Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı adli yıl açılış töreninde gayet “ideolojik” mesajlar verdi.

Memlekette olan biten hiçbirşeyden memnun değil; bir tek açılış merasimindeki “konser” hoşuna gitmiş.
Bu hoşlukla “direniş” mesajları verdi.
“Milli irade” söylemine karşı çıktı, azınlığa destek verdi Muhterem Feyzioğlu;
‘Mustafa Kemal’in Askerleriyiz!’ yani.
•
Ya Başkan, kıymetli Başkan; onu bunu bırakınız da lütfen; ziyade olsun, bu senenin başında “baro pulu” paralarına iyi zam yapıldı, milyonlarca dosya çarpı 5,90 lira; muazzam para toplanıyor da…
Bu paraların kaçta kaçı “meslektaşlara” destek için kullanılıyor, stajyer avukatlar ne kadarından ve nasıl faydalanıyor, hukuk fakültesinden mezun olan her genç TBB’den destek bulabilir mi?
Türkiye Barolar Birliği vekaletname suretlerine vekalet pulu yapıştırılmasının zorunlu olduğunu açıklamıştı; hem vekalete hem de suretine, pul, pul, ne para ne para…
•
İdeolojiyi bırakıııın, rakamlara gelin. İlle de icraat “Ey Kıymetli Baro Başkanı; bugün kaç stajyer avukata destek verdin!..”
Memleket ne çektiyse ideolojiden çekti; Atatürk’ün yaptırdığı uçak fabrikasını “düdüklü tencere fabrikasına” çevirenler de Kemalistlerdi!..
(Bir ara not olsun!..)
•
Al sana yine ideoloji:
Beşiktaş Teknik Direktörü Sloven Biliç, “Biz sosyalist bir takımız!..” demiş.
Ne demekmiş bu?..
Biliç şöyle diyor:
“Buradaki felsefe, ‘güç halkındır’. Takımda zenginler ve fakirler yok, sınıflar yok. Halkın desteği var. Sınıfları ortadan kaldırarak, gücü halka vermeye çalışıyoruz. O bakımdan sosyalist bir takım yaratıyorum diyebilirim.”
•
Biliç böyle diyor ama sözleşmesindeki rakamlar, kendisini ister istemez farklı bir sınıfa oturtuyor.
“Sosyalist Biliç” Beşiktaş’a 4 milyon 800 bin Euro karşılığında geldi; ilk yıl için 1 milyon 500 bin, ikinci yıl için 1 milyon 600 bin, üçüncü yıl için ise 1 milyon 700 bin Euro.
Bunlar garanti para, olur da gönderilirse “gayet kapitalist” ölçülere göre dizayn edilmiş kontrat hükümlerince tıkır tıkır alacak!..
•
Beşiktaş Biliç’e bir başka yerde asla alamayacağı parayı, Biliç de galibiyetler geldikçe devam edecek kredisiyle “gerekli toplumsal mesajları” veriyor.
Al gülüm, ver gülüm!..
•
İdeolojiyi, lafı bırak.
Ey genç; fazla seyretme, dinleme, fazlaca tefekkür et ve “Lafa değil işe bak!.”
Yani, şöyle bir hal:
Gezi eylemlerinin hararetle devam ettiği esnada, Ankara’da toplanan eylemci gençlere “Ne istediklerini!” sordum…
“Hiç” aslında!..
Hiç bir şey istemiyorlar iyi mi; hiçbir hedefleri yok.
•
Sadece “geziciler” değil, umum böyle.
Bunlardan biri, bir tanıdık aracılığıyla bizim medya organizasyonunda görev almak için başvurdu.
İletişim Fakültesi’nden mezunmuş…
Sordum:
“En çok hangi alana ilgi duyarsınız?..”
Anlamadı; “Alan derken?” dedi!..
Orada film koptu zaten; “Kardeşim; siyaset mi, spor mu, müzik mi, magazin mi, teknoloji mi, kültür sanat mı, ilgi duyduğunuz alan?..”
“Siyaset” dedi.
Sordum:
“AK Parti Genel Başkan Yardımcılarından üçünü sayabilir misiniz?”
Bir tek; “Hüseyin Çelik” çıktı!
“Peki” dedim; “Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı kim?..”
Bilemedi.
“Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı?”
Onu da bilemedi.
Üniversite’den yeni mezun; “YÖK Başkanı kim?”.
Onu da bilemedi.
•
“Tamam” dedim, “İletişim mezunusunuz ama galiba siyasetle pek ilgilenmiyor sunuz… Başka bir alan varsa ilgilendiğiniz, orada değerlendirelim…”
Dedi ki;
“Abi, iyisi ben biraz toparlayayım. Bir ay kadar sonra tekrar başvurayım.”
(Hayatı sınava kodlanmış ya; galiba bir ay sonraki sınava hazırlanacak!)
•
Eğitim dedikleri “Kamu yararı adına kişilikleri yok etme faaliyeti”ymiş!..
Al çocuğu altı yaşında, 25’ine gelene kadar oyna, oyala; “Neye ilgi duyduğunu bile düşünmesine fırsat vermeden” yaşlandır.
Ve at sokağa!..
•
Ne yapacaksın genç bu durumda; kafanı kullanacaksın kafayı ütületmeyeceksin.
İdeoloji filan da takmayacaksın.
Etrafında fırsatlar var ve güneş her sabah herkes için doğar!..