M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

“Mut’a”da Tedricilik Unutulunca…

“Mut’a”da Tedricilik Unutulunca…

Ajanslara düşen bir haber sebebiyle kaleme aldığım “mut’a nikahı” ile ilgili yazıma bazı okuyucularımız farklı yorumlar getirmişler. Burada hepsine cevap verme imkânım yok, ancak işin “tedrici” boyutuna dikkat çekerek hepsine ithaf ile konuyu noktalamak istiyorum.
 
Yapılacak inşaat için önce sağlam bir temel atılır, sonra katlar onun üzerine bina edilir. Eğer, temel sağlam olmazsa bina çöker. Toplumu inşa ve dizayn ederken de, bu prensip geçerlidir. Şimdilerde buna “toplum mühendisliği” diyorlar.
 
Her işin zamanı, sırası ve süresi vardır. İslam’da da bu gözetilmiştir. Tebliğ’in ilk yıllarında işe “iman”dan başlanması bundandır. Sonra, amel ve ahlâk, emir ve yasaklar, muamelât ve ukûbât, hukukî yaptırım ve cezalar gelmiştir… İman’ın önce olması, temelin sağlam olması gerektiğindendir. Sonrakiler, bu imana dayanacaktır.
 
Unutmayalım, 23 küsur yıllık vahiy sürecinde, muamelât ve ibadetlerin Medine döneminde, bazı yasaklama ve cezaların da son yıllarda gelmesi dikkat çekicidir.
 
***
Şimdi, okuyucularımızın yorumlarından hareketle söylenenlere bakalım:
 
Deniyor ki, Nisa,24.ayet mut’a nikâhının caiz olduğuna Kur’an’dan delildir.
 
Oysa, bu ayetin mut’a nikahı ile uzaktan yakından ilgisinin olmadığı açıktır. Bu konuda muteber tefsirlere bakmak yeterlidir. Eğer buna delalet eden bir karine olsaydı, yaşayan Kur’an olan Hz.Muhammed aleyhisselam bunu yasaklamaz, aksine kendisi de bu ayetin hükmünü mut’a nikâhı yaparak uygulardı. Böyle bir şey yok! Peygamberin yasak koyma yetkisinin bulunduğunu ve bu yasakların da Allah’ın onayından geçtiğini unutmayalım.
 
Yine deniyor ki, rivayetlerde mut’a nikahı Hayber’in fethinde yasaklandı ise, niye bu zamana kadar geciktirildi de daha önce yasaklanmadı?
 
Eğer, İslam’daki “tedricilik” prensibi göz ardı edilirse, buna benzer pek çok soru daha soruabilir: Mesela: “İçki, kumar, falcılık, faiz…ve benzeri haram fiiller, niçin İslam’ın son dönemlerinde yasaklandı da, daha önceleri bunlara göz yumuldu ve yasaklanmadı?!..”  Sorular, diğer yasaklamalar için uzar, gider…
 
Elbette, bir toplumu dönüştürüp değiştirmek kolay bir şey değildir! Hele bu toplum “cahiliye” nitelemesini hak edecek kadar insani ve ahlaki değerlerden mahrum ve yaratılış amaçlarından uzak batıl fikirlerin mahkûmu ise, durum daha da vahimdir, ıslah için uzun emek ve zamana ihtiyaç duyulur…
 
***
Toplumu ıslah için, önce muhatapları iyice tanıyıp tahlil etmek gerekir. Ardından sabır ve teenni ile hareket etmek, detaylardan önce işin asıl ve esasından başlamak, kolaydan zora, basitten mürekkebe doğru hareket etmek gerekecektir. En mühimlerin mühime tercih edilmesi de önemlidir. Nihayet, güzel söz ve davranışlarla yumuşak bir üslup kullanmak, toplumu inşada ve bireylerin gönüllerini kazanmada vazgeçilmez faktörlerdendir.
 
Toplumun iktisadi hayatını bir kene gibi emen fâiz yasağının Peygamberimizin vefatına yakın bir zamanda gerçekleşmesi, bize bir fikir vermiyor mu? Acaba, bu gecikme, fâizin meşru ve faydalı olduğu anlamına mı geliyor? Elbette hayır.
 
Mut’a nikahı da bunun gibidir. Önceden var olması ve hatta bir müddet yürürlükte bulunması, onun caiz, meşrû ve faydalı olduğu anlamına gelmez! Zamanı gelince, diğerleri gibi bu da yasaklanmıştır. Peygamberin yasaklaması, sonucu değiştirmez. Bu yasağın Kur’an’da delilinin olmadığını söyleyenler, önceki yazımızı bir daha gözden geçirsinler. Son sözümüz şudur: Uyuşturucu, esrar, eroin, beyaz zehir ve benzeri maddelerin kullanımı yasaktır. Peki, bu maddelerin geçtiği bir ayet gösterebilir misiniz?.. Yok, ama yasak!
 
Fıkıh usûlünü, şer’i hükümleri, kavaid-i külliye’yi, içtihat, istinbat ve istihracı bilmeden, li aynihi, li gayrihi ayırımlarına vakıf olmadan ahkam kesmek, çoğu zaman insanı çıkmaz sokağa götürür ve bazen de Allah muhafaza kör kuyuya düşürür. Aman dikkat!
 
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
24 Yorum
M. Emin Parlaktürk Arşivi