyenlere” yoldaş olmak için.

-“Tankını bırak, keskin nişancını indir, delikanlı kimmiş bakalım” demek için.

-“Kahrolsun Suudi Amerika” diye slogan atmak için.

- Hem Batı’yı, hem de Körfez’in petro dolar zengini krallarını, meliklerini protesto etmek için.

-“Hiçbir orantısızlık Mısır’da kullanılan ordu gücünü yetmez açıklamaya” demek için.

-“Zulmün azı çoğu yoktur” demek için.

*

Eğer “Gezi ruhu” diye bir ruh varsa...

Böyle bir ayağa kalkış, o ruha pek yakışacaktır.”

Balık kavağa çıkar mı?

Duyulmuş şey değil. Bu Gezi’cilerden böylesine bir duyarlılık beklemek “Ölüden kefen soymaktır!” Bunların bugüne kadar yaptıklarına bakılırsa, olsa olsa bunlardan Mısır’daki “Baltacılar” olur. Herkes Mısır’daki BALTACI’ları konuşuyor. Yerleştikleri yüksek binaların tepelerinden meydanlarda toplanan kalabalığa nişan alıp nokta atışı ile Mursi destekçilerini öldürüyorlarmış.

Peh, bu da bir şey mi? Bakın bizim BALTACI’larımıza, 500 ambulans, polis aracı, halk otobüsünü tahrip edip, 25 binayı yaktılar. Ayrıca içinde yolcu ile otobüsleri molotoflayıp yakmaya çalıştılar. Koca koca kaldırım taşlarını söküp polisleri öldüresiye attılar, kaç tanesini de hastanelik ettiler. Ayrıca sapanlarla demir bilyalar atarak insan öldürmeye çalıştılar. Cami işgal edip orada türlü herzeler karıştırdılar, içki içtiler, âlem yaptılar. 6 aylık bebeği havada çember gibi çevirip, başörtülü annesini tekmeleyip üzerine teşaşür ettiler.

Bu pencereden bakınca gerçekten başarılı idiler. Yani gözü dönmüşlükte, canilikte bizim BALTACI’lar, Mısırdakileri aratmayacak evsafta olduklarını tüm dünyaya gösterdiler.

 

Şekil G’de görüldüğü gibi asmak, kesmek, vurmak, kırmak, yakmak bunların işi.

Rabbim, tüm Beyoğlu esnafı başta olmak üzere, halkımızı bunların şerrinden korusun. Aman, gölge etmesinler başkaca ihsan istemeyiz!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Uğurlu Arşivi