Ersoy Dede

Ersoy Dede

Bu Dava Böyle Devam Edemez

Bu Dava Böyle Devam Edemez

Geldi, gelecek, gönderilmedi, kaydı yok, mahkeme istemedi türü saçma-sapan tartışmalarla engellenmeye çalışılan 28 Şubat 1997 tarihli Milli Güvenlik Kurulu toplantısına dair konuşma tutanakları dün mahkemeye ulaştı.. 8 Ocak 2013 tarihinde Fikret Bila’ya konuşan Süleyman Demirel, sanki o tutanakların gönderilmeyeceğinden emin gibi; “Eğer açıklanırsa o zaman orada neler konuşulduğu ve nasıl karar alındığı, kimin ne söylediği ortaya çıkar, açıklığa kavuşur. O kararlarla Türkiye Cumhuriyeti’nin temel prensipleri korunmuştur. İrtica tehdidine karşı alınması gereken tedbirler, deniliyor ve herkesin de altında imzası var.” Demişti.. Niye? Çünkü bir algı ortaya konmaya çalışıldı.. O zaman da çalışılmıştı, şimdi de aynı operasyon devam ediyor.. “..Erbakan şıpır şıpır terledi, kendilerini bağlayan kararlara imza attı, Bakanlar Kurulu’nda kararlar geçti ve uygulamaya bizzat RefahYol Hükümeti soktu vs..” okumadık mı bunları?.. Hep bunları bilelim istendi.. Hep kamuoyuna açıklanan o maddeler üzerinden yürüdü tartışma.. Oysa o gün, o salonda başka şeyler de oldu.. Bir takım niyetler beyan edildi.. Zihniyetler açığa çıktı.. Asıl amaç deşifre oldu.. Ve Erbakan’ın, kurmay heyeti ile birlikte, ülkesi için nasıl direndiğini gördük tutanaklarla birlikte.. 

DEMİREL’İN POZİSYONU

Tutanaklardan anlıyoruz ki, toplantı, Fevzi Türkeri’nin irtica sunumu ile başlamış.. Ardından Süleyman Demirel’in aldığı pozisyonu şu sözleriyle görüyoruz; “Genelkurmay’ın iddiası çok önemlidir. Devlet kendisine yöneltilen tehditlere karşı tedbirler alır.”

DEVLET VE TEHDİT

Devlet kim? Tehdit eden kim? Devlet denilen soyut aygıtı oluşturan makamlar bir araya gelmiş. İçindeki bazı unsurlar, kendini “devlet”in asıl sahibi gibi görüp, diğer unsurları tehdit olarak sunmuş.. O diğer unsurlar da, aynı masada, karşıdaki sandalyede oturuyor.. Ve “ne çektiyse darbelerden çekti” zannedilen Süleyman Demirel, cuntanın yanında pozisyon aldığını Erbakan ve arkadaşlarına belli edecek tavırlar içinde girmekten çekinmiyor..

EZAN YENİDEN TÜRKÇE OLMALI!


Aynı toplantıda, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hikmet Köksal, ülke yönetiminde söz sahibi olma iddiasını revize ederek, haddini aşmış ve İslam dininde reform istemiş meğer.. Ya hu biz adamlara, “siyaset yapamazsınız, ülkeyi siz yönetemezsiniz” derken, o adamlar çok daha büyük işlerin peşindeymiş aslında.. Diyor ki Köksal;  “Laiklik Türkçe ezanla başlamıştır. Benim hala kulaklarımdadır. Ezan yeniden Türkçe olmalı”.. 18 sene inananların ezanını susturan diktatörlük uygulamasına duyulan özlem, Demirel gibi, Menderes’in mirası bir koltuğun sahibinin önünde böylesine pervasızca dile getiriliyor.. Ve o Demirel, ağzını açıp da; “haddini bil efendi” diyemiyor.. Daha neler neler.. Mesela bu kadar uzun süre devam eden toplantı nedeniyle Erbakan, dışarıya karşı ülkede kaos var gibi algılanacak bir tutum içinde olunmaması gerektiğini savunuyor.. Ama aldığı cevap hiç de öyle değil.. Demirel mesela, bir algı çalışması yapılması gerektiğini söyleyip; “ihl’leri ve kur’an kurslarını kapatacağımızı duyuralım” mealinde bir çıkışta bulunuyor… Ve elbette, “hükümete tavsiyeler” ya da “üzerinde görüş birliğine varılan hususlar” gibi, daha evvel görmediğimiz yeni belgelerle tanıştık bu vesileyle.. Zira az-çok tahmin ettiğimiz ama bilmediğimiz bu maddelerin; “ağır” olduğunu iddia ettiğimiz MGK Bildirisi’ne rahmet okutacak türden olduğunu görmüş olduk.. 

55. HÜKÜMET ÜYELERİ NEREDE?


28 Şubat Davası, bu haliyle devam edemez artık.. 1 numaralı sanık konumunda İsmail Hakkı Karadayı’nın olduğu bir dava, başlamadan bitmiş bir davadır.. Bin defa söyledik, bir kez daha söyleyeceğiz.. Süleyman Demirel’in, Mesut Yılmaz’ın, DYP’den ayrılıp DTP’yi tesis eden kadroların ve darbe hükümeti olarak görev yapan Anap-Dsp-Dtp+ CHP’nin kurmay heyetinin, 28 Şubat’taki rolü araştırılmazsa, “tehdit” olarak gördükleri irticayı bertaraf etmeye çalışan üç-beş subayı içeri atarsınız, ama netice alamazsınız.. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ersoy Dede Arşivi